Terörsüz bir Türkiye için PKK terör örgütünün, yeni adımların atılabilmesi adına Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını istediğine dair haberler yayıldı.
Biz bu durumu daha önce de yaşamıştık. Bu tür fason isteklerin gündeme geleceğini söylemiştik.
Bu haberleri, kafaları karıştırmak isteyenlerin son çırpınışları olarak değerlendiriyoruz.
Fransız AFP haber ajansının, Kuzey Irak’ta görüştüğü PKK yöneticilerinin, Abdullah Öcalan serbest bırakılana kadar herhangi bir adım atmayacaklarını iddia etmesi, ajanslara düştü.
Ajans, Amed Malazgirt isimli bir komutanla Kandil Dağı’ndaki bir sığınakta konuşmuş.
Malazgirt’in, “Lider Apo’nun başlattığı tüm adımlar atıldı. Başka bir adım atılmayacak.” dediğinin iddia edilmesi tam bir kışkırtmadır. Sürece çomak sokmaktır.
Devletimizin ve muhalefetin Terörsüz Türkiye konusunda tek vücut olduğunu gördüler.
Tek isteğimiz, sürecin daha şeffaf yürütülmesidir. Eksik olan tek nokta budur.
Bu sürecin yara alması hâlinde başlarına neler geleceğini çok iyi biliyorlar.
Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “50 kişi kadar kaldılar, ayakkabı numaralarını biliyoruz.” sözleri gerçek olabilir.
Amed Malazgirt’in, bundan sonra Türk devletini bekleyeceklerini söylemesi ve grubun iki talebinin olduğunu ifade etmesi dikkat çekici: “Birincisi, Lider Apo’nun (Öcalan) özgürlüğü… Bu olmadan süreç başarılı olamaz. İkincisi ise Türkiye’deki Kürt halkının anayasal ve resmî olarak tanınmasıdır.”
Örgütün 12 Mayıs 2025’te silahlı mücadeleyi sonlandırma ve kendisini feshetme kararı aldığını açıklaması da bu çerçevededir.
Bu haberleri kasıtlı buluyorum; süreci sulandırmak için yapılan girişimler olarak değerlendiriyorum.
Karşılarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu unutuyorlar.
Süreçten ayrılmaları hâlinde başlarına gelecekleri çok iyi biliyorlar.
Yanlışlarının kendilerine neler mal olacağını iyi hesap etmeliler.
**
KILIÇDAROĞLU, CHP’DE BAŞ AĞRITACAK
CHP, son iki yılda üçüncü kurultayını yaptı.
Bu kurultayın sonunda Özgür Özel, önündeki bütün engelleri kaldırdı. Önü iyice açıldı; her yol “Ankara” konumuna geldi.
Çok sevdiğim bir arkadaşım cumartesi günü kurultay salonundaydı. Görüşümü ekleyip anlattıklarını aynen aktarıyorum:
“Erdoğan ağabey, kurultay eski heyecanlardan çok uzaktı. Heyecan yoktu.
Tek kale maç havası vardı. Özgür Özel tribünleri hareketlendirdi ama başka bir mahareti yok gibiydi.
Konuşmanın ardından tribünler ve delege sandalyeleri birden boşaldı.
Anadolu’dan gelen delegelerin ne söyleyeceği bile merak edilmedi.”
CHP’de fikir tartışması ne yazık ki “Ruhuna Fatiha” hâline gelmiş.
TEHLİKELİ ÇAĞRI
Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu ve çevresine yönelik eleştirileri…
İsim vermeden onu kirpiye benzetmesi…
Ve cumartesi günkü sözleri… Rahatsızlığını açıkça gösterdi.
Halkı sokağa çağırması, ilk bakışta CHP’lilerin kulağına hoş gelmiş olabilir.
Ama ne için sokak? Eski çamlar bardak oldu Sayın Özel.
Bir sürü soru yanıt bekliyor. Çok açık ifade etmese de huzur isteyenleri rahatsız etti.
ARINMA MESELESİ
Kurultaya “arınma” duygusu damga vurdu.
Öncesinde Kılıçdaroğlu’nun paylaşımı öne çıktı:
“CHP yolsuzluk iddialarından arınmalı.” dedi.
Özgür Özel ise kurultayda yanıt verdi. Yolsuzluk tartışmalarına girmedi, es geçti.
Kısaca, “Partiyi eskiye döndürmek isteyenlerden… Eski CHP anlayışından arınacağız.” mesajı verdi.
Hedefinde tabii ki Kılıçdaroğlu ve ekibi vardı.
TASFİYE İŞARETİ
Özel’in sözleri, partide bir fırtınanın habercisi gibiydi.
“Ben mi yanlış anladım?” diye düşündüm ama kurultay salonunda konuştuğum birçok kişi de aynı şeyi söyledi.
Yorum şu şekildeydi:
“Kurultay sonrası partide önemli şeyler olacak, görürsünüz.
Kılıçdaroğlu ekibi tasfiye edilecek.”
CHP’de yeni krizler kapıda gibi, hatta içeriye sızmış durumda.
GÜNDEMİNDE YOK
Özgür Özel 74 dakika konuştu.
İmamoğlu’nun mesajı okundu. İkisi de aynı çizgideydi.
Türkiye’ye yönelik tehditlerden; Suriye’den, Doğu Akdeniz’den, Kıbrıs’a yapılan yığınaktan…
ABD ve İsrail’in düşmanca tutumlarından hiç söz etmediler.
İmamoğlu–Özel ikilisinin kırmızı çizgisi: ABD ve AB eleştirisi yasak.
Kılıçdaroğlu’nun videosundaki, “İsrail ve Amerika belasının bertarafı…” ifadesi görmezden gelindi.
Papa’nın Türkiye’ye gelişi…
Fener Rum Kilisesi Papazına “ekümenlik” payesi verilmesi…
ABD Büyükelçisi Barrack’ın “Heybeliada Ruhban Okulu 2026’da açılacak.” iddiası…
Lozan’ın delinmesi…
Hiçbiri gündeme alınmadı.
ADAYLIK SİNYALİ
Bir süredir yazıyorum: “İmamoğlu kalkan, Özgür Özel aday” diyorum.
Kurultayda bu biraz daha netleşti.
İmamoğlu’nun adaylığı soğumaya bırakıldı.
Özgür Özel kendini öne çıkardı. Tribünlerdeki dev Özgür Özel pankartı bunu gösteriyordu.
Özel’in çağrısıyla pankartın yeniden açılması da durumun özetiydi.
Parti Meclisi de Özgür Özel’in istediği şekilde şekillendi.
KILIÇDAROĞLU SUSACAK GİBİ DEĞİL
Kurultay bitti ama en çok merak edilen soru şu:
Kemal Kılıçdaroğlu susacak mı?
Edindiğim izlenim:
“Kılıçdaroğlu susmayacak. Daha çok konuşacak.
Görüşlerini her mecrada açıklayacak.
Partilileri sürekli uyaracak.”
Şimdilik kurultaydan yansıyanlar bunlar.
**
ŞİDDET HER YERDE DOLUDİZGİN!
Gümüşhane’de üniversite öğrencileri, okulda bir kız arkadaşlarının başına gelen olay nedeniyle şiddete karşı bildiri yayımladı.
Okullarında görevli bir kişinin kız öğrenciyi rehin almasını protesto ettiler.
Can güvenliği istediler ve haksız da değiller.
Ülkemizde yaşananlara bir bakın:
- Motosiklet çetesi, bir restoran sahibini öldürdü.
- Öğrencilerden kurulu çete sokaklarda ve parklarda gasp yaptı.
- 5 kilo altın gasp eden kişinin polis olduğu ortaya çıktı.
- Bir anne öz kızını öldürdü.
- Üç kişilik bir aile evlerinde ölü bulundu.
- Bir baba, eşini ve iki çocuğunu infaz etti.
Bu ve benzeri nice şiddet olayı, giderek artarak devam ediyor.
Bunca yaşanana rağmen ders almıyoruz.
“Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözü ne kadar doğru…
Ülkenin çivisi çıktı.
Milleti temsil edenlerin bile milletin karşısında kavga eder hâlde görünmesi, toplumu olumsuz etkiliyor.
Televizyonlarda sürekli şiddet içerikli filmler, diziler, tabanca ve bıçaklı sahneler, kan davası ve ihanetle dolu yapımlar izleniyor.
Bütün bunlar toplum psikolojisini bozuyor. Ama kimin umurunda?
Ekonomik sıkıntı da eklenince her türlü çete ortaya çıktı.
Son örneklerden biri de okullardaki akran çeteleri…
Kısacası yaşanan şiddet hepimizi düşündürmelidir.
Uçuruma gittiğimizi görmeliyiz. Millet olarak ayarlarımıza dönmeliyiz.
“Son pişmanlık fayda vermez” atasözüyle yorumumu tamamlıyorum.
**
UKRAYNA SAPITTI, SAVAŞA MI BULAŞACAĞIZ?
Liyakati olmayan bir liderin milletini nasıl felakete sürüklediğini Ukrayna’da görüyoruz.
Zelenski tam da böyle bir lider.
Batılı ülkelerin kışkırtmasına uydu, boyuna posuna bakmadan Rusya ile savaşa girdi.
Ülkesinin yüz binlerce insanın ölümüne neden oldu, ülkesini 50 yıl geriye götürdü.
Geçen ay Türkiye’ye geldi, Cumhurbaşkanımızla görüştü.
Türkiye’ye övgüler yağdırıp ayrıldı.
Sandık ki Cumhurbaşkanımızın tecrübelerinden yararlanacak… Nerede!
Adam ülkesine döner dönmez bambaşka bir kimliğe büründü.
Karadeniz’de, Türk deniz yetki alanının 150 kilometre uzağında gemileri vurmaya başladı.
Devlet ilişkileri raydan çıkmış, dürüstlük kalmamış. İnsan ilişkileri daha da kötü durumda.
Son 5 günde Türkiye’nin sorumluluk alanındaki bölgede üç gemiye saldırdı.
Aklınca Türkiye’yi savaşa çekmek istiyor. Başka ne olabilir?
Dünya huzuru için bu adamın siyaset sahnesinden çekilmesi gerek.
Çalışmalar da bu yönde.
Batılı güçlerin hedefi Türkiye’yi itibarsızlaştırmak ve kargaşaya sürüklemek.
Devletimiz bu konuda çok dikkatli.
Keşke siyasetçilerimiz de bunu görse ve namlularını birbirlerine değil dış güçlere çevirseler. Ama olmuyor işte…
Ülkemize gelen, suyumuzu içen, yemeğimizi yiyen Barzani’nin yaptıklarına ne demeli?
Bir kez daha Türk’ün, Türk’ten başka dostu olmadığını görüyoruz.
Ama bunu siyasilere bir türlü anlatamıyoruz.