Son günlerde, CHP’nin kurultay davasından dolayı çok sayıda telefon ve mesajla sorular geliyor. Sen kimden yanasın? O kimden yana? Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'dan yana mısın? Yoksa Sayın Özgür Özel’den yana mısın? Gibi.

Maalesef kültür temsilcisi ilan edilen, CHP’de yaşanan şu duruma bir bakın.

CHP hep böyle kişisel çekişmeler içinde ömür geçirdi. Kurumsal tartışma içinde olamadığından iktidar olamadı.

CHP yolun sonuna geldi. Parti içi kavga ve çekişmeler ve kavgasının durmaması CHP’yi hızla parçalanmaya götürür.

CHP yüzyılı aşan bir kurum kimliğine sahip. Tarihsel olarak, büyük bir siyasal, hukuksal, ekonomik, sosyal ve kültürel bir görev yüklendi.

Ne var ki bugün, CHP için kaynayan hizip, kavgaların eksik olmadığı bir parti haline geldi.

Düne gelinceye kadar CHP Atatürk’ün partisi olmaktan çıkmış diyen, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ne oldu da CHP’ye geri döndü.

Muharrem İnce, CHP Atatürk’ün çizgisinden çıktı dediği için mi geri döndü?

Halk dilinde bir söz vardır. "KAVGALI AİLEYE KIZ VERİLMEZ" denir.

Aynı şekilde kendi içinde birlik olamamış, kendi içinde ki sorunları çözememiş, sen, ben kavgası devam eden CHP’YE MİLLET NASIL OY VERECEK?

CHP tek ses tek yürek olamazsa, çatal kazık yere batmaz derler. Zorlarsanız kazık ikiye ayrılır. CHP'NİN BÖLÜNMESİ acı ama gerçek olur.

Halk, CHP seçmeni, hemen şimdi yarın sabaha bile kalmadan her türlü kişisel gelecek hesapları ve fikir ayrılıklarını geride bırakıp halkın refahını yükseltmeye ve iktidar olma hedefine kilitlenmiş bir CHP olmasını istiyor...

CHP, kurumsal ortak akılla birleşmeli. Halka kendini inandırmalı, Birilerine ve kurumlara karşı da zehirli YILAN DİLİNİ kullanmayı bırakmalı.

Sizler kendi aranızda birleşir ve kenetlenirseniz, siyaseti demokratik ortamda yaparsanız, halk da size kenetlenir, destek verir. UNUTMAYIN HALK KAVGA DEĞİL HUZUR İSTİYOR.

Siz hala millete, kendi içinde kavgası bitmeyen, fitne fesat içinde hesaplar yapan bir parti halinden kurtulmazsanız! BU MİLLET SİZE OY VERMEZ.

**

SAHİLLER İŞGAL ALTINDA.. HALK ŞAŞKIN!

Sıcak bir yaz yaşıyoruz. Son atmış yılda yaşanmamış sıcak günler geçiriyoruz. Yine ülkemizde orman yangınları gündeme oturdu

Ülkenin ciğerleri ormanlarımız cayır cayır yanıyor.

Son 15 günde 263 orman yangını YAŞANDIĞI AÇIKLANDI. İnanılacak gibi değil.

Hele hele İzmir’deki orman yangınlarında, gaz bidonuyla yakalanan sabotajcılar, NELERLE KARŞI KARŞIYA OLDUĞUMUZU ANLATIYOR.

ÜLKEYİ YAKMAK İSTEYEN bu insanların yaşama hakkı olmamalı. Asacaksın bu hainleri. Asacaksın ki diğerlerine örnek olsun. İbret olsun.

Bu sıcak günlerde denize koşanlar da şaşkın. Sahiller özel sektörün işgali altında.

30 metre cepheli dükkânlar, restoranlar, deniz kumsalını sahiplenmişler adeta istila etmişler. Şezlonglarını şemsiyelerini kumsala dikmişler.

Halkın oturacağı kumların üzerini masalarla işgal etmişler.

Halk deniz kumunda oturamıyor. Şemsiyesini açamıyor. Çok vahim bir durum.

Ortada belediye yetkilileri görünmüyor. Kılıksız, işgalci insanlar kimseyi de konuşturmuyor.

Devlet baba acilen ortaya çıkmalı, işgal edilen sahillerdeki bu başıboşluğa dur demeli.

Siyaset her yerde hizmet aracı ise bunu yerine getirmeli.

**

MİLLET DEĞİL, İLLET BAHÇESİ!

Siyaset her yerde, her ülkede, hizmet aracı olarak kullanılır.

Güya bizde de adı hizmet aracıdır. Ama diğer ülkelerdeki gibi planlı projeli yapılmaz. RABBENA HEP BANA menfaat hesabına göre yapılıyor.

Öyle olunca hizmet eksik, yakışıksız kullanılmaz oluyor. Bu anlayış yıllardır böyle devam ediyor.

Bu konulara ileride bir bir ele alacağım.

Bir düşünün, yenisi yapılan kamu binalarının tamamına yakını çürük çıkıyor. Bu durum sadece Nazilli’de değil ülkemizin her yerinde böyle.

Geçen hafta içinde Nazilli’den bir esnaf kardeşim, Nazilli Millet Bahçesinden olumsuz haber ve fotoğraflar atmış. Duyarlılığı için kendisine teşekkür ederim.

Devletimiz, Nazilli’nin en can alıcı yerine (eski polis okulunun bulunduğu yere)

Millet Bahçesi yaptı.,

Bu kıymetli yer için yerel basınımızda çok şey yazıldı konuşuldu.

Ama aciz Nazilli siyaseti, bunları dinlemedi. Çünkü ihale (menfaat) söz konusuydu.

Nazilli’nin siyaset temsilcisi art niyetli milletvekili, hem Nazilli’ye hem de partisine en büyük ihaneti yaptı.

Nazilli şehir merkezi dışındaki uzak kuş konmaz, kervan geçmez yere millet bahçesi olarak yaptırmayı başardı. Hem partisi hem de Nazilli kaybetti.

Bu günah, Nazilli siyaset temsilcisi milletvekilinin kısır düşüncesinin marifetidir, ürünüdür.

Sonuç ortada devlet hizmet diye yaptı, siyaset farkından dolayı, yerel yönetim dikilen ağaçları bile sulamadı. Bahçeyi kuruttu.

Millet Bahçesi denen bu illet yer karanlık işlerin merkezi haline geldi.

Burada kadın ticareti yapıldığı, uyuşturucu ticaretinin yapıldığı, karanlık işlerin döndüğü yer olarak iddia ediliyor ve konuşuluyor.

ÇOK YAZIK. MİLLETİN PARASI BÖYLE HAR VURULUP HARMAN GİBİ SAVRULUYOR.

**

İKİSİ BİR ARADA!

1- NE ÖNCELİĞİ VAR?

Nazilli Belediyesi işini gücünü tamamlamış olmalı ki, içkili alan yaratma meselesini gündemine almış.

Çocuk oyun bahçeleri ile aile ortamı yaşayan Nazilli-İsabeyli arasında AVM merkezine el atmış.

Esnafın ayakta durmaya çalıştığı, acıkanın KÖFTECİ YUSUF’tan karnını doyurduğu, her hanımın yalnız gelip dolaşabildiği AVM (Alışveriş Merkezi) için içkili alan kararı almış.

Başkanın bu kararı AVM ve çevrede tepki ile karşılanmış. Özellikle Ailelerden tepkiler yağmış.

Düşündüm.. Nazilli içinde ve çevresinde 10’un üzerindeki alanlarda içkili mekân var.

Başkanı bu yanlışa kim itmiş olabilir diye düşündüm.

Yakın mesai arkadaşlarından birini gördüm. Bana çok net olarak “başkanı çok uyardık bizleri dinlemiyor abi” yanıtını aldım.

İşte, bu işler böyledir siyasette adamın hem altını oyarlar. Hem de o değilmiş gibi tavır alırlar. EEEE SİYASETTE TECRÜBE KOLAY KAZANILMIYOR BAŞKAN.

2- AZİZ HOCA SİVRİSİNEKLE KONUŞMUŞ.

Türkiye’nin bilim ve akıl haritasında yeni bir rota daha çizildi..

Artık sivrisinekle konuşma çağı başladı. İlahiyatçı Profesör Dr. Abdülaziz Bayındır, o tarihi hitabeyi şöyle duyurmuş: “Sivrisineklere dedim ki, buraya gelirseniz otel görevlilerine söylerim sizi öldürür.” (Buyurun buradan yakın).

Bilim insanları bir yanda sivrisinekleri, mühendislik yöntemleri ile yok etmeye çalışıyor.

Öte yanda bizim hoca, sorunu diplomasi ile çözüyor. Sivrisineği tehdit edip ikna ediyor.

Sivrisinek belli ki çok duygulanmış. Biraz korkmuş birazda saygı duymuş olacak ki sabaha kadar hocaya yaklaşmamış.

Şimdi herkes meraklanmış. Hoca sivrisinekle, Türkçe mi, Arapça mı, Sinekçe mi konuştu da ikna etti?