Biz bu filmi daha önce görmüştük. Sonucunu da almıştık.
Devletimiz, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü bir kez daha masaya koydu.

Türkiye, iktidarı ve muhalefetiyle birlikte bir kez daha huzur ve barış için elini taşın altına soktu.
Kan akmasına karşı olduğunu söyledi. “Kardeşçe yaşayalım” dedi. Ne kaybedeceğini ne kazanacağını hesap etmedi.

Terörsüz Türkiye için bugüne kadar ne istenildiyse yerine getirildi.
Ne var ki karşı grupların samimi olmadıkları anlaşılmaya başlandı.

PKK, bir avuç silah bırakmakla bu işin bittiğini sandı.
PKK ve uzantısı güçlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu iyi niyetini anlamadığını görüyoruz.

Amerika’dan tırlar dolusu silahı bırakmak istemedikleri iddiaları inşallah doğru değildir.
Zira başlarına gelecekleri iyi hesap etmeleri gerekir.

PKK’nın uzantısı SDG ve PYD güçlerinin, bu kadar ciddi bir dönemde bile, 30 bin kişinin katili Öcalan üzerinden hareket ettiğini, kopardığımız kâr hesabıyla süreci değerlendirdiğini görüyoruz.
Oyun içinde oyun izliyoruz. Bu işi ciddiye almadıkları ortada.

DEM Parti’nin 4 Ocak’ta Abdullah Öcalan’a özgürlük mitingi düzenleyecek olması tam bir rezalettir.
Bu, sürece ihanettir. Türkiye Cumhuriyeti’ni sınama girişimidir.

Milletimiz, 9 düvele karşı bağımsızlığını kazanmıştır.
Bunu herkes iyi bilmelidir.

Cumhuriyet hükümetimiz ve Türk milleti kirli oyunlara izin vermez.
Türk milletinin bu kucak açışını kimse küçümsemesin, yanlış değerlendirmesin.
Aksi halde bunun karşılığı çok ağır olur.

**

GENÇLİK, KUMAR VE UYUŞTURUCU KISKACINDA!

Geleceğimiz olarak gördüğümüz gençlerimiz, son derece tehlikeli bir süreçten geçiyor.
Gençlerimizi bu karanlık dönemeçten kurtarmak, başta devletimiz olmak üzere hepimizin görevidir.

Son yıllarda suç oranlarının katlanarak artmasında kumar ve uyuşturucunun etkisi çok büyüktür.
Annelerini öldüren evlatlar, torunlarını öldüren dedeler, eşini öldürenler her geçen gün artıyor.
Akıl almaz, tahayyül edemediğimiz cinayetler işleniyor.

Bu tablo, gençliğin ne kadar kötü bir yöne sürüklendiğinin açık göstergesidir.
Gençlik büyük bir kumar ve uyuşturucu kuşatması altındadır. İçişleri Bakanlığımızın yaptığı operasyonlar da bunu ortaya koymaktadır.

Ne yazık ki topluma örnek olması gereken bazı isimlerin de bu rezaletin içinde yer aldığı görülüyor.
Son dönemde ortaya çıkan bahis skandalları ve uyuşturucu operasyonları bunun en açık kanıtıdır.

Uyuşturucu maddeler okul önlerine kadar inmiştir.
Sanal kumar ve bahis, köy gençliğini bile teslim almaya başlamıştır.
Ardı arkası kesilmeyen operasyonlar bu gerçeği gözler önüne sermektedir.

Her gün güvenlik ve emniyet güçlerimizin yaptığı operasyonlarda, kilo ile değil, tonlarca uyuşturucu ele geçirilmektedir.

Türkiye’nin önündeki en büyük sorunlardan biri nefret siyasetidir.
Cumhuriyet tarihinde hiç bu kadar ayrışmamıştık.

Bunun hemen ardından kumar ve uyuşturucu gelmektedir.
Nazilli’nin bazı mahallelerinde bu oranın yüzde 50’yi aştığı iddiaları son derece ürkütücüdür.

Gençlerimizi bu felaketten kurtarmak zorundayız.
Öncelikle devletimizi yönetenler sığınmacı sorununa kalıcı bir çözüm bulmalıdır.

Aksi hâlde zehirlenen, kumara bulaşan bir gençlik bu ülkeyi felakete sürükler.

Şikâyet etmek vatandaşın anayasal hakkıdır.
Vatandaş bu hakkı kullanmakta tereddüt etmemeli, bunu bir vatandaşlık görevi olarak görmelidir.

**

ONLAR GERÇEK BİR VATANSEVERDİ

Geçen hafta sonu Karacasu’da eşimle birlikte Serhan Asker’in Görkemli Hatıralar programını izledim.
Hakkâri’de çekilen programda Serhan Asker, Zap Suyu üzerinde 1969 yılında kurulan Gençlik Köprüsü’nün, dönemin vatansever gençleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının girişimiyle yapıldığını anlattı.

Bu sözler beni 58 yıl öncesine, 1968’lere götürdü.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla ilgili çok önemli anılarım canlandı.

1966 yıllarında hepsi İTÜ öğrencisiydi.
Ülkenin namusunu kendi namusları kabul ettiler.
Genç yaşlarında terörist muamelesi gördüler.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Mahir Çayan ve arkadaşları;
“Amerika’nın 6. Filosu bu topraklara çıkamaz” dediler.
“Genç kızlarımızı rahatsız ediyorlar” diyerek, “Ülkenin namusu namusumuzdur” açıklamasını yaptılar.

Parke giydikleri ve milletlerini düşündükleri için terörist ilan edildiler.
İdam edilerek genç yaşta hayattan koparıldılar.

Bugün gelinen noktada, vatansever olarak minnetle anılıyorlar.
Demek ki bazen vatanseverler, yanlışlıkla vatan haini ilan edilebiliyor.

1963 yılında kısa yoldan öğretmen olmuştum.
Liseden arkadaşlarım İstanbul İTÜ’ye gitmişti. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla tanışmışlardı.

1967–68 yıllarında Kuyucak Yamalak Köyü’nde öğretmendim.
Arkadaşlarımdan Ulvi Soyateş, Hasan Sulu ve Rıfkı Yürekli beni arayıp,
Şubat tatilinde birkaç arkadaşla Nazilli’ye geleceklerini söyleyerek maddi destek istediler.

O günlerde maaşımız yaklaşık 400 liraydı. Gereğini yaptım.
Gelenlerin Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Mahir Çayan olduğunu gördüm.

3–4 gün birlikte vakit geçirdik, Nazilli’de misafir ettim.
Konuşmalarının her cümlesinde memleket sorunları vardı. İdealist gençlerdi.
Bugün yaşasalardı benim gibi 80 yaşında olacaklardı.

O gün vatan haini denilerek idam edildiler.
Bugün her biri vatansever olarak anılıyor.

Ruhları şad olsun.

**

NESLİ TÜKENEN MESLEKLER GERİ GELECEK Mİ?

Teknoloji ve medeniyet geliştikçe, el emeğine dayalı meslekler giderek azaldı, hatta kaybolmaya başladı.
Yorgancılık, terzilik, ayakkabı tamirciliği, semercilik, nalbantlık, saraçlık, saat tamirciliği, bakır kalaycılığı, pamuk atıcılığı bunlardan sadece bazılarıdır.

Her şey otomatikleşti, fabrikasyon hâle geldi.
İnsan adeta devre dışı bırakıldı.

Geçen gün bir terzi arkadaşımın dükkânında sohbet ettik.
“Neden kalfa çalıştırmıyorsun?” diye sordum.
Bir söyledim, bin ah işittim.

“Hocam derdimi deştin” dedi.
“Son iki ayda dört genç geldi. Çok iyi ücret verdiğim hâlde 25 günü geçmeden işi bıraktılar.”

Ayakkabı tamircileri ve yorgancılar da aynı dertten muzdarip.
Gençler el emeğinden adeta kaçıyor.

Esnaf arkadaşlar haklı.
Teknolojiyle birlikte her şey değişti.

Daha 30 yıl önce yerel gazeteler bile harf harf dizilir, kalıplar hazırlanır, öyle basılırdı.

Alışacağız… Yeniliklere alışacağız.
Çünkü her şeyin kolayı geliyor, eski çamlar bardak oluyor…