19 Nisan öncesi, İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, iki gün sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yapılan operasyon ve sonrasında tutuklanması, AK Parti’yi düşündürmeye başladı. Buna neden, her geçen gün bu operasyonla ilgili yeterli bilgi ve belgenin oluşmadığı iddialarıydı. İmamoğlu’nun mağduriyeti öne çıktı. Ayrıca bu operasyon sonucu merkez bankasından çekilen 50 milyar dolar, Türk ekonomisini sarstı. Kamuoyunda tepki ile karşılandı.
Bunu nereden anlıyoruz? Vatandaş, İmamoğlu’na yapılan iddialara inanmadığı için meydanlara büyük destek verdi. Saraçhane’de arka arkaya 7 gün süren mitinglerdeki kalabalık ve izdiham bunu gösterdi. Toplumda, operasyona ilk günkü destek yok, yerine suskunluk aldı. İmamoğlu’na yapılan bir haksızlık mı? Yapıldı mı, konuşulmaya başlandı. İlk günlerdeki yaygara yerine, şaşkınlık oluştu. Yargıyı etkileme iddiaları, Ergenekon davasında olduğu gibi gündeme geldi. Suçlamaların hayali olduğu iddiaları ortaya çıktı. Aradan 50 gün geçti, operasyon için heybede yeni belgeler aranıyor.
Yozgat’ta yüzde 2,5 oy oranı olan CHP’nin mitinginde kalabalık meydanları doldurmadı, bu durum iktidarı düşündürdü. Sayın Cumhurbaşkanına gelen yanlış istihbarat, verilen yanlış bilgilerin bugünkü durumu doğurduğu iddiaları konuşulmaya başladı. AK Parti’de kadın milletvekillerinin Cumhurbaşkanına çıkıp bu rahatsızlıklarını ilettikleri iddiaları da çok ilginç. Cumartesi günü yapılan Konya mitinginden önce CHP aracına kuru sıkı ile ateş edilmesi ortamı gerdi. CHP Genel Başkanına atılan tokat ise bu işin tuz biberi oldu.
Herkesin aklı başına alması lazım. AK Parti’de garip işler oluyor. Sayın Cumhurbaşkanının milletvekillerine gönderdiği notların aynı gün, Özgür Özel’in eline geçmesi, Sayın Cumhurbaşkanının kabul edeceği bir durum değil. Bu olayla, AK Parti’de Truva Atı da ortaya çıktı. Bu sıkıntılı ortamdan AK Parti kurtulabilecek mi? Bunu nasıl başaracak, göreceğiz.
Bu gidişat, bu siyaset ülkemize huzur değil, büyük sıkıntılar getirir, herkes bilsin ve aklını başına alsın.

**

DÜNYA, KURAKLIK SÜRECİ YAŞIYOR

Bazı olumsuzlukları, "elle gelen düğün bayram" diyemezsiniz. Dünyadaki iklim değişikliği, kendini yeni yeni hissettirmeye başladı. Tropik iklim kuşağındaki ülkemizde bu değişiklik hissedilmeye başlandı. Yeraltı sularımız hızla çekilmeye, arazilerimizde obruklar oluşmaya başladı. Bu emareler, suların çekildiğinin işaretidir. 100 metreden çıkan sular şimdi 300 metrede aranıyor.
Yetkililer, bu susuz yılı en az zararla atlatmanın hesaplarını yapıyor. Alınan tedbirler çiftçiyi panikletti. Tarım müdürlükleri ve ziraat odaları, bu yıl çiftçinin tarlasının yarısına ekim yapacağını ve yıl boyunca sadece 2 kez su verebileceğini açıkladı. Ülke olarak yaşadığımız enflasyondan sonra, çiftçinin tarlasının ancak yarısını ekebileceği kararı çiftçiyi bir kez daha panikletti.
Çevredeki emlakçılar da çiftçinin paniğini doğruluyor. Arazilerini satmak isteyenler, fiyatların en az 3-4 kat arttığını belirtiyor. Bu vahim bir durum. Bu topraklar çiftçinin, köylünün elinde kalmalı. Bunu ancak devletimiz sağlar. Borç içindeki çiftçimizin borçlarına çözüm bulunmalı. İçinde yaşadığımız kısır çekişmeler son bulmalı. Bizi yönetenler ve siyaset yapanlar, inadına öfke, hakaret siyasetinden dönmeli. Artık yeter.
Buna çok ihtiyacımız var. Yoksa bu günleri de çok ararız.

**

GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ, ÜNAL BAŞKAN!

Ege’nin gurur duyulan süt üreticisi kooperatifi, 1979 yılında 7 kişi tarafından kuruldu. 1995 yılında işçi olarak Ör-Koop’a giren Ünal Önal, müdür yardımcılığı, müdürlük, genel müdürlük gibi görevlerde bulundu. Yaklaşık 28 yıldır Ör-Koop’ta çalışıyor. Şu an Ör-Koop başkanı olarak görev yapıyor.
O, önceki başkanları gibi temsil ettiği makamı kullanıp, bir yerlere gelmeyi düşünmedi. Ör-Koop onun zamanında hızla büyüdü ve kurumsal kimliğini geliştirdi. Ör-Koop, en güçlü dönemini yaşıyor. Kendisine ait 76 süt toplama aracı ve 110 dönümün üzerinde tapulu arazisi var. Soğuk hava depoları yaptı. Ör-Koop, ülkemizin en çağdaş düzenli köylü işçi kooperatifidir.
Başkan çalışkanlığıyla kendisini süt üreticilerine sevdirirken, Ör-Koop altın yılını yaşamaya başladı. 3500 üyesi olan Ör-Koop, ülkemizin en büyük çiftçi kooperatifi. Günlük, üreticisinden 300 tona yakın süt topluyor.
Ünal Önal’ın çalışmaları Nazilli ve çevre ilçelerde takdirle izleniyor. Nazilli’de kamuoyu baskısıyla Nazilli Belediye Spor Başkanlığı’na seçildi. Aynı görevi ben de yürütmüştüm. Kendisinden çok emin olan Ünal Önal, Nazilli Spordaki hizmetlerini, Ör-Koop’tan çok ayrı yürüttü. Sapla samanı birbirine karıştırmadı.
Üreticisinin bir kuruşuna bile laf getirmemek için çok dikkatli çalıştı. Hatta Nazilli halkı onu belediye başkanı yapmak istedi. O ise kooperatif başkanı olarak çalışmak istediğini belirtti ve aday olmadı.
Ör-Koop Mayıs ayında genel kurula gidiyor. Bu üretken ve sevilen başkana karşı haksız bir kampanya başlatıldı, buraya kadar her şey iyi ve tamam. Ama onu Ör-Koop’tan Nazilli Spora destek verdiği iddiaları tamamen iftira. Son zamanlarda böyle suçlamalar moda oldu. Ünal Başkan, Ör-Koop’tan Nazilli Spora tek kuruş destek sağlamadı.
Milletin efendisi köylüler, üreticiler bunlara fırsat vermez. Siz merak etmeyin Ünal Başkan, güneş balçıkla sıvanmaz.

**

BU YUMRUK, NEFRET SİYASETİNİN ÜRÜNÜ

Her zaman ifade ettim: Türk milletinin geri vitesi yoktur. Siyaseti, millet için kullanın dedik, ama yapmadılar, yapmak istemiyorlar. Siyaset, öfke, nefret ve yalan dolandan uzak yapılmalı dedik. Hak, hukuk, adalet herkes için lazım, birlikte savunalım istedik, olmadı, olmadı.
Siyaset yapanlar, parti menfaatlerini millet menfaatlerinin önünde gördüler. Yanlışa burada başladılar. Parti menfaatleri için milleti hep ayrıştırdılar. Hoşgörüyü unuttular, millete kin ve öfke aşıladılar.
Cumhurbaşkanından en küçük parti başkanına kadar, hakaret, nefret ve öfke diline sahip çıktılar. Onu uyguladılar. Bana göre bunların hepsi milletine ihanet içindedir. Birbirlerinden farkları yok. Hepsi de aynı kavak kaşığıdır. Sonuç ortada, Özgür Özel’e saldırı, bu anlayışın ürünüdür.
Bugün ona, yarın öbürüne... Bu işler böyle gelişir. Türkiye kan kaybediyor, bunu görün artık. Hoşgörünün, siyasetin tıkandığı yerde suikastlar başlar. Bugünkü yumruk, gerçekleri görmezseniz, yarınlarda silaha dönüşür. Demokratik Türkiye, bu değildir. Siyaset şeffaf olmak zorundadır. Birbirimize saygı duymalıyız.
Unutmayın, paylaştıkça çoğalan sadece demokrasidir.
İşine gelince "terörsüz Türkiye" diyeceksin, işine gelmeyince "terör sevici" diyeceksin. Olur mu böyle şey? Herkes kendisiyle, aynı bayrak altında, aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların kardeş olduğunu unutmasın. Şehit töreninde ve ölüm evine ziyarette, önce Kılıçdaroğlu’na ve Özgür Özel’e yapılan saldırılar rutin saldırı kabul edilemez. Caydırıcı önlemler alınmalı.
Herkesin, Anayasa karşısında eşit olduğu bilinciyle hareket edilmelidir. Bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara fırsat vermeyelim.
Milletimizin geri dönüşü zordur. Bize, bizden başka kimse fayda olamaz. Hepimiz bunu iyi bilmeliyiz.