Enerji toplumun işleyişi için önemlidir. Enerji kalkınmanın ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarının her biriyle ilgilidir. Enerji ekonomik faaliyetler için önemli bir girdi niteliğinde olup, kamu sağlığı ve eğitim aracılığıyla insani gelişmeye katkıda bulunmakta, yiyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olmaktadır. Elektrik üretimi kömüre, ulaşım petrol ürünlerine, ısınma doğal gaza ve modern yaşam her yönden enerjiye bağlıdır. Ancak enerji faydalı olduğu kadar enerjinin üretimi, dağıtımı ve tüketiminin özellikle insan sağlığı ve çevre üzerinde olumsuz etkileri vardır. Kömür ve petrol gibi fosil yakıtların çıkarılmasının çevre üzerinde önemli etkileri vardır. Enerjinin düşük maliyetli ve çevreye en az zarar verecek şekilde temin edilmesi, toplumların refahının artmasında ve yaşam kalitelerinin yükselmesinde büyük önem arz etmektedir. Enerji kaynaklarının kıtlığı ve rezervlerinin giderek azalmasının yanı sıra, küresel ısınma sonucu oluşan sera etkisi ve iklim değişiklikleri, gelecek nesillerin de çıkarlarını gözeten, ulusal ve uluslararası düzeyde enerji politikaları üretilmesini gerekli kılmaktadır. İklim değişikliği ile mücadele etkinliğinin artırılmasında, enerji üretiminden kullanımına ve dağıtımına kadar olan süreçte verimliliğin artırılması, israfın önlenmesi ve enerji yoğunluğunun azaltılması büyük bir önem taşımaktadır. Tüm bu nedenle enerji politikası uygulayıcılarının, ülke ekonomisinin gelişimi için toplumun talep ettiği enerjiyi kesintisiz, güvenilir, çevreye zarar vermeden ve düşük maliyet koşullarında sağlamaları gerekmektedir. Dünyada artan enerji kullanımı küresel ölçekte sera gazı emisyonlarının artmasına ve iklim değişikliğine yol açmaktadır. Dünyada iklim değişikliği ardısıra gelişen üç olaydan sonra meydana gelmektedir. İlk olarak fosil yakıtların yanması CO2 yoğunluğunun artmasına neden olmaktadır. İkinci adımda CO2 sera gazı emisyonunu ortaya çıkarmakta. Son adımda sera gazı emisyonunun artması ortalama küresel ısının yükselmesine yol açmaktadır. Dünyanın değişik bölgelerinde her gün yaşadığımız yada izlediğimiz yağmur miktarındaki ve deniz seviyesindeki değişmeler ile kimyasal ve ısı değişmelerinden kaynaklanan yerel ve bölgesel ekolojideki önemli değişiklikler iklim değişikliğinin sonuçlarıdır. Atmosferik CO2 seviyesi sanayi devriminin başlangıcından bu yana sürekli şekilde artmakta, küresel ekonomi büyüdükçe bu düzeyin daha da hızlı artacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’deki sera gazı emisyonu her geçen gün artmaya devam ederken son yirmi yıldır OECD ülkelerinde sera gazı emisyonları giderek azalmaktadır. Türkiye’de sera gazı emisyonları içinde CO2 en büyük paya sahiptir. 1990 yılında toplam salımlar içinde CO2’nin payı yüzde 75 iken 2011 yılında yüzde 82’ye yükselmiştir. Toplam emisyonlardaki artış büyük oranda enerji üretim ( yüzde 71) ve tüketiminden, endüstriyel süreçlerde fosil yakıtların kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Fosil yakıtların kullanımı dışında dağıtımı da önemli çevresel etkilere sahiptir. Kömür,petrol,doğal gazları nakletmek için kullanılan kamyonlar, demiryolu ve boru hatlarının yapımı hem ekosistemi etkilemekte hem de yaşam alanını ve toprak ve su kaynaklarına zarar vermektedir.Tüm bu nedenlerle dünyada fosil yakıt kullanımını azaltmayı ve fosil kaynaklar yerine çevreye zarar vermeyen yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmektedir. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları bakımından yüksek potansiyele sahip bir ülkedir. Enerji kullanımının çevreye verdiği zararların azaltılması için yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları enerji arzının güvenliği, ülkelerin enerjide dışa bağımlılığının azaltılması, karbon emisyonlarının azaltılması ve istihdam yaratması açısından önem taşımaktadır. Yenilenebilir enerji teknolojileri fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında çok düşük sera gazı emisyonu üretmektedir. Yenilenebilir enerji teknolojileri hidro, rüzgar, güneş, jeotermal, atık enerji ve biokütle enerjisinin kullanımını içermektedir. Aydın adı yenilenebilir enerjiler içinde geçen jeotermal işletmeciliğinin Türkiye’de en fazla uygulandığı ildir. O nedenle jeotermallerin en çok tartışma konusu olduğu, çevreye verdiği zararların en fazla göründüğü yer olması adına çok önemli bir örnektir. Aydın’da bugün uygulanmakta olan jeotermal işletmeciliği yenilenebilir olmayıp, dünyada bir başka benzeri olmayan bir uygulama şeklidir. Yine Aydın’da uygulanmakta olan jeotermal enerji üretimi plan-proje-ruhsat-ÇED-kurulum aşamalarından başlayarak, çalışma-denetim faaliyetlerine kadar hiç bir noktada kanuni olmayıp yapılan her türlü faaliyet-izin suç teşkil etmekte olup buda yenilebilir enerji değildir. Aydın’da jeotermaller birinci sınıf tarım arazilerine, su kaynakları yanı ve içine, yerleşim yeri yanına ve içine, sağlık kuruluşları yanına, arkeolojik ve doğal sit alanlarına, mezarlıklar içine kurulmakta olup bunun adı yenilebilir enerji değildir. Aydın’da jeotermaller içinde kanserojen, toksik, ağır metal, kimyasal ve radyoaktif madde içeren akışkanlarını yerüstü ve yeraltı su kaynaklarımıza topraklarımıza bırakarak kirletmekte, kullanılamaz hale getirmekte olup bunun adı yenilenebilir enerji değildir. Aydın’da jeotermaller zehirli gazlarını havaya salarak Aydın’ın çürük yumurta kokmasına sebep olmakta, soluduğumuz her nefesi kanserojen hale getirmekte olup bunun adı yenilenebilir enerji değildir. Aydın’da jeotermaller inciri-zeytini-cümle alem gıdamızı-tarım ürünlerimizi-aşımızı zehirlemekte, genetik yapılarını bozarak sağlıklı gıda vasfından çıkarmakta olup bunun adı yenilenebilir enerji değildir. Aydın’da yenilenebilir enerji yalanı adı altında, yenilenemeyen ekolojik çevremiz ve yaşamlarımız yok edilmektedir. Aydın halkı adı ister jeotermal, ister rüzgar enerjisi, ister güneş enerjisi olsun güvenilir, çevre dostu, kendi yaşamına-geleceğine zarar vermeyen, kanunlara ve bilimsel verilere uygun şekilde kurulan, denetlenen yenilenebilir enerji istiyor. Ve Aydın halkı artık bunlara inanan, kendi yanında olan yeni politikacılar ve yeni politikalar istiyor.