Ülkemiz insanı bir kez daha diken üstünde. Kars ili Kağızman ilçesinin bir köyünde arkadaşları ile oynarken kaybolan 9 yaşındaki Sedanur’dan gelecek haberi bekliyordu. Ya sonuç.. Leyla ve Betül’de yaşanan sonuç gibi olursa tepkinin boyutu ne olur bilmiyorum. Olayla ilgili bir cezaevi firarisi tutuklanması kaybolma olayına değişik endişe veren bir hava getirdi. Yazıyı kaleme aldığım Cumartesi sabahı, Sedanur’un kaybolduğu 8’inci günü yaşıyoruz. Sedanur’la ilgili haberleri izlerken haberdeki bir ayrıntı dikkatimi çekti. Köylülerin çalışmaya davet edildiği halde arama çalışmalarına yeterli desteği vermediği görüldü. Bu ilgisizlik neden? Bu neyin korkusu anlamak mümkün değil. Ahlak ve namusun olmazsa olmazı olan, Anadolu’nun her köşesindeki halkımız, neden bu duruma geldi. Milletimizin değerlerini mi kaybediyor? İnsanlıktan mı uzaklaşıyoruz? Sorularını gündeme getirmiyor mu? Milletimizin özgüvenimi kayboldu. Gölgesinden mi korkar hale geldi? Anlamak mümkün değil. Son dakika haberi ile maalesef Sedanur’un da Leyla ve Betül gibi vahşice katledildiği anlaşıldı.  Bu canavarları durduracak en etkin caydırıcı önlem istemesek de İDAMDAN BAŞKA Ne olabilir? ** MUHALİF PARTİLER KAOS YOLUNDA AK Parti’de parti disiplini diğer partilerle asla kıyaslanmaz. Partide son söz, herkesin inandığı güvendiği, kayıtsız şartsız, itaat ettiği parti genel başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dadır. Bunu demokratik görürsünüz, görmezsiniz o ayrı bir konu, ‘Sınırsız güç, güç değildir’ sözünü hepimiz kullanırız. Parti içi demokrasiyi, özgürlüğü savunan, diğer partilerin durumu meydanda hepsi kargaşa içinde yaşıyor. Hepsi genel başkan, hepsi de orkestra, çok sesli koro. Kimin ne yaptığı belli değil. Çünkü liderler, kendilerini kabul ettirememişler. Her söyledikleri kendi içlerinde tartışılıyor. Kaos eksik olmuyor. Örneğin; CHP’de belediye başkan aday adayı olacakların kimileri genel merkezle, kimileri de Muharrem İnce ile iletişim içinde işi götürmeye çalışıyor. Bu partilerde huzur nasıl oluşur? ** SON SÖZÜ YİNE REİS SÖYLEDİ! AK Parti içinde 5 ay önce il ve ilçe teşkilatlarının yüzde 70’e yakını değişti. Özellikle Cumhurbaşkanı bunu istedi. Yerel seçimlere 5 ay kala partilerine beklenen yeterli hizmeti veremeye fırsat bile bulamadan, birçoğunun partisine yeni üye olup mürekkebi bile kurumayan, partiye gelişleri bile adapte olamamış il ve ilçe başkanları yerden mantar biter gibi, başkanlık için kollarını sıvamaya, aday olduklarına dair, demeçler vermeye başladılar. Bunu gören Cumhurbaşkanı parti sıkıntı yaşamadan, bir konuşmasında hiçbir teşkilat başkanı benim haberim olmadan, bir yere aday olmak için sakın istifa etmesin dedi. Son noktayı koydu. Herkes tık dedi sustu. Kim cumhurbaşkanını eleştirdi. Partide liderlik böyle olur. Yine 2 gün önce AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, "AK Parti'nin bir yerde seçime girmemesi söz konusu değil. AK Parti Türkiye'nin her yerinde aday çıkaracak şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Biz her yerde iddialıyız” sözleri ile ittifak çalışmalarına netlik getirdi. ** ŞİMDİ NE OLACAK? AK Parti bu açıklamaların ışığında kendisine bir yol haritası çizecek. Her seçim bölgesinin aday isimleri Cumhurbaşkanının önünden geçecek.  Kim o bölgede seçimi kazanacak güçte ise ona teklif gidecek. O kişinin partili olması Cumhurbaşkanına göre önemli değil. Seçimi kazanacak isim olması önemli olacak. Bugün mevcut teşkilatları oluşturan isimleri kimlerin göreve getirdiği, bu kişilerin neden meclis dışında kaldıklarını iyi hesap edilmeli. İşte her yönü ile teşkilatlarına hakim olan Recep Tayyip Erdoğan bu sıkıntıları aşacak bir lider. Buda akıllarda tutulmalı. ** İKİSİ DE, TÜRKİYE’NİN BAŞ BELASI OLDU Türkiye 2 isimden çok çekti. Halada çekiyor. Bunlardan birisi Abdullah Öcalan’dır. Kim bilirdi ki;  Amerika’nın postalayıp bize teslim ettiği Apo’nun varlığının başımıza bu kadar dert olacağını. Binlerce şehidimize mal olacağını, Amerika 16 Şubat 1999 yılında bu belayı hesap etmiş, kitap etmiş bu belayı başımıza geçirmiş. Bu işler organize işler. Basit hesaplar değil. Ülkemizi sıkıntıya sokan ikinci isimde, şu Amerikalı papaz Bronson. Neyse ki Buronson belası fazla uzun sürmeyecek. Büyük ihtimalle 12 Ekim’de yapılacak duruşmada serbest kalıp son bulacak. Neden mi? Sayın Cumhurbaşkanı 1 ay kadar önce dış seyahatten ülkemize dönerken, MHP’nin meclise sunduğu af tasarısıyla ilgili ne demişti. Devlete karşı işlenen suçlara af getirebiliriz dememiş miydi? İşte bu söz Buronson’un serbest kalacağının bir işaretiydi. Devlete karşı suç işlemekten 30 yılla yargılanan Milletvekili Enis Berberoğlu’nun geçen hafta tahliye olması, bana göre, 12 Ekim’de mahkemesi olan Buronson’da büyük ihtimalle bırakılacağının bir işareti, Türkiye bu belayı da tahliye ile bertaraf etmiş olacak. İnşallah, 1 papaz için bu gereksiz tartışma ortamından kurtulduğumuzu da göreceğiz. NOT: Önümüzdeki Yazımda ‘MHP’DE HALUK ALICIK SORUNU ÇÖZÜLECEK Mİ?’, ‘NAZİLLİ VE AYDIN’DA DENGELER NASIL DEĞİŞİR!’ konularını kaleme alacağım.