Son günlerde televizyonlarda, yapılan oturumlarda erken seçim sık sık gündeme gelmeye başladı. Katılımcılar bu konuda görüşlerini açıklıyor. Ben bu tartışmaya tabanın bir ferdinin sesi olarak “Erken seçimi bırakın, baskın seçime hazır olun diyorum. Neden mi? - AK Parti kuruluşundan günümüze kadar GİRDİĞİ YEREL SEÇİMLERDE, GENEL SEÇİMLERDE ALDIĞI oy oranının altında yüzde 43 - 45 civarında oy alıyor. 2019’da 3 seçim yaşanacak. AK Parti böyle bir yerel sonuçlarından sonra genel seçime, Cumhurbaşkanı seçimlerine girer mi? girmek ister mi? Ne yapacaktır? Tek seçenek kısa sürede Afrin operasyonunu hızla tamamlayıp, 2018 yılında özellikle 15 Temmuz’da genel seçimleri yerel seçimlerin önüne alıp, baskın genel seçim yapacaktır. Bu konjonktürde bu fırsatı yakalayan her parti bunu yapmak ister. Bu baskın seçimi AK Parti olarak kendisi ortaya atmasa da, birileri bunu mutlaka ortaya atacaktır. Yaşarsak göreceğiz. İşte bu yazımı 5 Mart 2018 Pazartesi günü gazeteniz SES’te sayfamda dile getirmiştim. Yaşıyor ve görüyoruz. 15 Temmuz olarak tarih vermiş olsam da kısa bir süre sapması ile MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin 26 Ağustos’ta seçim önerisi ile gündemi önceden gördüğümüzü şahitlendirmiş olduk. Bahçeli-Erdoğan görüşmesi sonrası 24 Haziran'a alınan seçim görüşlerimizdeki nokta atışı göstermiş oldu! ** AMERİKA-RUSYA SAVAŞIR MI? Son Suriye krizinde, Amerika ile Rusya’nın savaşın eşiğine geldiği haberlerini ne kadar itibar ettiniz bilmiyorum. Bunu düşünmek, resmen abesle iştigal etmek gibi bir şey değil mi? Dünyanın bu iki nükleer gücün savaşması ikisinin yok olması anlamı taşımaz mı? Hatta bu savaş dünyanın sonu anlamına gelmez mi? Peki, o zaman ne olacak? Ben süper güçlerin bu çıkışları horoz dövüşüne benzetiyorum. Açıklamaları takip ettiyseniz. Belirlenen Suriye’deki hedefler önceden boşaltılmış, daha sonra hedef olarak müttefik kuvvetlerce vuruldu. Yani bir yerde Amerika’nın gönlü alındı. Vuracağım dediği yeri vurdu. ‘Vurun abalıya’ misali Suriye’yi bombaladı. Amerikan’ında sözü yerine gelmiş oldu. Ağırlığından bir şey kaybetmedi. ABD tatmin edilmiş oldu. Sonuçta 3-5 gün heyecan yaşayan paniğe kapılan bizim gibi gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkeler heyecan yaşamış, ekonomileri de biraz sarsılmış oldu. ** GENÇLİK DEİZM’E Mİ KAYIYOR? Deizm ülkemizde yeni konuşulmaya başlayan bir terim. Allah’a inanıp dinleri kabul etmeyen anlayışa DEİZM diyoruz. Konya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün gençlik ve inanç konulu çalıştaydın da imam hatip öğrencilerinin de dahil edildiği dini bilgilerdeki tutarsızlıklar ve yanlışlıklar nedeniyle gençliğin deizme kaydığı raporu ile yeni bir huzursuzluk daha ortaya çıktı. Peki yeni duymaya başladığımız DEİZM tartışmasının inşallah büyük çekişmelere neden olmaz.Bugün de olduğu gibi; 1968'de nesil ateist oldu. Din elden gitti diyenlerle aynıdır. Bu zulüm, devam etiği taktirde gençlik, deist, sosyalist, faşist veya zevkle yaşayan gayesiz bir gençliğe dönüşebilir. Bu gidişattan, Kur'an ve sünnet merkezli, gerçek hayatı yaşayan Müslümanlar, asla suçlu ve sorumlu değildir. ** DEİZM İDDİALARI BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN İŞİ Mİ? Bütün dinleri ret eden, ancak Allah’ın varlığına inanan bir inanç şeklidir. Bu inanışa göre varlığı gerekli olan sonsuz güce sahip bulunan akıllı bir yaratıcı güç vardır, oda Allah’tır. Deizmciler Allah’a inanırlar. Dinlere ve peygamberlere inanmazlar. Zamanında Prof. Doktor Yaşar Nuri Öztürk konuşmasında devletin yanlış din uygulamaları nedeniyle genç kuşak deizme kayıyor demişti. Yaşar Nuri; Kur’an’da olmayan yanlış uygulamalar ve sahte din adamlarının insanları, Allah ile aldatması yalan, dolan, hurafe dolu söylemler devam ettikçe sonunda insanlar deizme sığınmak zorunda kalır demişti. Yaşar Nuri hocanın 3-5 yıl önce söylediği ama inanmak istemediğimiz, kabullenemediğimiz sözlerin bugün uygulamalar da karşımıza çıkması gerçekten milleti üzer. Önümüzdeki günlerde bu konunun daha çok tartışılacağına inanıyorum. Sayın Bahçeli’nin bu çalıştay raporunu fevri ve agresif olarak değerlendirirken, Sayın Cumhurbaşkanının böyle ciddi iddiaya, iddialı yaklaşımı saygı ile karşılanmıştı.