Bir milletin çekirdeğini teşkil eden yegâne unsur ailedir.

Ailenin sağlam temeller üzerine bina edilip edilmemesi, bir milletin geleceğinin ne olacağı hakkında ip uçları verir.

Bu yüzden emperyalistler, vurucu timlerini yerleştirdikleri noktalar, ailenin sarsılmasına yöneliktir.

An’anevi/gelenekli ailenin yerine "özgürleşmiş" aileyi örnek göstererek toplumun çekirdeğini yok etme gayesi ile hareket ederler.

Bu sebeplerden ötürü Osmanlı-Türk aile anlayışını zihinlerden silmek isteyen Batı Emperyalizmi, var güçleriyle parçalanmış (çekirdek) aileyi hedeflemiş, aileye yönelik kültür emperyalizmini tam kapasite çalıştırmıştır.

İki asırdır bunu üzerinde yoğunlaşan Batı, hayli mesafe katetmiştir.

Batı, şunu çok iyi bilmektedir: Müslüman-Türk ailesi sarsılmadığı müddetçe Türklerin başlarına yeniden tebelleş olacaklarından adları gibi emindirler.

Yapılan araştırmalar da Müslüman-Türk ailesi hala sağlam esaslar üzerine devam etmektedir.

-Ama çokça darbe aldığı da ayan beyan ortadadır. -

Binaenaleyh, küreselci zihniyet iletişimin her türlü imkanlarını kullanarak, içimizdeki "lejyonerleri" de emellerine alet ederek; "flört" aile kavramını zihinlere kazımaktadırlar.

Neticesinde de bulanık zihniyetli gençlerden ve kafası karışık ailelerden teşekkül edecek geleceğimiz...

Bu sebepler yüzünden cemiyetimizde yer eden ana fikir şudur:

Gelenekli aile, hürriyetleri kısıtlamaktadır.

Dolayısıyla "istediğini yapamayan" fert telakkisi çekirdek aileyi mecburi kılmış; zamanın şartları da bunu körüklemiştir.

Tabiatıyla bu durum, parçalanmış aileyi hızlandırmıştır.

Dayanışma ruhunu temsil eden Türk ailesinin yerini "liberal aile" anlayışı almıştır.

Böyle devam ederse; yani flört ile aile kurma toplumun bütün katmanlarına yayılıp, "ne olacak, kız- erkek birbirini iyi tanısınlar" anlayışı hâkim olursa; Müslüman-Türk milleti yok olmuş demektir.

Bindiğimiz dalı kesmek üzereyiz.

Türk aile yapısı bozcu her türlü faaliyete karşılık; bununla mücadele edecek birileri çıkmazsa, düveli muazzamanın toplarına gerek kalmayacaktır.

Meselâ AB kriterlerinden "ZİNA"nın suç sayılmaması…

Derin anlamlar ifade etmektedir.

AB üyeliği uğruna feda edilen gayri meşruluğun bireysel özgürlükler içinde görülmesi…

İçimizdeki batıcıların da ZİNA şartını Batılılaşmamın ön şartı olarak kabul etmesi, aile anlayışımıza büyük darbe vurmaktadır.

Burada mühim olan husus, küreselci zihniyet bize karşı, bizim en kutsal değerlerimizle alay edercesine ve "bakın, biz sizin her şeyinizi esir aldık; hatta namusunuzu da" dercesine var gücüyle saldırmasıdır.

Aile müessesesinin dumura uğratılması noktasında bütün yaptırımları tatbike cüret etmeleridir.

Çünkü Batı'nı aile mefhumu diye bir şeyi kalmamıştır.

Ferdiyetçilik (bireysellik!) aile ruhunu ortadan kaldırmıştır.

Kendi içindeki bataklığından kurtulma çabaları gösteren; ancak Müslüman-Türk ailesini dejenere etmekten de geri kalmayan Batı zihniyetinden ne beklenebilir ki?

AB'ye girmenin yolu bütün değerlerden tecrid edilmek mi?

Ama, bizdeki "batıcı safdiller" bu hususu hâlâ anlayabilmiş değiller.

Ya basiretleri kapalı ya da ihanet ediyorlar.

Batı'yla entegrasyon; bir milletin temel yapı taşı olan ailenin temeline dinamit koymakla değil; bilakis onu diri tutarak tarihi vazife doğrultusunda, cihanşümul (evrensel!) mefkureyi hayata geçirmekle mümkündür.

Bu fikriyat istikbale ışık olur.

HAMİŞ: Bütün okuyucularımın mübarek Kurban Bayramı’nı tebrik ederim.