Zaman ne kadar vicdansız değil mi? İçindeyken hiç ilerlemiyormuş gibi gelir de her şey sona erdiğinde göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş gibi gelir bize. Şöyle bir geriye bakarız da ne acıdır ki bazı şeyler için geç kaldığımızı anlarız pişmanlıklarımız cebimizde. Bu sebepten şu üç günlük ahir ömrümüzde, belki bizi bir ömür mutlu edecek bazı küçük ama değerli anları, fırsatları kaçırmamak gerek bence. Zamanın kıymetini bilmediğimiz gibi sevdiklerimizi de sarıp sarmalamak gerek değil mi? Çünkü onlara ihtiyaç duydukları anlarda sevgimizi göster(e)miyoruz. Ancak kaybedince ve belki üzerinden uzun yıllar geçince “keşkelerle” o kayıplarımızın yerini doldurmaya çalışıyoruz ama nafile. Hayata geç kalmayalım. Oysa sevmek, sevilmek, değer görmek o kadar güzel duygular ki… Bazılarımız bu duyguları ta(da)tmadan bu dünyadan göçüp gidiyor. Biz onlardan olmayalım!
Yarım kalan aşk bir aşk hikayesi…
Filiz, üniversitede akademisyendir. Yıllar önce istemediği bir evlilik yapmış, boşanmış, Bu evlilikten biricik kızı Zeynep olmuş. Zeynep ile kendilerine kurdukları küçük bir dünyaları var. Mutlular mı, evet, mutlular. Ana kız ikisi arkadaş gibi çok da iyi anlaşıyorlar fakat Filiz’in bir yanı hep eksik, hep yarım…
Oktay… Gözünü budaktan sakınmayan, mesleğine aşık, cesur, cevval gazeteci. Oktay Onur Yortan… İsmi bile havalı ve bütün kızların hayran olduğu yakışıklı bir adam aynı zamanda. Şimdilerde emekli. Urla’da aile yadigarı evde inzivaya çekilmiş. Yalnız yaşıyor. Onun da bir yanı eksik. Ama böyle olmasını kendi istedi. Eğer mesleğinde gösterdiği cesareti sevdiklerine karşı da göstermiş olsaydı şimdi böyle yarım ve tek başına olmayacaktı!..
Filiz de mesleğine çok severek başlayan bir gazeteci adayıdır. Ailesinin bir tanıdığı vasıtası ile stajını başarılı gazeteci Oktay’ın yanında yapar. Stajı sırasında Oktay’ın çalışma hevesi, mesleğine olan aşkı ve çekiciliği Filiz’i çok etkiler. Oktay da Filiz’e karşı boş değildir ama mesleğinin zirvesindeyken bir aşka yelken açmak ve işini yapmasına engel olacak bir ilişkiye girmek istemez. Gazetede yaşanan bir olayda da Filiz’e yapılan bir haksızlık karşısında Oktay’ın ona destek olmaması ikisinin yollarının birleşemeden ayrılmasına sebep olur.
Geçmişin izleri…
Yıllar sonra Filiz’in meraklı öğrencilerinden Kerem, arşivde araştırma yaparken Oktay ve Filiz’in gazetecilik yıllarından kalan ve Filiz’in Oktay tarafından habersizce çekilmiş fotoğraflarını bulur. Fotoğrafları gören Filiz bir taraftan çok heyecanlanır bir taraftan da çok hüzünlenir. Filiz’in bu değişimi Kerem’in gözünden kaçmaz. Çünkü Oktay ile Filiz arasındaki bağ çok eskilere dayandığını anlar. Filiz, onun adı geçince aklına yarım kalan hayatı ve içinde bir sızı gibi sakladığı “söylenmemiş sözler” gelir.
Kerem, gizli çekilen bu fotoğrafları, hikayeyi merak eder, işin ucunu bırakmaz. Eskilerin cevval gazetecisi Oktay’ın hayatını anlatan bir kitap yazmaya karar verir. Kitap bitmeye yakın artık Oktay’ın onayı gerekir kitabın basılması için. Filiz, Kerem’i Urla’ya yollayacakken yine annesi gibi gazeteci olmak isteyen Zeynep de Kerem’le gitmek ister, annesini ikna eder ve Kerem’le yola düşerler. İşte ne olduysa yıllar önce olmayan olamayan şeyler orada olur. Kerem ve Zeynep gizli kalmış, üzeri örtülmüş gerçekleri bir bir ortaya döktürtür bu eski aşığa.
Hikaye sadece Oktay ve Filiz'in geçmişi değil, Oktay’ın üvey annesi Nona ile çocukluğuna dair anılarını da içine alır. Zaten bana göre hikayenin en can alıcı ve dokunaklı kısımları da burada saklı. Hikayenin ana kahramanları Oktay ve Filiz gibi görünse de özellikle de Nona'nın hikayesi çok etkileyici. Sevgiye, aşka, dostluğa dair her şey var bu hikayede. Kerem ile Zeynep'i de unutmamak gerek tabii ki. Onlar da bu hikayenin, Nona'dan sonra ikinci kahramanları, hatta mutluluğa giden kapıyı açanları da diyebilirim. Oktay ve Filiz’in geç kalmış hikayelerinin acısı çıkaran bir sevgi bağı. Baştan sona sevginin gizli elini hissedeceğiniz, romantik bir film tadında, insanın yüzünde tebessüm uyandıran bir aşk kitabı.


O bir aşk kadını…
İclal Aydın... Son dönem sunucu, gazeteci, köşe yazarı ve edebiyatçılarından. Çok yönlü, sevecen ve hayat dolu bir yazar. Onun kitapları beni hep mutlu etmiştir. Çok severek ve gülümseyerek okumuşumdur. Romantik, aşk dolu romanların yazarıdır. Bu kitabı da yine aşk kitabı okumak isteyenlerin beklentisini karşılayacaktır bence. Hadi gelin bu sefer sıcak memleketlere doğru uzanalım. İşte size Ege’den; yeşilin, mavinin ve içinde doğanın tüm güzelliklerini barındıran Urla’dan, insanın içini ısıtan sıcacık ama bir o kadar da hüzünlü, yarım kalmış bir aşk hikayesi… Okurken denizin ılık esintisini teninizde hissedecek, “Doğuran mı büyüten mi gerçek annedir?” in cevabını arayacak, aşkın yürek yakan tarafını görecek ve eskimeyen dostluklara şahitlik edeceksiniz. Merak edenlere keyifli okumalar.
Kitapla kalın…

Kitaba dair


Kitabın Adı ve Yazarı: Söylenmemiş Sözler /İclal AYDIN
Kitabın Basıldığı Basımevi yıl ve Tarih:1.Basım Mayıs 2021, Artemis Yayınları, İstanbul
Kitabın sayfa sayısı:413


Alıntılar
Başımıza gelen kötü şeylerin, bazı iyi şeylerin başlangıcı olabileceğini asla düşünmeyiz.
Sessizliğin pek çok şekli, pek çok sebebi olduğu gibi, her birimizin içinde bir söylenmemiş sözler deryası bulunuyor.