Böyle muhalefet olduğu sürece AK Parti iktidarı daha çok devam eder. Dört yıl önceki 4 Haziran seçimlerini bir hatırlayın. AK Parti ilk defa BİR GENEL SEÇİMDE tek başına iktidar olamamıştı. Koalisyon çalışmalarında MHP iktidar ortağı olmak istememişti. Haftalar süren AK Parti-CHP koalisyon çalışmaları sonuçsuz kalmıştı.  O günlerde CHP’nin iktidar ortağı olması için her gün (haftalarca) AK Parti’nin kapısına gittiği günleri bir hatırlayın sonuç, elde var sıfır olmadı mı?  O günlerde sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HDP’nin iktidar ortağı olması durumunda, milli güvenlik kurulu toplantılarına gireceğini, Türkiye’nin teröre teslim olacağını açıklamıştı.  Millete hitabında “Bunun sebebi sizsiniz” demiş, AK Parti 400 milletvekili çıkarsaydı bunlar olur muydu?” diye yakınmıştı.  Seçimin, 1 Kasım tarihinde yeniden yapılması için karar alındı. İşte o andan itibaren akıl almaz olaylar ve patlamalar yaşanmaya başladı. Suruç ve Ankara’daki patlamalarda yüzlerce vatandaşımız terör kurbanı oldu. 16 askerimizin şehit olduğu Dağlıca Baskını bu günlerde yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, televizyonlara çıktı ve millete; “AK Parti’ye 400 milletvekili verin bu olaylar yaşanmasın” dedi. Türkiye bu ortamda 1 Kasım seçimlerine gitti. ** HER SEÇİMDE, İPLER CUMHURBAŞKANINDA OLDU! 4 ay sonraki 1 Kasım’da yapılan seçimlerde, dünyanın hiçbir ülkesinde yaşanmamış durum gerçekleşti. 120 günde oylarını yüzde 10 artıran AK Parti aldığı yüzde 49,50 oyla tek başına iktidar oldu. 31 Mart’ta (4 gün önce yapılan) yerel seçimleri sayın cumhurbaşkanı ve muhalefet partilerinin konuşmalarıyla yerel seçimin, genel seçim gerginliğinde geçmesini sağladı. Milletten adaya değil, ittifak nedeniyle partilere oy verilmesi istendi. Sayın Cumhurbaşkanı son 1 ayda Ankara’da 12, İstanbul’da tam 14 ilçe mitingi yaptı. Bugüne kadar hangi başbakan, hangi genel başkan seçimlerde böyle bir performans gösterdi.  Gerginlik, her seçimde olduğu gibi AK Parti’ye yarıyor. Seçim tam anlamıyla bir genel seçim havasına sokuldu. Bu sefer yaratılan gerginlik ve BEKA algısı tutmadı. Kayaya çarpar gibi, Milletten karşılık bulmadı.  Ankara’da Mansur Yavaş’a karşı girişilen linç girişimine halk kulak asmadı. İddia edilen önemli suçlamalara rağmen, inadına Mansur Yavaş dedi.  Cumhurbaşkanının halktan isteği ilk kez geri tepti. Mansur Yavaş, 25 yıl sonra yüzde elliyi aşan bir oyla Başkent Ankara’nın CHP’li belediye başkanı oldu. **  ÖZLENEN SİYASET DİLİ! Dikkatinizi Millet İttifakı İstanbul belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu’na çevirmek istiyorum.  İlk kez cumhuriyet tarihinde, böyle mütevazi, saygılı, hoşgörülü, nezaketli bir siyaset dili kullanan bir adayla tanıştık. Sayın İmamoğlu çok geçmeden ırkçı bir anlayışla Türk değildir, Rum’dur gibi sözlere muhatap oldu.  Aday olduğu zaman bilinmeyen misyonu ve vizyonu olmayan bir ilçe belediye başkanı olarak ortaya çıktı. İlk günlerde beklentileri olan parti içi dinozorların adaylığını nasıl karşı çıktığını birlikte gördük. Onu tanıdıkça, “TATLI DİL, YILANI DELİĞİNDEN ÇIKARIR” sözünü hatırladım. “DİLİNE KURBAN” sözü herhalde bu olmalı.  Böyle sevecen bir adayın 40 yıldır partisinin İstanbul’da yüzde 25’i geçmeyen oy oranının inandırıcı, sevecen bir dille nasıl değiştirdiğini, yüzde 50’ye çıkardığını gördük.  İmamoğlu, CHP’nin çok büyük kazancıdır. Genel başkanlık, Cumhurbaşkanlığı yolunda istisnasız tek isim olabilir. Elbette ilk günlerden itibaren yanlışlar yaptı. Tecrübesizliğini gösterdi. Yüksek Seçim Kurulu açıklamadan kazanmış sayılmaz.  Ancak burun farkıyla da olsa önde görünüyor. Bakalım partisi onu nasıl yıpratacak. Kendisini rahat bırakırlarsa gelecekte partisinin genel başkanlık yolunda en güçlü adayı da olabilir. Bana hep, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığa gelişini aklıma getirdi.  O zaman sayın Cumhurbaşkanımızın dili de böyleydi. Nasıl bugünkü hale geldi hala inanamıyorum. Liderlerin itici, azarlayıcı kavga ve öfke tipi konuşma tarzları sanırım İmamoğlu’nu tanıdıktan sonra, son bulacaktır. Son bulmalıdır.  ** ÇERÇİOĞLU, BÜYÜKŞEHİR ZOR SEÇİMİ, KOLAY AŞTI! Aydın Büyükşehir Belediyesi seçimini, 4 yıldır seçime hazırlanan Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ile seçime 1,5 ay kala adayımız sensin denen Mustafa Savaş arasında yaşandı. Seçim önü partisini iyi tahlil eden Çerçioğlu, Kuşadası’nda, Söke’de, merkez ilçe Efeler’de ve Nazilli’de sayın Cumhurbaşkanına benzeyen tutum ve kararlarıyla, Parti Genel Merkezi gibi yetkiliydi.  Hatta Ankara’ya giden Nazilli CHP ilçe örgütü sorunlarını genel merkeze anlatıp yardım isteyince, genel merkez yetkilileri kendilerine Aydın Büyükşehir Belediye Başkanını adres gösterdi. Sorunlarınızı Başkan Çerçioğlu’na anlatın onun vereceği karar bizim kararımızdır dediler.  Bu durum Sayın Çerçioğlu’nun elinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdi.  Aday gösterilmediği için partilerinden istifa edip Demokrat Parti’den aday olanların partileri yoksa kendilerindeki gücün “YOK HÜKMÜNDE OLDUĞUNU” gördüler.  Mustafa Savaş için söylenecek tek söz, AK Parti’nin bu değerli vekili ile Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci gibi Cumhurbaşkanına yakın iki ismin kazanılması zor illere aday yapılmasıydı.  GELELİM FASULYENİN NİMETLERİNE, NAZİLLİ’YE  İnsanın hayattaki başarısında elbette şansın büyük yeri vardır. Ancak her şey şanla gelmez. Birazda yaptığınız işin gereğini yapmanız gerekir.  Sayın Haluk Alıcık'ın hastane müdürlüğü yaptığı günden, günümüze kadar şansı hep yanında oldu. Kendisi zaman zaman, “DOĞUM GÜNÜMÜN HANGİ MÜBAREK GÜNE RASTLADIĞINI ARAŞTIRIYORUM” derdi.  Yaptığı 10 yıllık belediye başkanlığında yumuşak karnı hayır demesinin bilmemesiydi. Bu kendisini hep yanlışa itti. Nazilli Belediyespor altyapısında futbol oynuyordu. Oğlumun takım arkadaşıydı. Çok şanslı olması nedeniyle O’na “Ballı Haluk” da derlerdi.  Hastane müdürlüğü sırasında Çine İlçe Hastanesine sürülmesi onu ülkücüler arasında lider duruma getirdi. Nazilli Belediyespor onun belediye başkanlık döneminin başında üçüncü ligden 2. Lige çıktı. O’nun Nazillispor sevgisi çok büyütüldü.  Biz seni kulüp başkanı seçmedik diyenler çoğaldı. Nazilli özellikle köyler onu çok sevmişti. Eski cezaevi yerinde başlattıkları Yeni Yapı evleri çok eleştirilen hizmetlerinden biriydi. İnsan ilişkileri çok güçlüydü. Belediye başkanı olarak herkesin acısına ortak oldu. Cemiyetine katıldı. Kelimenin tam anlamıyla ölü evinin yasçısı, düğün evinin tefçisi oldu. NOT: ALICIK SEÇİMİ NEDEN KAYBETTİ? KÜRŞAT ENGİN ÖZCAN NASIL BAŞKAN OLDU DEĞERLENDİRME PERŞEMBE GÜNÜ KÖŞEMDE OLACAK…