Şimdilerde her taraftan vıcık vıcık pislik akan dava konularından…
Anne katili olduğu iddia edilenlerden…
Bir milletin geleceğine ipotek koyan kötü maddelerin kullanıcı oldukları iddia edilenlerin feveranından…
Vaveylasından geçilmiyor.
Kimsenin masumiyet karinesine bir şey diyemeyiz.
Ancak ateşin olmadığı yerden duman çıkar mı?
O bahsi diğerdir.
***
O halde ana umdemizi/ilkemizi serlevha edelim:
Adaletin mülkün temeli olabilmesi için “adalette âdil” ilkesi ana eksen olmalıdır.
Pekiyi bunu ne kadar sağlayabiliyoruz?
Bu sualin cevabını muhatapları bilir.
Bununla birlikte adaleti uygularken kadın erkek ayırımı yapılmadan...
Fakir zengin demeden…
Güçlü zayıf tefriki yapmadan ceza kesilir…
Ve verilen ceza caydırıcı olursa (idam vb.) o zaman “adalette âdil” olma yolunda mesafe katedilmiş demektir.
Tam tersi bir durum da ise…
Yani güçlünün dediği olur da…
Güçsüz olanların…
Nüfuz sahibi ol(a)mayanların ezilmesi yönelik bir adalet sistemi hakim olursa…
O zaman bir milletin helâkine yol açan zemin hazır demektir.
Halbuki adalette adil olmanın neticesi şu olmalıdır:
Hapishanelerin az; koğuşların boş.
Genel çerçeve bu şekilde çizilirse konu, efradını cami, ağyarını mâni olacaktır.
***
İki misal…
BİR: Türk tarihinden…
“Hun kanunlarında bir kişi eğer adam öldürmek maksadıyla bıçağını sıyırırsa idam edilir. Hırsızlık yapanın mallarına el konulur. Bir suçluya hafif bir ceza verilecekse bir uzvu kesilir. Ağır ceza verilecekse idam edilir. Hapis müddeti on günü geçmezdi. Mahkumların sayısı ancak birkaç kişidir. Hun sosyal hayatını düzenleyen kanunlar, Çin’deki gibi karışık ve zor uygulanabilir değil, kısa ve kesin hükümlerdir. Cezaların ağır olması caydırıcı gücü ve milletin erdem sahibi olmasını, suçluların sayısının çok az olması sonucunu doğuruyordu. Bu konuyu Çin kaynakları “mahkumların sayısı ancak birkaç kişidir” ifadesiyle açıklarlar.
Kanunlar karşısında hiç kimse ayrıcalıklı değildi. Devlet memurlarının kanunları ve devlet işlerini iyi bilip uygulaması gerekiyordu.” (Ahmet Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, Bilge Yay. İstanbul- 2025, s.84).
***
İKİ: Son hükmü Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem (sav) veriyor:
“Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, onun da elini keserdim.”
Hâdisenin serencamı şöyledir:
Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri pek üzmüştü.
Bunun üzerine:
- Bu konuyu Resûlullah (sav) ile kim görüşebilir? diye kendi aralarında konuştular.
Bazıları:
- Buna Resûlullah’ın (sav) sevgilisi Üsâme İbni Zeyd’den başka kimse cesaret edemez, dediler.
(Üsâme Resûlullah’ın kucağında büyümüş ve onun derin sevgisini kazanmış biriydi. Resûl-i Ekrem onu kucağına alıp “Allahım ben onu seviyorum, sen de sev onu” diye dua ettiği için kendisine “Resûlullah’ın Sevgilisi” derlerdi. Üsâme’nin bazı konularda şefaatçilik yaptığı, Peygamber aleyhisselâm’ın da onu kırmadığı biliniyordu.)
Üsâme de onların istekleri doğrultusunda Peygamber (sav) ile konuştu.
Resûl-i Ekrem (sav) Üsâme’ye:
- “Allah’ın koyduğu cezalardan birinin uygulanmaması için aracılık mı yapıyorsun?” buyurduktan sonra kalkıp bir konuşma yaptı ve şunları söyledi:
“Sizden önceki milletlerin yok olmasına sebep, içlerinden soylu biri hırsızlık yapınca ona dokunmayıp, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca ona cezasını vermeleriydi. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, onun da elini keserdim.”
***
İki ana ekseni bu şekilde çizdikten sonra adalette adil olma vasfına ne kadar sahibiz?
Bu soruyu kendimize soralım.
Bu suale hakiki anlamda cevap verebiliyor muyuz, ana mesele budur.
Yoksa garibana en hızlı ve en ağır ceza veriliyor da…
Kendilerini zadegân…
Elit sınıfına sokup…
Makam, mevkiilerine güvenerek adalet sistemini etkilemeye çalışanlara dokunulmuyorsa…
Ya da DOKUNULAMIYORSA…
Peygamber Efendimizin (sav) buyurduğu gibi…
“Sizden önceki milletlerin yok olmasına sebep, içlerinden soylu biri hırsızlık yapınca ona dokunmayıp, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca ona cezasını vermeleriydi” gibi bir hal mevzu bahis ise…
Endişelenmeliyiz.
Hatta -hakiki- anlamda korkmalıyız.
Vesselam…
Adalette âdil olmak ve cezaların caydırıcılığı
Dr. Mesut Mezkit
Yorumlar
Trend Haberler
Aydın'da müşterilerini dolandıran kuyumcuya 42 yıl hapis cezası
Nazilli’nin çözülemeyen sır dosyası: Kayıp Osman’dan 13 yıldır haber alınamıyor
Karacasu'da 49 yaşındaki Nazmi Sabancı ölü bulundu
58 yıllık tarih sona erdi: Nazillispor ligden çekildi
Türkiye'nin en büyük zeytinliği Karacasu'da
Aydınlı esnafların dikkatine: 1 Ocak'tan itibaren başlıyor
Başkan Çerçioğlu’ndan Aydınlılara müjde: Süreç başlıyor
Aydın’da zeytinyağı fiyatları açıklandı
Karacasu'da acı ölüm: Önce biber dizdi, sonra kendini astı
Zeytinyağının maliyeti arttı, fiyatı düştü
Resmi İlanlar