Dünya açlık yaşamaya başlasa, sanırım en son etkilenecek ülkelerden biri Türkiye olur.
Cenab-ı Allah, ülkemize özene bezene, esirgemeden ne güzellik varsa vermiştir.
Bu nedenle, ülkemizde yaşayan herkes için “Allah’ın sevgili kulu” diyorum.
Bir düşünün, ya Etiyopya’da, Sudan’da doğmuş olsaydınız?
Peki, biz bu güzelliklerin kıymetini biliyor muyuz?
Ege Bölgesi, ülkemizin can damarıdır. Ovalarıyla ekonomimizin lokomotifidir.
Nazilli, Ege Bölgesi’nin tarım deposu bir ilçesidir. İnsan dışında ne ekserseniz, dikerseniz yeşeriyor.
Nazilli’de hayvancılık vardır ama hayvanlara hazır ot yedirirler, sonra da “kazanmıyoruz” derler.
Biliyor musunuz, Nazilli sınırları içinde 14 bin dönüm devletin tapulu merası var.
(Evet, 14 bin dönüm mera! Tapuların dördünü görmeniz için ekledim.)
Bunların çoğu kırsal bölgelerde. Nerede mi? Hasköy, Yaylapınar, Esenköy, Hamidiye, Toygar gibi çevre mahallelerde (köylerde).
Bu meraların kullanma hakkı, devlet tarafından belediyelere verilmiş.
Belediyeler ise “borç batağındayız” diyor. Neden bu 14 bin dönüm merayı tespit edip, ihaleyle köylüye kiralamıyorlar?
Ne yazık ki belediye başkanlarının çoğu bu meralardan haberdar bile değil.
Çünkü masa başından kalkmadan başkanlık yapmayı severler; hazır olan parayı kullanırlar.
Nazilli Ovası’nda ve Nazilli sınırları içindeki insanlar bu yerleri tarla olarak kullanıyor.
“Dedemden kaldı, ninemden kaldı” diyorlar ama tapuları yok. Tapulu mallarıymış gibi kullanıyorlar.
Bu meraların tüm kayıtları tapu dairelerinde ve devlet arşivlerinde mevcut.
Hayvancılıkla meşgul olanlar bu meraları kullansa, hayvanlarını buralarda beslese ne olur, bir düşünün.
Hangi insanımız hayvancılıktan zarar ettiğini söyleyebilir?
Maalesef işlerimiz hep böyle, “Saldım çayıra, Mevlam kayıra” şeklinde ilerliyor.
**
DEPREM ÖNCE BAKANLARI VURUYOR
Deprem yine İstanbul’u mesken tuttu. Millet evine girmeye korkuyor.
Bu soğuk havalarda, evine girmekten korkan insanlarımız park ve bahçelerde yatıyor.
Ne hikmetse depremden en çok etkilenenlerin bakanlar olduğunu görüyoruz.
Adeta akıl tutulması yaşıyorlar.
Aileden sorumlu devlet bakanı, deprem şaşkınlığı içinde yeni bir aile tanımı yaptı.
Ne dedi? “Çocuğu olmayan evli insanlara karı koca denir, aile denmez” dedi.
Potun kralını kırdı, ortalığı allak bullak etti.
Yaptığı yanlışı fark edip U dönüşü yapsa da, atı alan Üsküdar’ı geçti.
Bir başka bakanımız, 6.2 büyüklüğündeki deprem sonrası halkın,
“Telefonlar çalışmadı, GSM operatörleri yoğunluktan kilitlendi” şikayetine…
Sayın Ulaştırma Bakanı’nın verdiği cevaba bakın:
“Deprem sonrası niye yakınlarınızı arıyorsunuz? Aramayın efendim!” diyecek kadar kendini kaybetmiş.
Allah aşkına, aklıselim bir insan bunu söyler mi?
İstanbul’da evladın olacak, okuyan çocuğun olacak, annen, baban, yakınların olacak…
Yaşanan bir depremden sonra onları aramayacak mısın? Hadi oradan sen de!
Deprem aklınızı almış sizin, Sayın Bakanım. Yazık, siz klinik vaka olmuşsunuz.
Bunları yaşayan bakanlara, ancak bu sözler söylenir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, “Depremi siyaset malzemesi yapmayın” diyor.
Çok güzel bir yaklaşım sergiliyor, millet memnun oluyor.
Ancak deprem sonrası İstanbul’da Cumhurbaşkanımızın da katıldığı toplantıda,
İstanbul Belediyesi’ni temsilen kimsenin olmaması,
AK Parti dışındaki diğer siyasi partilerin çağrılmaması gibi iddialar düşündürücü değil mi?
Depremi siyaset malzemesi yapmamakta, önce iktidar örnek olmalı.
Ama işte oluyor böyle…
Söylemlerle icraatlar maalesef çok farklı.
**
“BAYRAMLARI EVİMİZDE GEÇİRELİM” YASASI ÇIKSIN
Bayramları da polis kordonu altında kutlamaya başladık. Bu bize yakışan bir durum değil.
Yazla kışı, bayramla gözaltını birlikte yaşadığımız gibi… Kurtulamıyoruz bu görüntüden.
60 yıldır bayram ilan ettiğimiz 1 Mayıs Bayramı’nı maalesef böyle kutluyoruz.
Her 1 Mayıs öncesi, işçi ve emekçilerin dayanışma bayramında bir kargaşa, bir telaş yaşanıyor.
Bayramlar birlik, beraberlik içinde; neşeyle, sevinçle kutladığımız günler değil midir?
Ne zaman 1 Mayıs bu havada kutlandı?
Yıllardır, Galatasaray Mayıs ayında şampiyon olduğu için, “Mayıs aylarını severiz” diyor.
İster misiniz bu nedenle Galatasaray Kulübü’ne de soruşturma açılsın? Neden olmasın?
Bayram ilan edilen 1 Mayıs kutlamalarında geçmişte onlarca işçimiz şehit oldu.
Bu kanlı bayramlar bizde yaşandı. Bunun neresi bayram?
Dünyada bizden başka böyle bir durum nerede yaşanıyor?
Hangi ülkede bayrama katılanlar gözaltına alınıyor?
Oysa meydanlar şehirlerin gururudur, onurudur.
Ne olur, 1 Mayıs meydanlarda kutlansa…
Ama insanlarımız arasında karşılıklı güven kalmamış.
Kimsenin niyeti iyi değil.
Bu ayrışmanın tek nedeni, “inadına siyaset” anlayışı.
Bu anlayış beynimize işlemiş. Bundan nasıl kurtuluruz?
Artık Türkiye’de bırakın birinin diğerine güvenmesini,
Bir gözün diğer göze güvenmediği bir dönem yaşıyoruz.
Dünyaya rezil oluyoruz. Farkına varalım artık.
Ben bu süreçten kurtulmanın bir yolu var diyorum.
O ne biliyor musunuz?
Bir yasa çıkaralım:
Milletçe bayramları evimizde kutlayalım. Başka çare yok!
**
SİYASET OYUNDAN OYUNA GEÇİYOR!
Toplumdaki ayrışmayı açık açık görmeye başladım.
Ülkenin ne hale geldiğini üzülerek yaşıyoruz.
Her gün yapılan operasyonları izliyoruz; ülkemiz suç deposu haline gelmiş.
CHP’nin bu sonu olmayan, sert siyasetten ne kazanacağını ne kaybedeceğini tekrar hesaplaması lazım.
İktidarın yaptıklarına bir göz atın.
Düne kadar DEM Parti’ye terörist gözüyle bakılıyordu.
DEM Parti’ye selam verenler bile “teröristlerle iş birliği yapıyor” diye suçlanıyordu.
Kim tahmin ederdi ki 30 bin kişinin katili Abdullah Öcalan üzerinden huzur ve barış aranacak?
Belki de büyük bir oyun sayesinde bu duruma getirildik. Her neyse…
Uygun görürsünüz, görmezsiniz… Karşı çıkarsınız ya da çıkmazsınız…
Adım adım bir proje hayata geçirilmeye çalışılıyor. Belki de gerçekleşecek.
Bu da Suriye’de bir Kürt Konfederasyonu.
Kurulacak mı? İnşallah gerçekleşmez.
İnşallah T.C. Devleti bu duruma fırsat vermez.
Nasreddin Hoca’nın göle yoğurt çalmaya çalıştığını bilirsiniz.
Hocanın “Ya tutarsa?” dediği gibi, bir şey bu…
İktidarın bu projesi tutarsa; Suriye’de Kürt devleti kurulmazsa,
Silahlar bırakılır, terörsüz Türkiye gerçekleşirse…
CHP o zaman ne yapacak? Ne duruma düşecek? Hiç hesap etti mi?