Torbanın bir ülkenin kaderini, imajını, itibarını çok fazla etkileyebildiği Irak savaşında Amerikan askerlerinin Türk askerlerinin kafasına torbalar geçirerek esir alması olayı sonrası görüldü. Türkiye kamuoyunda torbanın etkisi yürütmede bulunan erkin A’dan Z’ye birbiri ile hiçbir ilgisi olmayan pek çok kanun maddesinin aynı yasa teklifi içinde yani aynı torba içine atılarak TBMM’den yasa çıkarılma alışkanlığının olağan yürütme şekli haline getirilme metodu yapılması ile daha hissedilir oldu. Torba yasaların içeriği Türkiye’de bazı kesimleri üzerken bazı kesimleride sevindiriyor. Üzülenler genelde Türkiye’de çoğunluğu oluşturan emek gücü ile geçinen, kırsal bölgede yaşayanlar iken sevinenler devlete sırtını dayayan, devletin imkanlarından sorgusuz sualsiz sınırsız şekilde yararlanan azınlık kesimlerdir. TBMM’ne yıllardır torbaların biri gelip biri gitmekte, torbayı tutanlar parmağını yalamaktadır.
Bugünlerde TBMM’de komisyonlarda “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” torba yasası görüşülmektedir. Peki bu torba yasası neler getirmektedir?
•3213 sayılı Maden Kanunu’nun 5 ayrı maddesinde yatırımcı ve işletmeciler lehine kolaylıklar getiriyor. Bunlar: Ruhsat süre uzatım taleplerine Bakan onayıyla 12 ay süreyle bir esneklik kazandırılıyor; Ruhsat bedeli ödemelerindeki gecikmelere uygulanan cezalarda hafifletmeler getiriliyor; Bazı iş ve işlemlerde Maliye Bakanlığından alınan “Borcu yoktur” yazısı aranmayacak; Ruhsat devirlerinde sil baştan alınmak zorunda olan ÇED izni ile iş yeri açma izinleri ruhsat devirlerinde artık aranmayacak; İşletme sahiplerinin ruhsat alanında birtakım çalışma izin sınır ihlallerinde maruz kaldıkları hapis cezaları kaldırılacak.
•4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu’nun 4 ayrı maddesinde yapılan düzenlemeler ile doğal gaz kullanımının yaygınlaştırılması, birtakım tanımların değiştirilmesi, yerli üretim doğal gazın dağıtım sistemine bağlanmasına imkân sağlanması, çok küçük yerleşim yerlerine doğal gaz erişiminin sağlanması amacıyla düzenlemeler getiriliyor.
•5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu’nun (YEK) 12 ayrı maddesinde yapılan düzenlemeler içerisinde birçok tanımlar değiştiriliyor. Lisanssız elektrik üreticilerinin 10 yıllık YEK destekleme süresi sonundaki durumlarına, yerli aksam katkı paylarında, arazi ihtiyacına ilişkin düzenlemelerde yatırımcı lehine kolaylıklar getiriliyor.
•5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu’nun 5 ayrı maddesinde yapılan düzenlemelerle, jeotermal kaynak kullanan işletmecilerden tahsis edilen idare payı işletmeci lehine düzenleniyor. Usulsüz kullanımlarda uygulanan cezalara hafifletmeler getiriliyor. MTA’ya jeotermal sahaların yatırıma açılması, ihale edilmesi esnasında 6 yıla kadar taksitlendirme yapma imkânı sağlayarak bu jeotermal sahaların açılması önündeki engeller aşılıyor.
TBMM’de jeotermal yasasında yapılması düşünülen değişiklikler görüşülürken bazı kesimlerin bu konuda dile getirdikleri bazı tespitler ise şu şekildedir;
Aydın’da jeotermale yöre halkının çok büyük tepkileri var. Jeotermallere tepkinin olmasının bir sebebi de yöre halkının son zamanlarda o kaynakların kullanılmasından dolayı hem bir artısı olmuyor hemde zararları oluyor kendi toprakları üzerinde. Buradaki yöreye yapılan yardımların büyük bir kısmı genel bütçeye gidiyor. Bunun genel bütçe yerine belediyelere ve yöre halkına aktarılmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz. Birde bu JES’lere uygulanan cezalarda ısıya ve kullanıma görede değerlendirme yapılması gerekiyor. Bazen büyük bir ısı santraliyle küçük bir sera santrali aynı kefeye konulmuş burada. Bu ceza parametrelerinin değiştirilmesi gerekiyor (Maden Müh.Odası).
•YEKDEM kapsamındaki enerji üretim tesislerine yapılan minimum destek; Kilovat saat başına hidroelektrik santrallerinde 7.3 cent, jeotermallerde 10.5 cent, biyokütle ve GES santrallerinde 13.3 cent. Bu fiyatlar ise piyasa elektrik fiyatının çok üzerinde. 2019 yılı içerisinde YEKDEM kapsamındaki elektrik enerjisi santrallerine piyasa fiyatının üzerinde ödenen toplam miktar minimum 17 milyar Türk Lirası olmuştur (Elektrik Müh.Odası).
•Bu mekanizma ülkenin ve enerji sektörünün en yüksek maliyetli teşvik mekanizmalarından biridir. Çok yüksek bir maliyet var. Belki 10 milyarlarca Türk lirası bu çerçevede şirketlere destek olarak verilecek. Ama bunun ayrıntılarını ve ölçülerini kamuoyu bilmiyor.
•31/12/2020 yılına kadar faaliyete girmiş veya girecek YEK belgeli tesislere kanunun cetvelindeki fiyatlar 10 yıl süreyle uygulanacak. Bu değişiklik mevcut tesislerin on yıl boyunca dolar üzerinden destekleneceği anlamına gelmekte.
•TBMM’de komisyonlara hiçbir çevre örgütü görüş bildirmesi açısından davet edilmemiş. Gerekçe ise konuyla alakası olmadıkları, bu yasanın bu çevre örgütlerini ilgilendirmediği ifade edildi. Yasa, adrese teslim bir yasa olarak hazırlanmış. Herkes çok memnun çünkü hepsi üretici, madenci, sektör temsilcileri. Herkes çok memnun hatta artı bir şeyler daha istiyorlar yani şurayı da uzatalım, bunu da kaldıralım filan. Çok güzel fakat bunun etkilediği alanda yaşayan insanlar ne diyorlar? Kanun “Ne yapsak da şirketlerin işini kolaylaştırsak ama kamu yararını gözetmesek” mantıkıyla kurgulanmış.
Ülkemiz jeotermal açısından şanslı bir konumda. Yenilenebilir kaynak olması, elektrik enerjisi üretimi, merkezî ısıtma soğutma, seracılık, endüstriyel amaçlı kullanım, kurutma işlemleri, karbondioksit, gübre, lityum, ağır su, hidrojen gibi kimyasalların ve minerallerin üretilmesinde, termal turizmde, kültür balıkçılığı gibi pek çok alanda kullanılan jeotermalin kullanımı temiz, çevre dostu, ekonomik avantajlar sunan bir yapıda olmalıdır. Ama ne yazık ki bu da ülkemizde maalesef mevzuat, idari ve teknik yönden yaşanan sorunlar, yanlış ruhsatlandırma, aşırı çekim, enjeksiyon, su ısısını korumaya dönük reenjeksiyon işlemlerinin tekniğe uygun olarak yapılmaması, denetimlerin yeterli olmaması gibi...yerel ve millî olan, hani “millî” diye hep bahsettiğimiz bir kaynak olan, JES’lerin insanlık yararına sunulması gerekiyor ama buna ilişkin ruhsatlandırma, reenjeksiyon, mevzuat, denetim ve benzeri gibi yapıların mutlaka oluşturulması gerekiyor. Çevreye zararlı olan unsurların ortadan kaldırılması gerekiyor. 5686 sayılı kanuni düzenlemeyle jeotermal kullanımın karmaşıklığı, kurumlar arası eş güdüm eksikliği, yine rezervuar üzerinde birden fazla kullanıcıya ruhsat verilmesi, işletme aşamasında teknik ve hukuki sorunlar, mülkiyet hakkı ve idari problemler yaşanmakta jeotermal alanında ( Mv.Müzeyyen Şevkin).
•Jeotermalin buraya bir torba madde olarak değil, tüm bileşenlerin bir araya gelerek kalıcı jeotermalin kamu yararına o olumsuz algıyı da ortadan kaldıran yani Aydın örneğinde yaşadığımız insanların incirini, tarımsal alanlarını tahrip eden aşırı ruhsatlandırma, reenjeksiyonunun yapılmaması, sülfürün, karbondioksitin doğaya salınması gibi çevreyi tamamen dışlayan bir işletme modelinin ortadan kaldırılarak mutlaka hukuka uygun denetlenebilir enerji kullanımı modelinin oluşturulması için yeniden bir jeotermal kanunun masaya yatırılması gerektiğini düşünüyoruz. Böyle bir iki maddeyle değil, bütünlüklü olarak ele alınmalı sektörün, sendikacıların ve tüm bileşenlerin, meslek odalarının ve her birimin görüşü alınarak (Mv.Müzeyyen Şevkin).
•Jeotermal yatırımlar megavatı 3-4 milyon dolar olan nükleer santrallerden sonraki en büyük yatırımdır ve finanse edilmesi de son derece güçtür. O nedenle finans sağlayıcılar yurt dışında olduğu için en azından belli başlı jeotermal, biyogaz gibi maliyetleri fazla olan tesislerde eskalasyonun döviz bazlı olmasını talep ediyoruz (JESTER).
•Elektriğin kilovatını 35 kuruşa satıyorsunuz. 18 kuruş da dağıtım bedeli alıyorsunuz, 20 kuruş geçiyor elimize. Ben 20 yılda amorti ediyorum sen 6 yılda amorti ediyorsun (komisyon başkanının jestler’e cevabı).
•Getirilen yeni düzenlemeyle idare payının beşte 1’i belediye ve köy tüzel kişiliklerine, beşte 4’üyse İçişleri Bakanlığına bırakılıyor. Bakanlık bu payı bütçeye ekleyecek. İçişleri Bakanlığına bütçe kanunu dışında bir kanunla bütçeye ekleme yapma yetkisinin verilmesi Anayasa’ya aykırı. (Mv. Müzeyyen Şevkin).
TBMM’ne sunulan yeni jeotermal yasa düzenlemesine baktığımızda, yasa görüşmelerinin çevre örgütleri dışlanarak yapıldığı, yasanın tek yönlü işletmeler lehine çıkarılacak şekilde düzenlendiği görülmektedir. Yasa ile devlet jeotermal işletmelere yeni jeotermal saha açmalarını kolaylaştırmakta, işletmelerin faaliyetleri sırasında yaptıkları usulsüzlüklerde cezaları ve yıllık kazançlarından ödedikleri idari payları hafifletilmektedir. JES’ler ile elektrik üretimi dünyadaki en kazançlı sektörlerden biridir. Bu tatlı kazancı elde edenler ise JES’leri finanse eden yurt dışındaki bankalardır. JES’lerin ürettiği elektriğe devlet tarafından piyasa elektrik fiyatlarının çok üstünde alım garantisi veriliyor. Tıpkı köprülerden araç geçiş garantisinin, şehir hastanelerinde hasta garantisinin işletmecilere verildiği gibi. Bu garanti gelecek 10 yıl içinde de dolar üzerinden devam edecek. Sonuç olarak baktığımızda jeotermal kaynakların yerel halk için kullanılmadığı, sunulmadığı görülmektedir.