İstikbal…
Genç ve geniş düşünenlerin eseri olacaktır derken….
Milli şuuru kendi benliğinde yoğurmuş…
Her şart ve durumda milli ve yerliliği esas alan ….
Muhafazakâr Değişim ekseninde istikbal ve istiklale yön veren bir zihniyeti kastediyoruz.
O hal de Millî şuurdan neşet eden mukaddes şuurlanmayı nasıl tesis edeceğiz?
İşte cevaplanması gereken soru budur.
Bunun yolu seciyeli(karakter) ve meziyetli bir neslin mücehhez olarak hazır kıta halinde vazifeyi deruhte etmesidir.
Seciyeli ve meziyetli neslin en müessir(etkili) şubesi vazife şuuru ve sadakattir.
Şuurdan ve sadakatten mahrum olan nesil; bakıma muhtaç halde yaşayan bitkiye benzer.
Bitkiye suyu ve gübresi verilince yeşerir; verilmeyince naçar vaziyette hazin sonunu bekler.
Bu gibi, başkasına muhtaç olan insan, ihtiyaç duyduğu şeyi almak mecburiyetinde olunca
-namert dahi olsa- uzatılan yardıma bîgâne kalamaz.
Halbuki Müslüman-Türk Milleti, köklerini su kaynaklarına doğru uzatmayı bilmeli, aradığı ve muhtaç olduğu mefkûreyi yüksek şuuruyla tesis edebilmelidir.
Müslüman-Türk milleti, millî bütünlük, gelişmişlik ve insanî kıymetler adına kendi uhdesine tevdi edilen vazifeyi mukaddes kabul etmelidir.
Mukaddes vazifeyi noksansız bir şekilde yerine getirme ahd ve ceht içinde olduğunu tevdi edenlere karşı fiilen ispat etmelidir.
Bu vazifeyi yerine getirirken kendi muhasebesini yapmalı…
Muhasebeyi de millî ve manevi değerler zeminine oturtmasını da bilmelidir.
Muhasebesini yapamaz veya muhasebeyi kendi takdirine göre yaparsa çok sesliliğe işarettir ki…
Millî şuurun hedefine vuslatta buna yer yoktur.
Bu dağınıklık demektir.
Ayrılıkta zahmet vardır…
Esaret vardır…
İthal fikir ve işgale davetiye vardır.
Müslüman-Türk genci, kendi doğrularından; “bana göre böyledir” gibi fikirlerden uzak olmalıdır.
Bunun yerine membaını Mukaddes Değerler ’den almış bilgi ve becerileriyle-ecdadının kutsî emanete sahip çıktığı gibi- dört elle sarılmalıdır.
İnanç değerlerine ters düşüncelerden ırak bir telâkkîyi daima gözetmelidir.
Milli şuurun teşkilinde en mühim safhada ise…
“Bana necilikten” …
“Bunda benim ne gibi menfaatim var” …
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” …
“Her koyun kendi bacağından asılır” gibi Siyonist-Materyalist anlayıştan zinhar uzak durulacaktır.
Yani, Müslüman-Türk genci, “Egoizm”i hayatın hiçbir aşamasında dost edinmeyecektir.
Bu gibi fikirlerden uzak durduğu gibi, vazifesinde milli bütünlük ve hürriyeti için “mazi-hal-ati” dengesini tesis edecektir.
Bu hal üzere bazı kayıpları göz ardı etmeden…
Bunun mukaddes bir dava olduğu müdrikliğinde…
Umumi menfaati, hususi menfaate tercih edecektir.
Umumun menfaatindeki inceliği idrak ederek…
Yani “cemaatteki ruhu” bilerek hareket noktasını ve rotasını ona göre tayin edecek.
Müslüman-Türk genci, âdeta bir ahlâk abidesi olmak mecburiyetindedir.
Bunun aksi; taşıdığı mükemmel tarihî ve millî değere…
Hep ahlaki üstünlükle ayakta kalmış ve bulunduğu insanlık mevkîsini hakketmiş ecdadına…
Daha önemlisi, en mükemmel din olan İslâm'a ve onun eşsiz ahlâkıyla ahlâklanmış Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e ihanet olur.
Onun Vâris-i Nebisi’ne sırt çevirmek olur.
Nasıl ki cemiyetler ahlâksızlıkları neticesinde hak ile yeksan olmuş…
Devletler tarihe gömülmüşse…
Ademoğlunu da beşeriyet arenasında zelil ve rezil eden…
Köleleştiren…
Namerde el açtıran ahlaksızlıktır.
Bu milletin yegâne ümidi olan gençlerdir.
Mukaddes dava şuuruna gençler sahip olacaktır.
Bunun için yeni nesil…
Fikren diri…
Ruhen genç…
Ve geniş düşünen gençler…
Her şeyden önce sahih gelenekle yoğrulmuş irfanla, kültürle ve İslâmî kaideler ölçüsüyle ahlaklanmalıdır.
Şeref, kendisinden taviz verilemeyen en önemli hususiyetin bilincindedir.
Şerefsizce ayakta kalmaktansa…
Şerefli can vermek üstün insanların özelliği ve şiarı edinmeyi ana eksen kabul eder.
Unutulmamalıdır ki…
Hizmet adamı:
Kendine istemediği…
Başkalarına reva görmediği müddetçe…
Ve egosunu yendiği anda ahlâklıdır.
Genç ve geniş düşünen nesil…
Asla yalan söylemez.
Çünkü yalan söylemek yaprak gibi esen rüzgâra göre şekil almak demektir.
Doğruluktan taviz vermemelidir.
Toprak gibi ağır, vakur, toplayıcı, verimli, kucaklayıcı ve şefkatli olmalıdır.
“Halka hizmet Hakka hizmettir " prensibini ana düstur edinmelidir
Milli şuuru olmayanların dava şuuru da olmaz, olamaz.
Dava şuuru, bilinçlenmekten geçer.
Bilinçli bir nesil araştırmakla husûle gelir.
Araştırmak da okumakla mümkündür.
Okumak ise doğruyu, güzeli bilmekle olur.
Bilmek, ilim ile mümkündür.
İlim ise ilk emir olan “İkr’a”(oku) emr-i fermanıyla vahiy geleneğinin imbiğinden süzülerek bizi biz yapan mukaddes kıymetlerimize sımsıkı sarılmak ile olur.
Vermeyi daima umde edinmiş bir neslin vücuda gelmesiyle dava şuuru teşekkül eder.
Millî hasletlerin bütün benliğimize nakış nakış nakşedilmesi neticesinde fiili olarak tezahürü ile mümkündür.
Dâvâ şuuru,“Hizmet muvaffak olsun da, varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun” mefkûresinin bütün gençlerimizin gerçek mânâda baştacı etmesiyle mümkündür.
Bu veciz düsturu serlevha ederek hayata bakışını yönlendiren, vizyonunu ve misyonunu bu mefkûre doğrultusunda çizen bir neslin, yani millî şuuru yeniden tesis etmesi kabildir.
Böylece, dalga dalga, içte ve dışta…
Bütün yeryüzü sath-ı mahallinde bu misyonu yüklenecek ve yüklenme cehdi ve gayreti içinde olacak gençlerin yeniden o ruhu diriltme “Kızıl Elması”, hayalden gerçeğe dönüşecektir.
Yaklaşık bir asır evvel karanlığa kızıp terk-i diyar etmektense…
Bir mum yakarak; mukaddes nuru yaymanın gayretini bütün benliğinde hissetmiş ve bunu evvela kendi içinde…
Daha sonra dalga dalga, özden çevreye doğru yayarak…
Dağ-taş, dere-tepe demeden…
Yaz-kış durdurak bilmeden…
Varlık yokluk nedir anlayışını terk edip, milli şuurlanmanın yeniden inşasının ve ihyasının temellerini atan bir telâkkînin…
Artık, ümidvar olduğumuz nesli gördüğümüz şu zamanda bu ideali ehemmiyetine göre hayata geçirecek memuriyetler genç ve geniş düşünen yeni neslin omuzlarında olacaktır.
Bu uğurda mücadele verilmesi idrak sahibi herkesin vazifesidir.
Herkes sorumluluğunun bilincinde olarak vazifesini yerine getirirse…
Sahasında en iyisi olmanın gayretiyle çalışırsa…
Dâvâ şuuru teşekkül etmeye başlamış demektir.
Mes’uliyetimizin idrakiyle hareket ettiğimiz müddetçe…
Birer aksiyon adamı olarak Necip Fazıl’ın dediği gibi: “ Surda bir gedik açtık, Mukaddes mi mukaddes; Ey kahpe rüzgar ne yandan esersen es” rahatlığıyla istikbale güvenle bakılacağından endişe edilmemelidir.
İstikbal: Genç ve geniş düşünenlerin eseri olacaktır
Dr. Mesut Mezkit
Yorumlar
Trend Haberler
Nazilli’yi üzen ölüm: Genç eczacı evde ölü bulundu
Aydın'da dikkat çeken arsa satışı
Karacasu'da feci kaza: Traktörden düşen gurbetçi hayatını kaybetti
Aydın’da ulaşıma zam geldi! İşte yeni tarifeler
Nazilli’de kahreden olay: 16 yaşındaki Cennet tüfekle yaşamına son verdi
Karacasu'da korku dolu anlar: Mahalleli sokağa döküldü
Karacasu'da acı ölüm: Önce biber dizdi, sonra kendini astı
Aydın’da genç esnaf kalbine yenildi
Gören tezgaha bir daha bakıyor: Nazilli'de "feijoa" ilgi odağı oldu
Karacasu'da o mahallenin en yaşlısı vefat etti
Resmi İlanlar