Yalan; aldatmak amacıyla bilerek ve kasten gerçeğe aykırı olarak söylenen söz, yazılan, çizilen, resmedilen, iletişim araçları ile ve sosyal medya kanalı ile yapılan hareketlerdir.
Yalan söyleyene de yalancı denir.
Yalan dolanla; dolaşık, bulaşık, çirkin işlerdir, yanlış yapmaktır. Doğru düzgün olmayan söz ve davranışlar, yolsuz ve haksızlıklardır. Yalan azgın nefsin ve hain şeytanın yapacağı işlerdir. Yalan insanın hem dünya hem de ahiretini karartan, yıkan çirkin bir iştir. Aldatma, kandırma amacına yönelik bir ahlaksızlıktır. Dinimizde zinhar haramdır. Toplumumuzda ise yalancılar dışlanmış, damgalanmış, itimattan sarsmış emniyet ve güvenilirlikleri kalmamış kişilerdir. Yalancıların toplum içindeki sosyal ve ekonomik, ilmi konumları, yerleri, mevkileri ne olursa olsun, isterse kral olsunlar hak ve halk nazarında en itibarsız kişilerdir.
Dinimiz, insanın kendisine ve topluma zararı dokunacak her türlü söz ve davranışları yasaklayarak haram kılmıştır. İslam Dininin yasakladığı kötü davranışlardan biride yalan söylemek ve yalan yere şahitlik yapmaktır. Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Yalan ve yalancı şahitlik, gerçeği ters yüz etmek demektir.
Öncelikle bir hadisi şerifi sizlere aktarmak suretiyle şu vurguyu yapmak isterim. Yalan bir müminde bulunamaz. Hadis-i şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır.
Safvan İbnu Süleym (r.a.) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedik, mü'min korkak olur mu?"
"Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:
"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır! Buyurdular.” (Muvatta, Kelam, 19, (2, 990)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in, bir başka hadislerinden yalan söylemenin zararını şöyle öğrenmekteyiz.
"Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde "yalancılar" arasına kaydedilir."(Muvatta, Kelam 18, (2, 990)
Bir başka hadis-i şerif ile yalan söylemenin itikadi boyutuna da vurgu yapmamız gerekir. Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde dört kötü huyun kişiye getireceği zararı şöyle aktarıyor.
"Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar o kişide münâfıklıktan bir sıfat bulunmuş olur: Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar." (Buhari, İman, 24)
Yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak, Allah'a şirk koşmak ve ana babaya isyan etmek gibi büyük günahların başında yer alır. Efendimiz (s.a.s)’den Ebu Bekre’nin bildirdiği bir hadisi sizinle paylaşmak isterim.
Sevgili Peygamberimiz bir gün ashabına; "Bakın, büyük günahların en büyüğünü size bildireyim mi?" diye buyurdu. Oradakiler; “Ey Allah'ın Rasûlü, Evet bildir," diyince, Efendimiz (s.a.s); "Allah'a şirk koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek" buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve "İyi belleyin, bir de yalan söylemek, yalancı şâhitlik yapmaktır" buyurdu. Bu son cümleyi sürekli tekrarladı. (Riyaz’üs-Salihin, Tercüme ve Şerhi, c.VI, Hadis No: 1554)
Yalan yere şahitlik, adaleti yanıltmakla birlikte vicdanları da yaralamaktadır. Bu sebeple yalan yere şahitlik yapanlar sadece hakkını yedikleri insanın değil tüm toplumun hakkını ihlal etmiş olurlar. Ayrıca insan, yalan söylediğinde veya yalan yere şahitlik yaptığında kimsenin bunu fark etmediğini zanneder. Oysaki Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir uyarı yapılmaktadır.
“Hiç şüphesiz Rabbin sürekli görüp, gözetlemektedir” (Fecr, 89/14),
Elbette Yaratan yarattıkları varlıkları her daim görmektedir. İnsanlar O’nu görse bile, O yarattıklarını her daim görücüdür. Bununla beraber bir başka gerçek şudur ki; her birimizin yanında yaptıklarımızı yazan melekler bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerimde bu husus bizlere şöyle aktarılıyor.
"İnsan hiçbir söz söylemez ki, onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen ve (kaydeden) hazır bir melek bulunmasın." (Kaf, 50/18)
Yalan yere şahitlikte bulunmamak ise imanın tezahürüdür. Kur’an-ı Kerim’den bir ayetle yalan yere şahitlik etmemenin, doğru sözlü olmanın müminlik alameti olduğunu beraberce öğrenelim. Furkan süresi 72. Ayette şöyle buyrulmaktadır.
“Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.” (Furkan, 25/72)
Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde konumuzla ilgili bizlere şu tavsiyelere uymamızı bildirmektedir.
“Hakkında bilgi sahibi olmadığı şeylerin ardına düşme. Gerçekten kulak, göz, ve gönül hepsi (bu durumdan) sorumludur. ” (İsra, 17/36)
“O halde pis putlardan sakının; yalan sözden kaçının.” (Hac,22/30)
“Ey İman edenler! Allah’tan sakının ve doğru sözlülerle beraber olun.” (Tevbe, 9/119)
Hz. Fahr-i Kainat (s.a.s) Efendimiz ise bizlere şu uyarıyı yapmaktadır.
“Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, Fücura (yani yoldan çıkmaya) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhari, Edep, 69)
Yalandan sakınıp doğru sözlü olmak dünyamızı da hayra ulaştıracaktır. Bir ayette yalandan kaçınıp doğru sözlü olanlara şöyle müjde verilmektedir.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab, 33/70-71)
Yalan ve yalancılık çok çirkin bir huydur. Yalan ve yalan yere şahitlik müminin vasfı asla olamaz. Allah (c.c.)’un kendisini gördüğünü ve konuştuklarını kayıt altına aldırdığını bilen ve buna bütün içtenliğiyle iman eden bir kimsenin ağzından yalan çıkması ve hele hele adaleti yanıltmak adına, insanları aldatmak adına yalan yere şahitlikte bulunması düşünülemez.
Nesillerimizin doğru sözlü olmaları için, yalandan ve yalan yere şahitlikten korunmak için yapmamız gerekenler var. Aile büyükleri önce kendileri yalan söylememek üzere mutlaka çocuklarına en doğru örnekliliği sergilemelidirler. Sonrada yalan konuşmalara engellemek adına kırıcı olmadan rencide etmeden doğru sözlü olmanın önemini ve gerekliliğini anlatmalı ve hissettirmelidirler.
Biz el-Emin olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ümmetiyiz. Bize O’nun (s.a.s) yoluna uymak yaraşır. Bize Efendimiz (s.a.s)’in örnekliliğini çocuklarımıza aktarmak yaraşır. Bize yalan yakışmaz. Bize yalan yere şahitlik asla yakışmaz.
Doğru Sözlülerden olmak için ise doğru söyleyenlerle beraber olalım.
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.(Tevbe, 9/119)
O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir. (Hud, 11/112)
Yüce Rabbim cümlemizi yalandan ve yalan yere şahitlikten muhafaza eylesin. Dünya ve ahretimizi mutluluğa ulaştırma adına doğru söz söyleyenlerden doğru davranış sergileyenlerden eylesin.
Allah’a emanet olun.