Ne derseniz deyin, adını ne koyarsanız koyun. Dünyada, hiçbir şey insanı yaşamdan koparamaz, koparmamalı.
Hele hele adı uzun yaşam şehri olarak anılan Nazilli’de insanların ölümü kurtuluş olarak seçmesi asla kabul edilemez.
İntiharların, enflasyonla hayat pahalılığı ile ilgisi olabilir. Esas sebep uyuşturucu, kumar ve ahlaksızlıklardır. Her geçen gün kötülükler, gençlerimizi teslim alıyor.
Nazilli’de son 10 günde 3’ü esnaf, birisi vatandaş 4 kişinin intihar ederek hayatlarına son vermesi hepimizi düşündürmeli.
Ayrıca bir itfaiye çalışanının, sevgili için 2 çocuğu ve eşini katletmesi vahşetten başka bir şey değil.
İçişleri Bakanlığı’nın operasyonu hepimizi düşündürmeli. Ülkemiz adeta son zamanlarda, suçluların yaşam merkezi oldu.
4 gün önce Nazilli’de bir baba ve 3 oğlunun uyuşturucudan gözaltına alınması bir tesadüf olamaz.
Nazilli’de intihar eden 3 kişi için de sanal kumar/bahis, tefecilik mağdurluğu ve alacak-verecek meselesi iddiaları hepimizi düşündürmeli.
Türkiye yaşanabilir ülke olmaktan çıktı, çıkıyor. Ülkede kötülükler kol geziyor. Bunu milletçe önlemeliyiz.
Sadece hayat pahalılığı insanları yaşamdan koparmıyor. Esas, kötü alışkanlıklar bu felaketleri getiriyor.
Tahsilini yapmış gençlerimiz işsizlikle baş başa kalıp, bunalım yaşıyor. Ülke sorunları her geçen gün ağırlaşıyor.
Kötülükler katmerli olarak artıyor. Uzun yaşam merkezi Nazilli, son zamanlarda sanki intihar merkezi oldu.
Emniyet ve güvenlik güçleri aralıksız çalışıyor. Onların toplumun yardımına da ihtiyaçları var.
Nazilli ve çevre köylerinde, uyuşturucunun gençlerimizin yüzde 50’sini teslim aldığı iddiaları ürkütücüdür.
Vatandaşın anayasal hakkı olan şikayet mekanizması çalışmalı.
Devlet birimlerine ihbarlar yapılmalı devlet millet el ele hayata geçmeli.
Yoksa, bu sorunlarımız acil olarak çözülmezse, ÜLKEMİZİN ESAS BEKA SORUNU BUNLAR OLUR.
**
DÜNYANIN GÖZÜ, BEYDAĞ’IN SULARINDA!
Beydağ-Nazilli sınırları içinde 1700 metre yükseklikte Nazilli’ye 45-50 km mesafede adıyla anılan bir dağ.
Aydın dağları arasında yer alır. Ne hikmetse dünyanın en tatlı ve mineral BAKIMINDAN EN ZENGİN yeraltı suları buradadır.
Beydağ’ı oluşturan yeraltı madenleri arasından çıkan bu sular yapılan analizlerde Dünyanın en zengin, sağlıklı suları olarak biliniyor.
Buna eşdeğer birde Bozdoğan’ın arkasındaki Madran dağlarından da bu sular çıkıyor.
Beydağ eteklerinde yamaçlarında kazılan çok yerde bu suları bulmanız mümkün olur.
Yapılan inceleme ve araştırmalarda, bu dağdan çıkan 67 pınar var. Bu pınarlar dünyanın en sağlıklı içme suları olarak tescillenmiş.
Beydağ eteklerinden çıkan bu suların işlendiği 10’a yakın su fabrikaları kurulmuş. 24 PINARIN RUHSATI ALINMIŞ, diğerler pınarların ruhsatı yok. Çünkü, su kendi pınar olarak çıkıyor.
Dünya yeraltı sularının çekildiği bir dönem yaşıyor. Susuzluk tüm dünyamızı tehdit ediyor.
Beydağ eteklerinden çıkan suların tamamı yaklaşık saniyede 50 debi (yani 50 metre küp). Bu büyük bir rakam. Bu rakam resmi makamlarca tescillenmiş.
Dünya devleri özellikle Fransızlar, dünyadaki bu suları satın almanın işletmenin peşinde. Bu konuda büyük yatırımlar yapıyor.
SUYUN hayat olduğunu hepimiz biliriz. Türkiye’de Bolu’da Bursa’daki Ege bölgesindeki bu tatlı sularımızı sahip çıkmalıyız.
Bu bilgilerin Sayın Cumhurbaşkanının elinin altında olduğunu biliyoruz.
Karacasu yolu üstündeki Yenice civarındaki su fabrikasının Avrupalılara satıldığı doğru ise bu tehlikenin büyüklüğünü gösterir.
Önemli olan AYDIN ilimizin bu suları değerlendirmek için neler yaptığı. Dünyanın sahip olmaya çalıştığı bu suları, Aydın Büyükşehir Belediyesi bu sulardan yararlanmak için projeler geliştirmeli. Bu serveti göz ardı etmemeli. BU FIRSATLAR HER ŞEHRE NASİP OLMAZ.
**
TERÖRSÜZ TÜRKİYE’Yİ KİM İSTEMEZ!
Siyaset bu işte. Bazen bir saat bile uzun bir süre kabul edilir.
Bu kadar kısa sürede teröristin, kardeşliğe dönüşmesi ancak Türkiye’de yaşanır.
47 yıldır millet olarak, teröre 10 binlerce şehit verdik. Silahlar yine de susmadı.
Hep terörü lanetlemekle kaldık. Milyarlarca dolarımız teröre gitti.
Süleyman Soylu’nun 4 yıl önce 2021 yılında İçişleri Bakanlığı döneminde terör örgütü PKK'ya yönelik sözleri hala unutulmadı.
Soylu ne demişti o dönemde, "Murat Karayılan’ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek bu Millet ve Şehitlerimiz yüzümüze tükürsün..." demişti.
O Karayılan’ın terör örgütü PKK, dün silah bırakma ve fesih açıklaması yapmasının ardından Türkiye’de terörsüz Türkiye dönemi başladı.
AK Parti'li Süleyman Soylu fesih kararına ilişkin olarak, "Bugün 12 Mayıs; tarihi bir gün. Yeni bir dönem başlıyor.” diye başladı.
Türkiye Yüzyıl’ının müjdecisi terörsüz Türkiye'yi, iki dev siyaset adamı; tecrübeleri, cesaretleri ve bilgelikleriyle bugüne taşıdı.
Bu, siyasetin millet adına devleti yönetme gücüdür.
Yepyeni bir dönem başlıyor. Türkiye'de ve bölgemizde tüm paradigmalar değişiyor. İnşallah bunlar gerçek olur.
Geçmişte, kazılan tünellerle bir barış sürecinde nelere yaşandığını gördük.
Terörsüz Türkiye, kardeşliğin anavatanı olarak tüm bölgemize huzur getirecek, kalkınma sağlayacak ve dünyaya nefes aldıracaktır.
Sayın Soylu’nun terör örgütünden AHLAK bekleyen AHMAKTIR sözü inşallah dolaplarda kalır.
Terörsüz Türkiye’yi kim istemez. Zaman inşallah her şeyin ilacı olur. Güvendiğimiz dağlara kar yağmaz.
Terör örgütü de bu arada sınanmış olacak. İnşallah geçmiş ayak oyunları yaşamayız. Terörsüz Türkiye siyaset malzemesi yapılmamalı.
Biz masa başından kalkmadan hükümet kurup hükümet yıkanları, münferit olay, siyasi hastalığına yakalanmış KLİNİK Vaka kabul ediyorum.
Milletin huzurunu çalışan, kim olursa olsun, ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN
**
TÜRK SPORU, RAYINA OTURMALI!
Spor, önceden belirlenmiş kurallara göre bireysel veya takım halinde yapılan, genellikle rekabete dayalı yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel veya zihinsel bir faaliyettir (yarıştır).
Dünya sporu böyle kabul etmiş. Sporda, siyaset, öfke, din ırk ayrımı, olmaz.
Spor kavga ile yapılmaz. Her spor faaliyeti sonunda 3 netice vardır. Galibiyet, Mağlubiyet ve Beraberlik.
Son zamanlarda ülkemizde sporumuzda siyaset gibi raydan çıktı. Kardeşlik dostluk çizgisinden uzaklaştı.
Kin, öfke, kavga ortamında yapılmaya başladı. Bu görüntü maalesef, her geçen gün tırmanıyor.
Hatta bu ayrışma Facebook sayfalarına kadar yansıdı. Yapılan iftira ve hakaretlerin arkası kesilmiyor.
Hakemler bizde dövülüyor. İftiraların önü arkası kesilmiyor.
Sporda böyle kin, öfke ve hırs olmaz. Aslında kendimizi dünyaya rezil ediyoruz, farkında değiliz.
Sporda orijinal ayarlara dönmeliyiz. Sporu reklam aracı kullanmak isteyenleri hep birlikte karşı çıkmalıyız.
Parası olanın, sporu yönetme dönemi bitmeli. Sporun bir fiziksel beyinsel yarış olduğunu bilmeliyiz.
Sporda ahlakı öne çıkaralım, sporun dostluk kardeşliği pekiştiren bir yarış olduğunu kabul edelim.
ATATÜRK’ÜN; “BEN SPORCUNUN ZEKİ, ÇEVİK VE AHLAKLISINI SEVERİM” SÖZÜ HAPİMİZE REHBER OLMALI. Ancak sporumuzu böyle kurtulur.
Not: Sayın okurlarım… yurt dışına gideceğimden dolayı bir süre sizden uzak kalacağım. En kısa sürede inşallah buluşmak üzere…