Aydın’da bitki çeşitliği açısından en zengin türlerin yaşadığı yerlerin başında antik adı Latmos olan Beşparmak Dağları gelmektedir. Latmos dağı eteklerine ve geniş bir alana dağılmış durumda olan neolitik dönemlerden beri yerleşim görmüş bazı mağaralar ya da doğal şartlarından ötürü kendiliğinden korunaklı olan alanlar, kaya resimleri ve kiliseler bulunmaktadır.
Latmos dağı, içinde büyük hacimli blok kayaların geniş bir alana dağınık bir şekilde yayılmasından ötürü “jeopark statüsü” ile tanıtılabilecek karakterde çok özel bir bölgedir. Karya uygarlığının beşiği de olan Latmos dağları bugün Türkiye’de en fazla çam fıstığı ağacının bulunduğu, bal üretiminin yapıldığı bölgedir.
Başta çevre kirliliği olmak üzere çeşitli riskler buradaki doğal, kültür ve tabiat varlıklarını tehlikeye atmaktadır. Son yıllarda bu bölgenin koruma sorunlarının en başında taş ocakları gelmektedir. Halen Beşparmak Dağları’nın kuzeyinde ve çevresinde faaliyette olan taş ocakları ülkemizin bu benzersiz peyzajını altüst edebilecek şiddette sarsıntılar yaratmaktadır. Bu faaliyetler ne yazık ki alanın doğal, arkeolojik koruma gerektiren yapısını hızla tahrip etmektedir.
Özellikle de bölgedeki arkeolojik buluntular üzerinde çok ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ağır yük taşıyan maden kamyonları köy yollarını da bozarak etrafı toza boğmaktadır. Bölgede çevre ve halk sağlığını tehdit eden son derece zararlı olan feldspat, kuvars, vb. madencilik faaliyetleridir. Bu coğrafyadaki ölümlerin sebepleri üzerinde yapılan araştırmalarda özellikle akciğer kanser oranlarının arttığı görülmektedir.
Dünyada benzerlerine çok ender olarak rastlanan kaya resimleri ve mağara yerleşmeleri halen çok ciddi bir tehdit altındadır. Asıl vahim olan ise bölge içinde alınan madencilik kararlarıdır.
Son derece önemli kaya resimlerinin bulunduğu bir alan olan Bafa Gölü’nün doğu ve kuzeydoğusundaki 8 bin 700 hektarlık alan içine birçok yeni maden ocağı için ruhsat verilmesi oldukça şaşırtıcıdır. Bu ocakların faaliyete geçmesiyle hektarlarca alandaki tarihi ve doğal değerler yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
Latmos dağlarının zirvesinde kurulu olan Çavdar köyünün Sarıçay vadisine bakan kısmında uzun süredir kömür işletmeciliği yapılmaktadır. Bu işletmede açık maden işletmeciliği ile Yatağan Termik Santrali için linyit kömürü üretilmektedir. 17 Ağustos 2023 tarihinde T.C. Cumhurbaşkanı kararı ile; Çavdar’da hali hazırda faaliyette bulunan kömür işletmesinin kapasite arttırımı için, mevcut kömür işletmesinin kapladığı alandan 5 kat kadar daha geniş alanı kaplayan bir alan için acele kamulaştırma kararı verildi.
Kamulaştırma kararı verilen 19 parselden 9 tanesi 1’ci ve 3’cü derece arkeolojik sit alanı içinde bulunmakta, bölgede çam fıstığı ve bal üreticiliği yapılmaktadır.
Hali hazırda Çavdar’da açık linyit kömür işletmeciliği yapılan alan ve yeni kamulaştırılan maden alanı Türkiye’de en önemli uranyum ve toryum yataklarının bulunduğu K. Çavdar ve Demirtepe ile iç içe geçmiş durumdadır.
Çavdar halkının ifadelerine göre bu bölgede MTA tarafından 400 metre derinliğe ulaşılan 500 adet kadar uranyum ve toryum kuyusu açılmış, üstü betonla kapatılmış, kullanım için beklemektedir. Açılan bu uranyum ve toryum kuyularının bölge için zararı yoktur demek mümkün değildir. 400 metre derinliğe ulaşan bu kuyuların yeraltı suları ile kesişmesi ve karışması büyük olasılıktır.
Çavdar köyü ve Latmos dağı eteklerinde bulunan yerleşim yerlerinin çoğu içme sularını artezyen kuyularından yani yeraltı sularından karşılamaktadır.
Nitekim Greenpeace’in 2017 yılında Latmos dağı eteklerinde bulunan Kisir köyü içme sularında yaptığı analizde; izin verilen limitlerin 24 katı Radon radyoaktif gazı ölçüldü. Ayrıca, köye 2.5 kilometre uzaklıktaki eski uranyum sondaj alanında da limitlerin 35-40 katı radyasyon ölçüldüğü ortaya çıktı.
2021 yılında Dokuz Eylül Ü.’nin Latmos dağı eteklerinde kurulu bulunan Karacahayıt, Sayrakçı, Yeşilköy ile Kisir köylerinde içme suyu amaçlı kullanılan kuyu sularında yaptığı kimyasal analizlerde; DSÖ tarafından içme amaçlı tüketilen suların insan sağlığına uygunluğu için belirlenen sınır değerlerine göre; Arsenik 6100, Baryum 235, Demir 170, Krom 105, Bor 85, Alüminyum 70, Kadmiyum 15, Kurşun 10, Bakır 4, Uranyum 3 kat fazla ölçülmüştür.
Yapılan araştırma sonuçlarına göre Latmos dağında açılan uranyum kuyuları masum olmayıp bölge halk sağlığı için ciddi tehlike taşımaktadır.
Şimdi ise Aydın halkı, ama özellikle de Söke ve Kuşadası ilçe sınırları içinde yaşayan halk çok daha ciddi ve büyük sağlık sorunları ile karşıya gelmek üzere.
Çavdar köy sınırları içinde hali hazırda faaliyet gösteren ve yeni kamulaştırılan açık linyit kömür üretim ocakları Sarıçay vadisinin üst bölgesinde bulunmaktadır. Bu kömür ocakları tüm atıklarını vadi içindeki Sarıçay deresine bırakmakta, kamulaştırma yürürlüğe girer ise atıklarını dereye artarak bırakmaya devam edeceklerdir. İşin akıl almaz, kabul edilemez yanı ise bu kömür ocaklarının Sarıçay vadisinin alt bölümünde Sarıçay deresi üzerine 260 bin kadar insanın yaşadığı Söke ve Kuşadası ilçelerinin içme suyu ihtiyacını karşılamak üzere Sarıçay Barajının yapılıyor olmasıdır.
Sarıçay Barajının yapıldığı bölgenin diğer özelliği ise Türkiye’nin en önemli uranyum ve toryum yatakları arasında yer alan K. Çavdar ve Demirtepe üzerine kuruluyor olmasıdır.
2014 yılında Türkiye Atom Enerji Kurumunun yaptığı ve yayınladığı Çevre Radyoaktivite Atlas’ı sonuçlarına göre; K. Çavdar ve Demirtepe uranyum ve toryum yataklarının da bulunduğu Koçarlı ilçesi topraklarında dünya ve Türkiye ortalamasından yüksek toryum, radon ve potasyum-40; içme sularında dünya ve Türkiye ortalamasından yüksek alfa ve beta parçacıkları ölçülmüştür.
Bu sonuçlar K. Çavdar ve Demirtepe uranyum ve toryum yatakların bulunduğu bölgede topraklarında her hangi bir kazma veya sıyırma gibi işlem yapılmadan elde edilen sonuçlardır. Oysaki Sarıçay Barajı yapılırken bu uranyum ve toryum yataklarının bulunduğu bölgede yüzlerce dönüm alanda topraklarda derin kazma ve sıyırma işlemi yapılmaktadır. Bunun anlamı ise bu bölgede yerin altında bulunan uranyum ve toryumun yüzeye çok daha rahat ve fazla miktarda çıkıp yayılacağı, Sarıçay Baraj sularına karışacağı, halk sağlığı üzerine etkisinin çok daha fazla olacağı sonucudur.
Nitekim 2018 yılında ADÜ’den D. Karagülle tarafından yapılan çalışmada; Aydın’daki içme ve kullanma sularında, toprakta, tarımsal ürünlerde bulunan ağır metal miktarları ile insanlardaki kanserler arasında pozitif ilişki bulunmuş.
Aydın’da en fazla kanser vakaları görülen ilçeler arasında K. Çavdar ve Demirtepe uranyum ve toryum yatakları bulunan dağların eteğindeki Koçarlı da yer almıştır. Ayrıca TÜİK verilerine göre Aydın’da nüfus başı en fazla ölümün, ölüm artışının görüldüğü ilçeler arasında Koçarlı yine yer almaktadır.
Tüm bu veriler ışığında baktığımızda Sarıçay deresi üzerine Söke ve Kuşadası ilçelerinin içme suyunu sağlayacak Sarıçay Barajının kurulması ve faaliyete geçmesine izin vermek, halkın sağlığını ciddi şekilde tehlikeye atılmasına sebep verecek olup, bu ilçelerin dünyada kanser, anomalili doğum, hastalık ve ölüm merkezi haline gelmelerine sebebiyet verecektir.