Türkiye Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanı Raci Kaya bir laf etti. Hayatının potunu kırdı.
Ne dedi Kaya?
“Emeklilerin neden az maaş aldığını” ifade eden Kaya, “Eskiden 50 yaşında ölüyorduk, şimdi 78 yaşına kadar maaş alıyoruz” dedi.
Kamuoyundan bu söze büyük tepki aldı. Özür dilese de, atı alan Üsküdar’ı geçti.
Anlaşılan, Sayın Başkan’a göre emekliler 50 yaşında ölürse bu sıkıntı çözülecek.
Bu söze zulüm mü, insaf mı, kadirbilmezlik mi demeli bilemedim.
Bu nasıl bir zihniyet Allah aşkına!
Toplum önündeki insanlar, özellikle siyasetçiler, on düşünüp bir konuşmalı.
Böyle bir laf devletin üst düzey bürokratına yakışır mı?
Sayın Başkan’a göre emekliler 50 yaşında ölürse, emeklinin az maaş alma sorunu da bitecek.
2025 yılı Mart ayına göre Türkiye’de 16 milyon 859 bin emekli var.
Başkanın istediği gibi emekliler 50 yaşında ölürse bu sayı 3–5 milyona düşecek, emekli maaşları da yüksek olacak.
Sayın Başkan unutmuş… Ülkemizde insanlarımız 50 yaşında daha emekli bile olamıyor.
Sana göre insanlar emekli olmadan ölmeli, çok yaşamamalı. Öyle mi Başkan?
Makamlarında, sorunlara çözüm üretmesi gereken kişilerin bu sözü söylemesi, onun liyakatsizliğini ve insafsızlığını göstermiyor mu?
Bu düşüncedeki Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanı Raci Kaya’nın hemen istifa etmesi veya Sayın Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınması gerekir.
Olur mu? Neden olmasın!
**
NEDEN HEP MÜSLÜMANLAR?
İki yıldır İsrail 70 bini aşkın Filistinli Müslümanı öldürdü.
Dünya ülkeleri, İsrail’in yaptığı katliam için bağırdı, çağırdı ama katliamı durduramadı.
Müslümanlar Allah’ın verdiği ömrü yaşayamaz duruma geldi.
Savaşlar hep Müslüman ülkelerde yaşanıyor.
İddialar çok çirkin! Neymiş?
Dünya 9 milyar nüfusu besleyemez duruma gelmiş.
Bu dünya nüfusu kırılmalıymış!
Şu Sudan’da yaşanan olaya da bir bakın.
Sudan milis güçleri son iki yılda 150.000 kişiyi katletmiş (öldürmüş).
12 milyon Sudanlının göç etmesine neden olmuş.
20 milyon Sudanlıyı da açlığa mahkûm etmiş.
Bu tabloya rağmen Birleşmiş Milletler ve dünya devletleri kınamakla yetiniyor.
Bu da yaşanan soruna çare olmuyor.
Ukrayna–Rusya savaşında yüzbinlerce kişi savaş nedeniyle hayatını kaybetti.
Dikkat ederseniz gelişmiş ülkelerde savaş yok, insan katliamı yok.
İnsana saygı var, sevgi var.
Olumsuzlukların hepsi de geri kalmış ülkelerde yaşanıyor.
Ayrıca öldürülenlerin çoğunluğu da Müslümanlar.
Neden hep Müslümanlar?
Allah’ın verdiği ömrü bile neden yaşayamıyorlar?
Müslümanlar ilimde yoklar, bilimde yoklar; hep öldürmek (cihat) için yaşıyorlar.
Savaşlarda öldürülüyorlar, yok ediliyorlar.
Müslüman ülkeler önce bu gerçekleri görmeli, geri kalmış olduklarını fark etmeli.
İlim ve irfan yolunda mesafe almalı.
Neden hep peygamberlerin Ortadoğu’ya indiğini bir düşünmeli.
5 milyonluk İsrail’in 250 milyon Müslümanı nasıl katlettiğini, soykırımıyla yok ettiğinin hesabını yapmalı.
Dünyada 60 Müslüman devlet var.
Nüfus toplamları bir milyarın üzerinde.
Ne var ki çoğu da geri kalmış ülkeler.
Nüfusu 8 milyarı aşan dünyada Müslümanların çoğu da açlık içinde yaşıyor.
Gelişmiş ülkelerin yardımlarıyla ayakta duruyorlar.
Müslümanların, ilim ve bilime yönelmeden yaşamaları çok zor.
Müslümanlar içinde bulundukları ortamdan çıkmalı, ilim ve bilim yolunda mesafe almalı.
Yoksa Allah’ın verdiği ömrü bile yaşayamayacaklarını bilmeli.
**
BUNUN ADI MOTOSİKLET TERÖRÜ!
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde kayıtlı motosiklet sayısı son 5 yılda yüzde 190 artmış.
Geçtiğimiz Temmuz ayı itibarıyla ülkemizdeki motosiklet sayısı 9 milyona ulaşmış.
Avrupa Topluluğu’ndan tek farkımız var; insanları rahatsız eden gelişmeleri önleyemiyoruz.
Denetim mekanizmamız çok zayıf.
Bütün sıkıntıların denetimsizlikten meydana geldiğini söyleyebiliriz.
Türkiye’de hızla gelişen, toplumu rahatsız eden gelişmelerden biri de ülkenin her köşesinde hızla artan motosiklet sayısı.
Ülkede trafiği altüst ettiler.
Sadece Nazilli ve mahallelerinde trafiğe kayıtlı motosiklet sayısı 30 binin üzerinde.
Otomobil sayısı da 33 binin üzerinde.
İlgililerin açıklamasına göre Türkiye’de bu sayı 8–9 milyon civarında.
Bu motosikletlerin iki milyona yakını sadece İstanbul’da.
Sorun olmaktan çıkan, motosiklet terörü haline gelen bu durum her geçen gün büyüyor.
Yazın yazlıklar dâhil ülkenin her köşesinde bu sıkıntı yaşanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge verilerine göre geçtiğimiz yıl ülkemizde trafik kazalarında 6.352 kişi hayatını kaybetti.
Türkiye, trafik kazaları sıralamasında 190 ülke arasında Çin, Hindistan, ABD ve Endonezya’nın başı çektiği listede 16. sırada bulunuyor.
Yetkililer her geçen gün artan bu sorunu çözmeye çalışıyor.
Radyo ve televizyonlarda her geçen gün motosiklet kazaları ve ölenleri endişeyle izliyoruz.
Nazilli’de her gün motosiklet kazalarından polise intikal eden sayı son 3 yılda yüzde 300 artmış.
Günlük 3’lerden 10’lara gelmiş.
Yollarımızın kifayetsiz olmasından motosikletlerin yaya kaldırımlarından gittiklerini görmeye başladık.
Kaldırımlar yayalar için güvenli yol olmaktan çıktı.
Çarşı kaldırımları zaten esnafın işgalinde, vatandaş bu nedenle çok tedirgin.
Yerel yönetimler bu sorunları gidermek zorunda.
Denetimsizlik sorunları doğuruyor.
Bizde de ilgisizlik en üst düzeyde.
Son çıkan düzenleme ile motosiklet arkasına oturan da başına tas takacakmış; bunlar sorunları çözmez.
Bu iş sorun olmaktan çıktı, terör haline geldi.
Çin, Japonya gibi ülkelerde bu sorunların nasıl çözüldüğü incelenmeli.
Kararlı duruşla bu sorunlar çözülmeli.
Yoksa ileride çok baş ağrıtır.
**
DOKTOR OLSA, KANSERİN ÇARESİNİ BULUR!
Spor arenasından kimler geldi kimler geçti!
Metin Oktay’lar, Can Bartu’lar, çalım profesörü Lefter’ler… Daha kimler kimler!
Hiçbiri Osimhen’in aldığı övgüyü almadı. Onun kadar baş tacı yapılmadı.
Tek başına aldı GS’yi götürüyor.
Takım oyunu dense de adam ceza alanı içinde adeta sihirbaz.
Avrupa kupalarında takımlarımızın hangisi olursa olsun, onun aşığı, taraftarıyım.
Her birinin maçında “takımım” diye aynı heyecanla izlerim.
GS’nin Ajax’ı 3–0 yendiği maçta Osimhen’in nasıl zeki, bitirici, olağanüstü bir futbolcu olduğunu bir kez daha gördük.
GS’ye transfer döneminde 75 milyon euroya transfer olurken yapılan feryatları bugün gibi hatırlıyorum.
“Almayın, GS bu parayı bulamaz, kulüp batar!” dediler.
“Bu futbolcu GS’yi icraya düşürür.” dediler.
Kaygı yarattılar.
Bu ortamda GS, Osimhen’i transfer etti.
Gece uçakla geldi, binlerce taraftar onu havaalanında karşıladı.
Osimhen gol yollarının profesörü, sanki gol makinası!
Tüm Avrupa spor kamuoyu şimdi onu konuşuyor.
GS’de kalması mümkün değil.
GS’ye servet bırakarak ayrılır.
Kendisi de ne diyor?
“Bu yaşa kadar Galatasaray’da gördüğüm sevgiyi hiçbir yerde görmedim.
Bu sevginin karşılığını vermek istiyorum.” diyor.
Avrupa’nın işi bitmiş, tok futbolcularını transfer edip ülkeyi yabancı futbolcu çöplüğüne çeviren spor kulüplerimiz, Osimhen transferinden ders almalı.
Osimhen doktor olsa, çaresi olmayan kanserin de çaresini bulurdu diye düşünüyorum.