Zaman zaman Nazilli Devlet Hastanesi ile ilgili ulusal ve yerel basında haberler yaptık. “Nazilli Devlet Hastanesi’nin geliştirilmiş Sağlık Ocağı’ndan farkı ne” dedik. “Böyle, tam teşekküllü Devlet Hastanesi mi olur. Ne anjiyo yapılıyor, en basit göz katarak ameliyatı bile yapılamıyor” diye eleştirdik.  Yaşanan kalp krizlerinde yoğun bakıma alınamayan hastalar, Aydın’a sevk ediliyor diye ver yansın ettik. Yetkililere, her sabah yüzlerce Nazilli ve çevre insanlarımızın mototrenle Aydın’a gittiklerini söyleyip, gidin izleyin diye uyardık.  Siyasilere göreve davet ettik. Bu durumun, Nazilli için utanç kaynağı olduğunu çekinmeden yazdık, çizdik. Hastaneye atanan Göz Mütehassısı operatör doktorunun “Ben bu eski cihazlarla katarak ameliyatı yapmam. Hastamı riske atmamam” dediğini, “Modern cihazlar sağlanmazsa bu hastanede çalışmam tayinimi isterim” yakınmalarını duyduk. Sayın doktorun bu tavrını, Nazilli halkı adına sevindik. Ve bu günlere geldik. YENİ BAŞHEKİMİN BAŞARISI… Nazilli Devlet Hastanesi Başhekimliğine, genç ve dinamik Nazillili Necati Akkaya isminde bir uzman doktorun atandığını öğrendik.  Bu kardeşimizin, bir önceki Belediye Başkanı döneminde, Nazilli Belediye Başkan Yardımcısı olan, Mustafa Akkaya’nın oğlu olduğunu öğrenince daha da sevindik. Genç Başhekim bu cihazların eksikliğini kısa sürede tespit etmiş.  Hayırsever vatandaşların bağışları sonucu, en modern katarak ameliyatı yapan FAFO cihazını hastaneye kazandırmış.  Devletimizden de yan cihazları hastanemize sağlamış.  Şimdi Ankara Numune Hastanesi’nde bir eşi olan katarak ameliyatı yapan, en modern katarak cihazı ile Nazilli Devlet Hastanesi’nde de ameliyat yapılıyor.  Biz yanlışları eleştirdiğimiz gibi millet için yapılan böyle güzel hizmetleri de alkışlarız.  Nazilli’nin evladı olan, genç başhekime görevinde yürekten başarılar diliyoruz. İnşallah hepimiz ona, başarıları için köstek değil, destek oluruz. ** TÜRKİYE’DE MÜTEAHHİT ENFLASYONU VAR! İnşaatları yapan yüklenicilerinin bir başka ismi müteahhittir. Liyakat ve dürüstlük müteahhitlerde elbette çok önemli. Ne var ki, bu mesleği icra edenler ülkemizde, yerden mantar çıkar gibi çoğalıyor.  Meslek, kısa yoldan zengin olma haline geldi. Ama bu süreçte her geçen gün kalite kaybediyor. Geçim sıkıntısındaki bazı mühendislerin diplomalarını kiralayıp yanlış üzerine yanlış yapıyorlar. Ülkemizdeki, müteahhit (yüklenici) sayısı 300.000’i aştığı açıklandı.  Çok büyük bir rakam. Böyle şey olmaz.  Almanya’da müteahhitlerin sayısı 3.000, İspanyada 2.500 Avrupa Birliği ülkelerinde toplam 20 bin iken.. Bizde bu sayının 300 bin olması çok ilginç değil mi? Kısa yoldan para kazanmak isteyenlerin yolu müteahhitlik yapmaktan geçiyor.  Sonuç ortada bu ehliyetsiz kişiler projeden çalıyor, demirden çalıyor. Çimentodan çalıyor bir deprem sonunda, kitlesel ölümlere neden oluyorlar.  Kendi çevremizde Nazilli’de durum aynı değil mi?  Kuaför, berber, emlakçı, galericiler hepsi de kısa yoldan zengin olmak için müteahhitlik yapmıyorlar mı?.  Devlet önce bunları denetlemeli. Bunlara bir sistem getirmeli. Bu işi mesleği olan hesabını kitabını yapan kişilerin yapmasını sağlamalı.  Yoksa, bu başıboşluk ve sorumsuzluk, ülkemizde daha çok canlar yakar. ** KİN, ÖFKE, NEFRET SİYASETİ BİTMELİ! Yaşanılan acılarımız bitmeden, seçim tarihi tartışılıyor. Olacak iş değil. Bu bir organize sonucu tartışma mıdır? Yoksa bir tesadüf müdür bilmiyorum. Milli yasımız, çekilen acılarımızı ne çabuk unuttuk. Siyaset kaldığı yerden bütün çirkinliği ile yine başladı. Partiler, menfaatlerine uygun olanı konuşuyor, tartışıyor. Bunlar bize yakışıyor mu? Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar aday olup olamayacağı tartışmasından sonra,  SEÇİM TARİHİ de sanırım sorun olarak. Belki de Anayasa Mahkemesi’ne gidecek. Cumhuriyet tarihinde sanırım bu kadar tartışmalı bir seçim süreci yaşanmadı. Deprem bölgesinden Türkiye’nin çeşitli illerine giden 2 milyona yakın vatandaşlarımız olduğu söyleniyor.  Bu vatandaşlarımız nasıl oy kullanacaklar. Bu konuyu nasıl çözecekler bilmiyorum. Seçmen kütükleri nasıl yenilenecek, hepsi de başlı başına çözüm isteyen konular. Ama bir çözümü mutlaka bulunacak. Millet bıkkın, gündeminde siyaset yok. Acılarıyla uğraşıyor. Geçim derdinde. Siyaseti inat üzerine değil de ortak akıl olarak yaşamak milletin en büyük dileği.  Vatandaş, siyaseti sorunları çözme sanatı olarak görmek istiyor.  Sadece, BİNALARI DEĞİL, DÜNYALARI BAŞINA YIKILAN bu insanlarımız, çok ama çok güç günler geçiriyor. Topluma örnek olacak siyasilerin, kendi aralarında, ağır hakaret sözleri ülkemizde siyasetin hangi şartlarda yapıldığını gösteriyor..  Bu hava ile milleti siyasetten soğuttular.  Artık yeter… Bu hava bizi, FELAKETE GÖTÜRÜR. BUNU BİLDİĞİNİZ HALDE NEDEN YAPIYORSUNUZ? Bir bilen varsa açıklasın. MAALESEF İYİYE GİTMİYORUZ. DIŞ GÜÇLERİN BİZE YAPAMADIĞINI, BİZ BİRBİRİMİZE YAPIYORUZ... ** SURİYELİLERDE PANİK, “SAVAŞTANDA BETER” 10 ilimizde yaşanan deprem felaketi. Dünyanın yaşadığı en büyük 3 felaketten biri olarak açıklandı. Deprem sonrası Hatay ilimizin nüfusunun yüzde 45’i, Adıyaman ilimizin yüzde 30’unun kenti terk ettiğini öğreniyoruz. Ülkemizde olduğu kadar Suriye’de hissedilen 7000 kişinin ölümüne neden olan deprem sonrası Türkiye’deki Suriyelilerde panik başladı.  Ülkemizde nüfusları 5 milyon olduğu iddia edilen Suriyelilerde panik başladı. Ülkelerindeki iç savaştan kaçan çoğunluğu asker yaşında olan Suriyelilerden Türkiye’deki depremde çok ölenler oldu. TÜRKİYE’DEKİ 7.7 ve 7.6 şiddetindeki deprem için, “SAVAŞTANDA BETER” diyen Suriyeliler. Korku içinde, ülkelerine kaçma hazırlığı yapıyor. 30 bine yakın Suriyeli depremden hemen sonra ölen yakınları için ülkelerine dönmüştü. Ülkemizin birçok yerinde huzursuzluk yaratan Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi isteniyordu.  Devletimizin yapamadığı bu geri dönüşü, Suriyelilerin deprem korkusu yapacak sanırım.  Deprem bölgesinde yoğun nüfusları olan Suriyelilerin bu geri dönüşü ne oranda olacağı merek ediliyor. Temennimiz hepsinin vatanlarına en kısa sürede dönmesi ve kendi vatanlarında yaşamaları.