Siyonist Fransız filozof Bernard Henri Levy’i korku salmış olmalı ki Türkiye’ye saldırmış.

Türk düşmanlarının saldırıya geçmesi demek Türkiye’nin doğru yolda olduğuna işarettir.

Baksanıza..!

Hem dâhili devlet düşmanları…

Hem de harici Türk düşmanları topyekün hücuma geçtiler.

Dâhili saldırılarının temeli şu: “Suriye harekâtının kazananı Siyonist İsrail.”

Bunu kim söylüyor?

Şiicilerin içimizdeki köleleri…

Kim bunlar…

Stk’lar…

Bazı sözüm ona parti adıyla örgütlenmiş olanlar…

Kendini aydıncık sayan bir takım İrancı-Rusçu görünüp…

Aslında ABD- Soykırımcı Siyonist İsrail’in maşaları…

Bunlara bakarsanız Türkiye kaybetti.

FETÖ’nün şekil değiştirmiş uşakları…

Kızılcıkları da buna ekleyin…

Aynı yerden yemlendiklerini görürsünüz.

Harici Türk düşmanları…

Onlar zaten görevinin başındalar…

Güya İslam Devletinin başı ve müzmin Türk düşmanı Hamaney’in gözünü kin ve hırs bürümüş şekilde saldırıyor da saldırıyor.

Onların da sonu Kasım Süleymani gibi olacaktır.

Çünkü zalime arka çıkmak da zalimliktir.

 Zalimin de sonu; mazlumların “ahlarıyla” aynı olacaktır.

Bundan kaçış yok.

Esas konumuza dönersek…

Siyonist Fransız Bernard Henri diye kendinden menkul bir filozof var.

-Hâlbuki filozof, her şartta mağdur ve mazlumların tarafında adalet için hakikati haykıran kişidir.-

 Ne demiş?

“Yeni 'Büyük Oyun'da şimdi sıra Türkiye'ye geldi”

Ne demek bu?

Bu zalim sevici kişi ABD'de yayımlanan The New York Sun Gazetesinde "İran'dan sonra, dikkatimizi Türkiye'ye çevirme zamanı geldi" başlıklı küstah bir yazı kaleme almış.

Ne yumurtlamış?

"İsrail sayesinde işler olması gerektiği gibi ilerliyormuş...”

Tam zamanı diyerek…

Hamas'ın yok edilmesi…

Hizbullah'ın silahsızlandırılması…

 Ve Esad diktatörlüğünün düşmesi yeterli olmayacakmış.

 Tam İran zayıflamışken…

(Ki İran şu anda kendi çukurunu kazmaktadır. Mezhebî kışkırtmalara Suriye’de son sür’at devam etmektedir. Maalesef hâlâ ders çıkarmamış. Müslüman kanı dökmekte ısrar ediyor. Ne diyelim mazlumların kanını döktükçe Allah’ın gazabına düçâr olasınınız. Olacaksınız. Halbuki İran, Suriye ile uğraşacağına destek olmalı. Bu kendi menfaatinedir. Böyle giderse İran halkı da ayaklanıp mevcut yönetimi alaşağı edecek. Gerçi içimizdeki kızıl aydıncıklara bakarsanız İran yenilmez armada. Bu ayrı bir yazı konusudur.)

Dikkatlerin Türkiye'ye çevirme zamanı geldiğini söylemiş..!

Siyonist yazarın hedefine koyduğu Türkiye için ağa babaları şöyle yazmasını istemiş:

2024'ün İran'ın saflarını sıkılaştırmaya çalıştığı, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşını bitirmek istediği, Sünni devletlerin Trump'ın dönüşünü dikkatle beklediği ve Çin'nin, hatasız olduğuna inandığı neo-kapitalist modelini sarsan eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik krizle mücadele ettiği bir yıl olarak sona erdiği değerlendirmesi yapan Henri Levy yeni 'Büyük Oyun'da Batı'nın kendi değerlerine tehdit olarak gördüğü "beş kral" olarak adlandırdığı İran, Rusya, Çin, Sünni devletler ve Türkiye'ye karşı Üçüncü Dünya Savaşı'nın ortasında olduğunu yazmış.

30 yıl önceki Bosna Savaşı sonrası Balkanlar'da Batı'nın etkisini çekmesiyle oluşan boşluğun Türkiye'nin doldurması ve Ermenistan'ın 40 günde diz çökmesiyle Türkiye'nin Türk Dünyasıyla birlik olma (Turan) idealini hatırlatarak şuanda yaşanan Orta Doğu'daki gelişmelerde Türkiye'yi bir tehdit olarak hedef göstererek Türkiye’yi NATO'dan atılması gerektiğini, PKK/PYD' nin ise  "son kırmızıçizgi" olarak niteleyerek şu küstah tehdidi yapmış:

"Türk ekonomisi kırılgan ve yaptırımlara dayanamaz. ABD, 2019'daki çekilmesine rağmen 900 askeri var. ABD ve Avrupa'nın, önemli bir kaldıraç gücü var: Türkiye'nin NATO'daki varlığı. Gerçekleştirmesi zor olsa bile, paylaşılan değerler minimumunu gerektiren bir ittifaktan çıkarılma tehdidini savuracak mıyız?"

Siyonist Fransız Bernard Henri Levy’inin ağa babalarını korku salmış olmalı ki, bu kendinden menkul filozofa bu makaleyi kaleme aldırtmışlar.

Korkunun ecele faydası yok.

Türkiye Yüzyılı hedefi boş bir laf değil; Devlet aklının bir ürünüdür.

Rahmetli Turgut Özal’ın 34 sene evvel dile getirdiği “2000’li yıllar Türkiye ve Türklerin Yüzyılı olacaktır” istikbal vurgusu şimdilerde hayata geçmek üzeredir.

Bu, Suriye meselesi ile alakalı değildir.

Zaman, mekân ve şartların zorlamasıdır.

Bundan kaçış yok.