Tabi, bu başlık da nereden çıktı diyeceksiniz…!?

Doğru, ne alaka?

Çok alaka…!?

TRT’de bu sene iki dizi yayınlanıyor.

Ciddi izlenme oranına da sahipler.

Birisi Karadeniz’de geçen bir hikâye…

Ama her bölümde sübliminal hipnoz: Sümela Manastırı.

Sanki Trabzon, Sümela Manastırı ile anılıyor…!

Sanki Trabzon, Pontus Rum Devleti’nin Başkenti…!

Sanki Fatih Sultan Mehmet Han Trabzon’u fethetmemiş…!

Yunan kızı yetiştiren papazın çok merhametli oluşuna…

İslam’ın da Oruç karakterinden ibaret olduğuna…

Hatta Oruç karakterinin namaza başlamasına “katil” amcasının vesile olması hususuna girmiyorum bile…!

Papaz efendi var…!

İmam yok…!

İyi ki “Fetihler Sultanı: Mehmed” dizisiyle Trabzon fethediliyor...!

***

Bir diğer dizi de Ege’de bir köyde geçen hikâyeyi konu alıyor.

Uçan kamera (drone) ile köyün ortasındaki kilise kalıntısı izleyicinin bilinç altına devamlı zerk ediliyor.

Dizide de açık ya da kapalı olduğu belli belirsiz bir teyzenin Müslümanlığı…!

Rum evleri işin cabası…!

Mevzu, kilise veya Rum evleri değil…!

Mesele, hikâyenin hangi zihniyete hizmet ettiğidir.

***

TRT Genel Müdürü buna nasıl izin veriyor; bilemiyorum.

Sorulması gereken çok sualler var.

Aklımda deli sorular…!?

Ancak, bu halin Cumhurbaşkanımızın Türkiye Yüzyılı ufku ile bağdaşmadığı da ortada…

***

İznik Konsili ile yukarıdakilerin ne bağlantısı var?

Var veya yok…

Ama ben tesadüflere inanmam.

Madem ki Papa Efendi ülkemizi ziyaret etti…

Biz de İznik Konsili’nin neden toplandığını…

Hak din olarak gelen İseviliğin nasıl saptırıldığını …

Bugünkü hale nasıl geldiğini özetleyelim.

Bu özet bilgiler, 2005 yılında verdiğimiz bir konferanstaki sunumdan…

***

Hıristiyanlara göre teslis inancı şöyledir:

Mevcut İnciller kaynak alındığında Hz. İsa, Allah’ın oğludur.

Teslis inancının üç unsuru baba, oğul ve ruhu’l-kudüs, aslında aynı şeylerdir.

Baba Allah’dır, oğul Allah’tır, ruhu’l-kudüs de Allah’dır, ve bunların üçü, üç ayrı ilah değil, aksine tek bir Allah’dır.

Yuhanna’ya göre Hz.İsa, “Ben babadayım, baba bendedir” demiştir. (Kitab-ı Mukaddes, Yuhanna,14:11)

Yani Allah’ın oğlu olan İsa aynı zamanda Allah’ın kendisidir veya Allah kendisine hulûl etmiş, vücuduna Allah’ın ruhu girmiştir.

***

Pekiyi, şu anda mevcut İnciller ve Hıristiyanlık inancı nasıl teşkil etmiştir?

Bunun için muhtelif asırlarda konsiller toplanmıştır.

Bu konsillerin en önemlisi ve alınan kararların ehemmiyeti açısından dikkatle incelenmesi icap eden konsil, M.S.325 yılında İznik’te toplanan konsildir ki, buna İznik Konsili denmiştir.

Konsilin toplanmasına sebep olan ise Roma İmparatoru Konstantin’dir.

Bu imparator bu toplantıyı tertip ettirdiği zaman Hıristiyan bile değildi.

Sadece Hıristiyanlığa temayül gösteriyordu.

Putperest olan Roma…

Ancak tahrif edilmiş olan ve putperestliğe yönelmiş Hıristiyanlığı kabul edebilirdi.

Bunun için imparatorluk sınırları dahilinde bulunan patrik ve piskoposları İznik’e davet etti.

Bu davete de 2048 patrik ve piskopos uyarak geldi.

Bu konsil uzun tartışmalardan sonra Hz. İsa ve Hz. Meryem hakkında şu görüşlere vardılar:

1- Hz. İsa ve annesi Meryem, Allah’tan başka iki ayrı ilahtırlar. Bu görüşü benimseyenlere “Meryemîler” adı verildi.

2- Hz. İsa, Allah’ın bir şulesi, bir alevi menzilesindedir. Yani ateşin alevi ne ise, Allah için Hz. İsa odur. Allah ateş, Hz. İsa ise Allah’ın alevi gibidir.

3- Hz. İsa, Hz. Meryem’den doğmuştur ama, onun karnında dokuz ay kalmamıştır. O, Meryem’in rahminden suyun oluktan akışı gibi süratle geçmiştir. Bu görüş sahiplerine göre kelime, Meryem’in kulağından girmiş ve aynı saatte çocuk olarak rahminden çıkmıştır.

4- Hz. İsa Allah’tan halk edilmiş bir insandır; cevheri bakımından bizden biri gibidir. Oğul olarak başlangıcı Meryem’dendir. Allah onu, insanî cevheri içinde kurtarıcı olmak üzere seçmiş, ilâhî nimetlere sahip kılmış, muhabbet, sevgi ve arzu ile ona hulûl etmiş ve onun bedenine girmiştir. Bu hulûl ediş sebebi ile, ona “Allah’ın Oğlu” denmiştir. Allah, bir cevher ve bir unsurdur, ancak O’nun üç ismi vardır. Bu görüşü savunanların başında Antakya patriği vardı.

5- Salih ilah, salih olmayan ilâh ve bu ikisinin arasında adil olan ilâh olmak üzere üç ayrı ilâh vardır. Bu görüş sahipleri muhtemelen Zerdüşlükten etkilenmiş olmalıdırlar.

6- Hz. İsa, Allah’ın oğlu olarak yaratıcı ilâhtır. Bu görüşü ileri sürenler Pavlosçulardı.

Uzun tartışmalardan sonra müşterek bir noktada buluşamayan patrik ve piskoposlar, sonunda sadece 2048 kişiden 318 kişinin üzerinde ittifak ettikleri 6. madde olarak Pavlosçu görüş kabul edilmiştir.

Burada dikkat çeken hususun, azınlığın çoğunluğa hükmetmesidir.

Bu görüşlerin aslında hepsi de tahrif edilmiş, aslında saptırılmış; aslı itibariyle semavi, sonuç itibariyle insani olan böyle bir din ortaya çıkmıştır.

Halbuki tevhide en yakın İncil olan Barnaba İncili, Kilise tarafında aforoz edilmiştir.

Reddedilmiştir.

Zira bu İncil, gerçek İncil’e en yakın İncil olup, tek Allah inancından bahsetmekte, teslis itikadını reddetmekte, çarmıh olayını kabul etmemekte ve Hz. İsa’nın peygamber olduğunu açıkça yazmaktadır.

Asıl adı Yusuf olan Barnaba, Hz. İsa’nın havarilerindendir.

Barnaba İncilinde peygamberimizin 600 veya 1000 yıl sonra geleceğini yazmaktadır.

Yine gerçeğe yakın İnciler’de geçen şu ifadeler ve haber Hıristiyanlarca hâlâ gizlenmektedir:

“Senden sonra bir peygamber gelir ism-i şerifi Paraklit’tir” [Abdullah Tercüman (Anselmo Turneda) Hıristiyanlığa Reddiye, Bedir Yay., İst., s.,40]

Paraklit, Peygamber Efendimizin ismi şerifidir.

Tabi tahrif olmuş İnciller ve zihinler buna yaklaşmıyor.

Zaten bunu yakalayanlar da Müslüman oluyor.

İncillerin tahrifatını sadece Müslümanlar değil, bizatihi kendileri de dile getirmişlerdir. Akl-ı selim sahipleri gerek Kitab-ı Mukaddes, gerekse sadece Yeni Ahid’i içine alan İncillerin muharref oldukları noktasında beyanatları olmuş, bununla alâkalı eserler vücuda getirmişlerdir.

Meselâ bunlardan birisi olan, Yahudi asıllı Baruh Spinoza (1632-1677), felsefî kabiliyeti sayesinde Kitab-ı Mukaddes üzerinde pek çok tenkidler yapmış ve şu sonuçları elde etmiştir: "Eğer kutsal metinleri, gerçekte olduğundan farklı göstermek için üzerlerine yüklenen peşin hükümlerden sıyırır ve diğer bütün metinlere yaptığımız gibi, onlara da tenkid kurallarını tatbik edersek, onların hakikî mahiyetleri ortaya çıkar. O zaman bunların birer insan eseri olduğu, şüpheler, tezatlar ve yanlışlıklarla dolu olduğu anlaşılır. On Emir, Hz. Musa tarafından yazılmış olamaz. Yeşu, Hakimler, Rut, Samuel ve Krallar gibi kitapların metinleri de otantik (sahih) değildir"

***

Hülasa edersek…

Papa’nın 1700. yıl vesilesiyle/bahanesiyle yaptığı ziyaretin zamanlaması manidar.

Tarihte ilk ABD’li Papa olan 14. Leo’nun “Ekümenizm” hedefiyle Türkiye’ye geldiğini ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom dedenin ağzından öğreniyoruz.

Ne demiş Tom dede: "Bartholomeos, Oval Ofis’i ziyaret ettiğinde (…) 2026 yılının eylül ayında okulun muhtemel yeniden açılışına ulaşmak amacıyla tartışmaları kolaylaştırmak için yapabileceğimiz bir şey olup olmadığını görmek istedik.” (29 Kasım 2025 Yunan basını).

Baklayı ağzından çıkarmış yani…

Papa’nın masumane(!) ziyaretinde araya sıkıştırılan ABD’nin küçücük bir talebi…!

Fatih Müftülüğüne bağlı Bartholomeos efendiyi “Ekümenik Patrik” ilan etmek…

Böylece Bartholomeos efendiyi 300 milyon Ortodoks’un sözde lideri yapmak…

Kısaca: Papa’nın kısa ziyaretinden uzun tavizler koparmak istediğini cümle alem anladı…!

***

Çok dikkatli olmak mecburiyetindeyiz.

Kimseden korkumuz yok…

Ama tarihi tecrübeler de gösteriyor ki: “Su uyur; düşman uyumaz.”

Kaynakça: Prof. Dr. Şaban Kuzgun, Dört İncil, Farklılıkları ve Çelişkileri, Ertem Matbaa.,1991-İst.,