Dünyada demokrasi ile yönetilen ülkelerde siyaseti; sevgi ve saygıdan uzak, nefret ve hakaret üzerine götüren ender ülkelerden biri durumuna geldik. Dünya devletlerinin en büyük korkusu, “TÜRK MİLLETİNİN BİRBİRİNE BAĞLILIĞIDIR”, biz buna “MİLLİ BİRLİK” diyoruz. Dış dünyayı en çok rahatsız eden de budur.  Bizi birbirimize düşürmek, bu bağı önlemek iç ve dış mihrakların birinci amacıdır. Dört maymunu oynamak, yani “GÖRMEYECEKSİN, KONUŞMAYACAKSIN, DUYMAYACAKSIN, YAZMAYACAKSIN” anlayışı en ilkel toplumlarda görülür. Bu durum ülkemize yakışmaz. Bugün yapıldığı gibi siyasetin; nefret, öfke ve hakaret üzerine yapılması milletimizi ayrıştırır, milli birliğimizi bozar. Sayın Cumhurbaşkanımızdan, tüm parti liderlerine kadar hepsi de, bugün gelinen ayrışmanın gerginliğin sorumlusudur. Ülkemizin çevresindeki devletlerden, dostumuz kalmadı. İç siyasetteki gerginlik, ayrışma bunların ekmeğine yağ sürüyor. Neden bunları görmüyorsunuz? Siyasette uzlaşma kültürünü bitirdik. Bunlar Atatürk Türkiye’sine, Cumhuriyet’imize yakışmıyor. ATATÜRK’ün Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesi, hepimizin amacı olmalı. Saygı ve sevginin kaybolduğu ülkemizde, bu satırlarımdan açık olarak ifade ediyorum. DEVLETİMİZİ YÖNETENLER, LİDERLER, SİYASETÇİLER; BU NEFRET, ÖFKE VE HAKARET DİLİNİ BIRAKMAZLARSA, “GELECEK GÜNLERDE, ÜLKEMİZİ ÇOK ZOR GÜNLER BEKLİYOR. BUNUN ADINI FELAKET BİLE DİYEBİLİRİZ.” ** SEVGİ VE SAYGI İLE HER SORUN AŞILIR! 1962 yılında başladığım öğretmenlik mesleğinde, katıldığımız Öğretmenler Toplantılarında eğitimci büyüklerimiz: Biz öğretmenlerden, “EĞİTİMİ HEP SEVGİ VE SAYGI ÜZERİNDE” götürmemizi isterdi. Sevgi ve saygı mesleğimizde de, “OLMAZSA OLMAZIMIZ, PRENSİBİMİZ, İLKEMİZ” olmuştu. Size bu konuda, mesleğimizin ilk yıllarında yaşadığım çok önemli, etkisinde kaldığım bir olayı, anımı anlatmak isterim. Bugün gibi hatırlıyorum. 1966 yılında askerlik dönüşü eşimle birlikte, Kuyucak İlçesi Yamalak kasabasında göreve başlamıştık. O yıllarda okulumuza teftişe gelen müfettiş, eşimin sınıfında teftişteydi. Ders esnasında eşimin sınıfından gelen bir öğrenci, . “MÜFETTİŞ AMCA SİZİ ÇAĞIRIYOR ÖĞRETMENİM” dedi. Eşimin sınıfına gittiğimde, sınıf boşaltılmıştı. Eşim sınıftaki öğretmen masasında ağlıyordu. Müfettiş; “HOŞ GELDİNİZ HOCAM” dese de, doğruca öğretmen eşimin yanına gittim. “Neden ağlıyorsun, ne oldu?” diye sordum. Eşimden önce, Müfettiş bana; “Erdoğan bey sakin olun. Çocuğunuz var mı?” diye sordu. Var, müfettiş bey; “ NAZİLLİ’DE BABAANNESİ BAKIYOR” dedim. Müfettiş bana döndü, “BAK ERDOĞAN BEY” dedi. “Hoca hanıma da aynı soruyu sordum. Cevap veremedi, kendini tutamadı, şuana kadar da ağlıyor” dedi. İŞTE, “ANNE YÜREĞİ İLE BABA YÜREĞİ ARASINDAKİ FARK BU” DEDİ. Şimdi, Nazilli’ye gideceksin çocuğunu alıp geleceksin, “ÖĞRETMENİN ÇOCUĞU OKULDA BÜYÜR. BENİM ÖĞRETMENİM, EVLAT HASRETİ ÇEKERKEN ÇOCUKLARIMIZA FAYDALI OLAMAZ” DEDİ. Devamla, “Sınıfa gerekirse bir salıncak kuracaksınız. Benim öğretmenim bir eliyle çocuğunu sallayacak bir eliyle de ders anlatacak. Ama evlat hasreti çekmeyecek” dedi. Biz, böyle bir sevgi, saygı ortamında mesleğimizi icra ettik. DEVLET ÖĞRETMENİNE BÖYLE SAHİP ÇIKARSA, O ÖĞRETMEN NELER YAPMAZ. NERDE ŞİMDİ BU HOŞGÖRÜ, SEVGİ SAYGI ORTAMI? HASRET KALDIK. ** LİDERE BAĞLILIK! Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasındaki çekişme her geçen gün geriliyor. Her iki ittifakta, karşı grubu dağıtmak, koparmak için her şeyi mubah duruma getirdi. AK Parti’nin HDP’yi kapatmak istemediğine dair, iddialar bile seslendirilmeye başladı. Bundan sonra siyasette kimse, doğruyu aramasın. Bulması da imkansız hale geldi. Her parti milleti hizmeti unuttu, rakip partilerin yıpranması üzerine siyaset yapıyor. Milletin mutfağındaki yangını söndürmek isteyen yok. Millete hizmet unutuldu. Biz, PKK’yı bitirmeye çalışıyoruz. Ne var ki, Ülkeler, PKK belasına övgüler yağdırıp, sahip çıkıyor. Bu yalnızlık neden? Neden, dış politikada bu kadar yalnız kaldık? Neden milli beraberlik ruhu yaşamıyoruz? Sorunları görmezden gelemeyiz. AK Parti ve İYİ Partililerin, liderlerine ve partililerine bağlılığını, görmezden gelemeyiz.  Liderlerinin her sözünün arkasında duruyorlar, ona sahip çıkıyorlar. İstesin veya istemesin, liderlerini dinliyor onu güveniyorlar. Tek ses, tek vücut görüntüsü veriyorlar. Buna, cahiller deyip geçemezsiniz. Bu demokrasi kurallarına ters olur. Bu gönül bağının, liderlerine güvenle ilişkisi olarak kabul edilmeli. ** DİYARBAKIR ANNELERİNDEN KİM RAHATSIZ? Peki, CHP’de durum öyle mi? Neden CHP liderini her konuşmasında eleştiriyorlar? Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP heyeti, Diyarbakır annelerini ziyaret ediyor. Bundan niye rahatsız olunuyor? Anlamak mümkün değil.  Muhalif partilerden çok, parti içi muhalefet feryat ediyor, ayağa kalkıyor. “CHP ÇİZGİMİ DEĞİŞTİRİYOR” tartışmaları yapılıyor? Neden? Bu ziyaretin lehinde konuşulmuyor? Milletin derdi partilerin derdi değil mi? Birkaç annenin CHP’ye tepkisi neden öne çıkıyor, çıkarılıyor?  Partililer, neden liderleri Sayın KIılıçdaroğlu’na güven duymuyor? Tartışmalar yapılıyor? İttifak partileri, karşı ittifaka karşı adeta taktik savaşı veriyor. Karalama kampanyaları uyguluyor. Siyaset hizmet alanı olmaktan çıktı, algı yaratmak hakaret etme alanı haline geldi. Siyaset; rakip partileri yıpratmak için her yolu mubah hale geldi? Bu milleti ayrıştırıyor bunu da mı görmüyorlar? İstanbul’da cadde ortasında, gazeteci LEVENT GÜLTEKİN’e saldırı, milletin ne hale getirildiğini göstermiyor mu? Milletin derdi başka, siyasi partilerin derdi başka hale geldi. Fezleke konusunda bile amaç CHP ile İYİ Parti arasındaki bağı koparmadan başka nasıl izah edilir? Neden? 2 ay önce sayın Devlet Bahçeli, HDP kapatılsın derken, şimdi neden sessiz kalıyor? Bu taktik savaşı değil midir? Devletimizin, milletimizin terörist yuvası ilan ettiği, HDP’ye daha bir ay önce neden, 57 Milyon Lira hazine yardımı yaptı? Bunlar nasıl izah edilir? Niye konuşuyoruz da bir duruş sergileyemiyoruz? ZAMAN GEÇİYOR. Siyasi partilerimiz, “BİRBİRİYLE UĞRAŞMAYI, MİLLETİ AYRIŞTIRMAYI, BİR KENARA BIRAKSIN DA, MİLLETİN SIKINTILARINA ÇÖZÜM ARASIN” yoksa “HERŞEY İÇİN, VAKİT, ÇOK GEÇ OLACAK”…