İlk çağlarda çevre ve insan sağlığı için herhangi bir sorun teşkil etmeyen atık maddeler, özellikle sanayinin gelişmesi; kentlere olan göçün artmasıyla kentlerin plansız büyümesi; atık maddelerin toplanması, geri dönüşüm veya arıtımı için altyapı yatırımlarının yetersizliği; teknolojinin gelişmesiyle üretilen atık maddelerin daha çok yapay atıklardan oluşması; atık maddelerin çeşitliliği ve çokluğu gibi pek çok sebeple çözülmesi gereken en ciddi sorunların başında yerini almıştır.
Günümüzde sıvı atıkların mutfak, banyo, endüstri tesisleri, hastaneler, laboratuvarlar, çeşitli ticarethaneler, nükleer santraller başta olmak üzere enerji üretim santralleri, maden işleme tesisleri, oto yıkama ve bakım merkezleri gibi pek çok merkezden ve çok çeşitli kirletici içeriklerle üretildikleri göz önüne alındığında bu atıkların çevreye zararsız hale getirilmeleri veya en az zarar verecek şekilde arıtılmaları gerekliliği açıktır.
Ancak, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sıvı atıkların yeterli oranlarda arıtıldığından bahsetmek mümkün değildir. Az gelişmiş ülkelerde üretilen sıvı atıkların çok büyük bir kısmı hiçbir arıtma işlemine maruz kalmadan doğrudan alıcı ortamlara deşarj edilmektedir.
Oysaki sıvı atıklar, insan ve çevre sağlığı üzerinde doğrudan ve en çok zararlı etkilere sahip olan atıklardır.
Sıvı atıkların açık alan bertarafı veya doğrudan doğaya deşarjı, toprak ve su kirliliğinin ana nedenlerinden biridir ve sonuç olarak birçok bulaşıcı hastalığın nedenidir.
Sıvı atıklar, esas olarak yerleşim yerlerindeki konutlardan, ticari ve endüstriyel alanlardan gelen atık sulardan oluşmaktadır.
Sıvı atık ve sıvı atık yönetimi kişi, toplum ve kamu otoriteleri bazında öncelikli olarak hassasiyet gösterilmesi gereken son derece önemli bir konu olarak durmaktadır.
İnsanların atık ve zararları konusunda yeterli farkındalığa sahip olmamaları ve kamu otoritelerinin çevre kirliliğinin önlenmesi ile ilgili aldıkları önlemlerin yetersizliği çevre kirliliğine yol açan faktörler arasındadır.
Atık yönetimi, atık oluşumunun önüne geçilmesi, atıkların kaynağında azaltılması veya yok edilmesi, yeniden kullanılması, özelliğine ve türüne göre ayrılması, biriktirilmesi, toplanması, geçici depolanması, taşınması, ara depolanması, geri dönüşümü, enerji geri kazanımı dâhil geri kazanılması, bertarafı, bertaraf işlemleri sonrası izlenmesi, kontrolü ve denetimi faaliyetlerini ifade etmektedir.
İyi bir atık su arıtma ve uzaklaştırma sistemi ile birçok olumsuz çevresel şartlarının ortaya çıkması önlenmektedir. Söz konusu çevresel olumsuzluklar şunlardır: Koku ve gürültü kirliliği; Su kaynaklarının kirlenmesi; Ekosistemin zarar görmesi; Alıcı su ortamlarının kalitesinde bozulmalar; Doğal suların farklı amaçlarla faydalı kullanımının son bulması; Arıtılmamış atık suların kullanımı sonucu çeşitli hastalıkların yaygınlaşması; Toprak kirliliği sebebiyle arazi değerinin düşmesi.
Sıvı atıkların çevreye en az zarar verecek şekilde arıtılması ve bu şekilde doğaya deşarj edilmesi atık su tesislerinin etkin bir şekilde işletilmesi, yönetilmesi ve devamlılığının sağlanması ile mümkün olabilmektedir.
Atık su tesislerinin etkili bir şekilde yönetilmeleri ve sıvı atıkların doğru bir şekilde arıtılması hem çevre ve insan sağlığının korunması hem estetik kaygılar hem de arıtılan sıvılardan faydalı yan ürünler elde edilmesi açısından oldukça önemlidir.
Doğru yöntemler kullanılmadan ve süreçler izlenmeden gerçekleştirilen sıvı atık arıtma işlemlerinden beklenen sonuçlar elde edilemeyecek, sıvı atıklar yüzey ve yeraltı sularına karışarak insanların ciddi bir şekilde hastalanmalarına veya zehirlenmelerine sebep olabilmektedir.
Atık su arıtımı, sadece bir su yönetimi meselesi değil aynı zamanda çevreyi ve tüm canlıları etkileyen yapısıyla hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomiler üzerinde doğrudan etkileri olan bir faaliyettir.
Günümüzde atık suların arıtılmasında fiziksel, kimyasal, biyolojik ve doğal arıtma olmak üzere belli başlı dört yöntem kullanılmaktadır.
Maalesef Türkiye, sıvı atık arıtımında henüz gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşamamıştır.
Türkiye’deki belediyelere uygulanan 2018 yılı Belediye Atıksu İstatistikleri Anketi sonuçlarına göre; Kanalizasyon şebekesi ile hizmet verilen belediye nüfusunun toplam belediye nüfusu içindeki oranı yüzde 90,7’dir. Kanalizasyon şebekesinden boşaltılan atık suyun yaklaşık olarak yüzde 88’ninde bir arıtma oranına ulaşılmıştır.
Türkiye’de AAT ile hizmet verilen belediye nüfusunun toplam belediye nüfusuna oranı ise yüzde 78,7 olarak gerçekleşmiştir. Deşarj edilen kişi başı günlük ortalama atıksu miktarı 188 litre olarak hesaplanmıştır.
Arıtılan kentsel atık suyun yüzde 47,9’una gelişmiş arıtma uygulanırken yüzde 27,6’sına biyolojik arıtma, yüzde 24,2’sine fiziksel arıtma ve yüzde 0,3’üne doğal arıtma yöntemi uygulanmıştır.
Arıtılan kentsel atık suyun yüzde 45,1’i akarsuya deşarj edilirken, yüzde 44,5’i denize, yüzde 2,5’i baraja, yüzde 1,2’si göl veya gölete, yüzde 0,3’ü araziye ve yüzde 6,4’ü diğer alıcı ortamlara boşaltılmıştır.
Türkiye’de yerel birimlerinde 50 ve üzeri çalışanı olan imalat sanayi işyerine uygulanan anket sonuçlarına göre işyerleri tarafından 2018 yılında deşarj edilen atık suyun yüzde 80,8’nin soğutma suyu olduğu tespit edilmiştir.
Toplam endüstriyel atık suyun yüzde 81,3’ü denize, yüzde 6,8’i akarsuya, yüzde 6,8’i OSB kanalizasyonuna, yüzde 2,6’sı şehir kanalizasyonuna, yüzde 2,5’i ise diğer alıcı ortamlara deşarj edilmiştir.
Bu arada Türkiye’de Belediyeler tarafından alıcı ortama bırakılan kentsel atıksu miktarı endüstriyel atıksu miktarının 2 katından fazladır.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yayınlanan 2022 yılı Aydın Çevre Durumu Raporu’na baktığımızda; Aydın’daki 17 ilçe belediyesinde kentsel atıksu arıtması için toplam 36 adet Atıksu Arıtma Tesisi (AAT) mevcuttur. Aydın’da İncirliova ve Germencik ilçelerinde AAT’si yoktur.
Aydın’daki ilçelerden sadece Çine ve Kuşadası’nda ileri arıtma yapan AAT’si vardır. Geri kalan 13 ilçede sadece fiziksel ve biyolojik arıtma yapılmaktadır.
Aydın’da bulunan toplam AAT sayısı ve AAT niteliklerine bakınca, iki ilçede hiç AAT olmadığı göz önünde bulundurulduğunda Aydın’da yapılan kentsel atıksu arıtma işlemlerinin ne kadar yetersiz ve eksik olduğu, halk sağlığını tehdit ettiği, çevre kirliliğine sebep olunduğu çok açık şekilde görülmektedir.
Burada diğer önemli bir konu da Aydın’daki ilçelerden sadece Efeler, Söke, Kuşadası ve Didim’de Sürekli Atıksu İzleme Sistemi (SAİS)’nin olması, ilçelerin çoğunda SAİS’nin olmamasıdır.
Bunun anlamı ise sayısal ve nitelik olarak yetersiz AAT’sine sahip Aydın’daki belediyelere ait AAT’lerin büyük çoğunluğunun takip edilmediği, çalışıp çalışmadığının-atıksu arıtma işlemi yapıp yapmadığının yada ne faaliyette bulunduklarının tam olarak bilinmediği ve takip edilmediğidir.
TÜİK verilerine bakıldığında Aydın’da Belediyelerce kanalizasyon sistemi ile hizmet verilen nüfus Türkiye ortalamasından yüzde 17 daha az.
Aydın, Türkiye’de Belediyeler tarafından kişi başına en fazla atıksu deşarj edilen 4’cü İl konumundadır.
Tabi tüm bunların sonucu olarak Büyük Menderes Havzasında, Büyük Menderes Nehrine deşarj edilen tüm kentsel atıksu miktarının yüzde 50’si tek başına Aydın ili belediyeleri tarafından bırakılmaktadır.
Adnan Menderes Üniversitesinden (ADÜ) S. Koca ve ark. tarafından 2005 yılında Nazilli’de bulunan kentsel atıksu arıtma tesislerin giriş ve çıkış sularında yapılan analizlerde, bu suların hücrelerde mitoz bölünme ve kromozomlar üzerine etkili olduklarını, sonuç olarak kronik hastalıklara ve kansere sebep olabildiklerini göstermişlerdir.
Tüm bu sonuçlar Aydın’da kentsel atıksuların yıllardır çevre ve sağlık açısından ne kadar büyük felaketlere sebep olmaya devam edegeldiğini göstermektedir.
Aydın’da Organize Sanayi Bölgeleri (OSB)’nin sebep olduğu endüstriyel atıksu kirliliği ve etkileri, kentsel atıksu kirliliği benzeri sonuç yapmaktadır.
Aydın’ın 2022 yılındaki OSB, Serbest Bölgeler ve Sanayi Sitelerinde AAT durumuna baktığımızda, Aydın’da endüstriyel kirlilik arıtması için toplam 4 adet AAT’si olduğu görülmektedir. Bunlar Aydın OSB ve ASTİM, Çine ve Ortaklar OSB’lerdir.
Bunlardan sadece ASTİM’de ileri arıtma, Aydın OSB ve Ortaklar’da kimyasal arıtma, geri kalan OSB’lerde fiziksel ve biyolojik arıtma yapılmaktadır.
Aydın’daki 4 OSB’den sadece Aydın OSB’de SAİS mevcut olup, diğerlerinde yoktur.
Aydın OSB’lerindeki endüstriyel AAT sayısı ve niteliklerine, AAT’lerin izlenilebilirlik durumlarına bakıldığında, Aydın OSB’lerindeki AAT’lerin tıpkı Aydın’daki kentsel AAT’leri gibi yetersiz ve eksik olduğu, yetersiz arıtma işlemleri yaptıkları, halk sağlığını tehdit ettikleri, çevre kirliliğine sebep oldukları görülmektedir.
Nitekim ADÜ’den G. Başbülbül ve ark. tarafından 2005 yılında yapılan çalışmada; Menderes nehrine deşarj edilen çeşitli fabrika tesisi çıkış sularında yapılan kimyasal, fiziksel ve biyolojik analizlerde, su örneklerinin suşlara ve dozlara bağlı olarak mutajenik etkilerinin olduğu, yani kronik hastalıklara ve kansere sebep olabildikleri saptandı.
Sıvı atıkların insan ve çevre sağlığına son derece olumsuz etkileri göz önüne alındığında, arıtılmadan tek damla sıvı atığın doğaya deşarj edilmediği seviyeye kadar ilgili makamlar tarafından konu ile ilgili çalışmaların ivedilikle sürdürülmesi insanlığın hem çevreye hem diğer canlılara hem de gelecek nesillere bir borcudur.