Teknoloji insanlığa yeni hizmetler ve rahatlıklar sunarken, tehlikeleri de beraberinde getiriyor. 1962 yılında Nazilli Lisesi öğrencisiydim. Okulda, teknoloji insanlığa felaket mi, yoksa faydamı mı getirdi? diye bir münazara düzenlenmişti. FELAKET GETİRDİ, tezini savunanlar konuya iyi hazırlanmışlar, münazarayı kazanmışlardı. Özellikle bu münazarada, teknoloji yanlış kullanılırsa felaket getirir savunması öne çıkmışlardı. Gelişen teknoloji ortamında, günümüzde küçük yaştaki çocuklarımızı, ahlakça aykırı davranışlar yaptırıp, internet ortamında yanlışa ve suça ittiklerini, yazılı ve görsel basından izliyoruz. Milyonlarca takipçisi bulunan bu paylaşımlarda, ne ararsanız var. Uyuşturucu, teşhir, küfür ve erotizme eğim bunların başında geliyor. Uzmanlar bu tehlikeye dikkat çekiyor. Suç örgütlerinin elinden bu çocukların kurtarılması gereğini anlatıyor. Yetkililerimiz, salla başını al maaşını anlayışı ile masa başında görev yapma alışkanlıklarından kurtulup sahaya inmeli. Yaklaşan bu milli felaketi önlemeli. Çalışmalarını tekrar tekrar gözden geçirmeli. Görsel ve yazılı basın bu konuları topluma anlatmalı. Anlatmalı ki, gençlerimizi bu tuzaklardan kurtaralım. ** MUHTARIN BÜYÜK YANLIŞI! Muhtarlık bir kamu görevidir. Halkın oyu ile göreve gelir devlet adına, halka hizmet verirler. Hizmette devleti temsil etme bilinci ile nezaket ve saygı ön planda olmalıdır. Bir muhtarımız, rahatsız olan yatalak annesini 112 acil servis ambulansıyla Nazilli Devlet Hastanesine götürmüş. Yapılan tedavi sonrası annesini eve götürmek istemiş. Ne var ki, hastanedeki 3 adet hasta nakil ambulansları görevdeymiş. Yetkililer muhtarın hatırı için, Aydın Büyükşehir Belediyesi’nden ambulans istese de ambulansların hepsi görevdeymiş. Muhtarımızın bu durumda, ya hasta nakil araçlarının dönmesini beklemesi ya da kendisine yakışanı yapıp annesini bir taksi tutup eve götürmesi gerekirdi. Ama muhtar, ille de annem 112 ambulansıyla gidecek diye tutturmuş. Kamu görevi yapan bir kişiye yakışmayan tutum sergilemiş. Basına telefon etmiş, gelen gazeteci arkadaşla hastane görevlilerini karşı karşıya getirmiş. Kısa süreli bir tartışma yaşanmasına neden olmuş. Üzüntü verici bir ortam yaşanmış. Devletimizi temsil eden, Muhtar arkadaşın, imkânsızlığın ne olduğunu anlaması gerekmez mi? Bu Muhtarımız, 112 ambulansların donanımlı ambulans olduğunu bilse, içerisinde oksijen tüpüyle, yoğun bakım aletleri ile hasta nakil, servis aracı olmadığını, acil hasta aracı olduğunu bilse bu ısrarını sürdürür müydü? Devletin her türlü imkanlarını her fırsatta halkın yararına sunduğunu da bilmesi gerekir. Bu davranış, sayın muhtarımıza yakışmamış. ** ALİ CENGİZ OYUNLARI! 41 çeşit Ali Cengiz oyunları sözünü, bilir misiniz? Biz Türkler için, dünyanın en ele avuca sığmaz, gözü pek, fantezisi ve hayal dünyası zengin bir ırk derler. Şu Amerika bizi çoktan solladı da geçti. Hatırlayın, son Kaşıkçı olayında bile, neyin ne olduğunu bilmeden, bilgi belge görmeden, daha ilk saatten itibaren, kalleş siyasetini ortaya koydu. Kaşıkçı’nın öldürüldüğünü iddia edip, cesedin parçalara ayırıp, valizlere konulduğunu, Suudi Arabistan’a götürüldüğünü, cesedin asit ile eritildiğini, kıyma makinesinden geçirilip imha edildiğini öfke içinde açıklayan Amerika şimdide Kaşıkçı öldü açıklamasını olumlu buluyoruz! diyor. Trump’ta ‘Kaşıkçı’nın öldürülmesi önemli bir adımdır’ deyip gerçek yüzünü gösterdi. Amerika, Suudilerle 110 milyarlık ticaret anlaşmasını zora sokmamak için, bu oyunun bir parçası olduğunu dünyaya gösterdi. Şu Amerika’nın denizde, havada karada, Allah dediğine inanmayacaksın. Devletimiz, Kaşıkçı olayında bile soğukkanlılığını kaybetmedi. Akılcı tutumu ile dünyada taktir gördü. ** BRUNSON REZALETİN SON PERDESİ! Hele hele şu Brunson davasında, Türk yargısının milleti düşürdüğü şu duruma bir bakın. Elindeki, tanıkları dinleyeceksin, bilgi belgelerle iddianame hazırlayacaksın. Terör örgütü, FETÖ’ye yardım ve yataklık yapmaktan, casusluk suçundan adamı 35 yılla yargılayacaksın, 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra, ne olduysa gizli tanıklar ifade değiştirecek, mahkemede 3 yıl ceza verip Brunson ‘tahliye edecek. Trump şeytanını da bıyık altından güldürteceksin. Madem filmin sonu böyle bitecekti, biz niye o denli efelendik ki? Madem en sonunda bu olacaktı, o manşetleri niye attık ki? Madem 3 yıl cezaya fit olacaktık, niye Brunson’un 35 yıl hapsini istedik? Niye Böyle oldu? Birileri çıkıp bu nasıl bir bağımsız yargı olduğunu millete anlatmalı. Anlatmalı ki. Şu papaz kılıklı Trump karşısında kırılan, incilen gururumuz biraz olsun rahatlasın.