Tevbe edecek, af dileyecek kullar için af ve mağfiretin bol olduğu, birçok feyiz ve hikmetlerle dolu olan bir Miraç Kandili’ne daha dün gece idrak ettik. Bizleri bu güne kavuşturan Allah Teala’ya hamd ediyor, şükrediyoruz.
Sözlükte gece yürüyüşü, geceleyin yaya veya binekli olarak yapılan yürüyüş anlamına gelen isra, ıstılahta; Hz. Peygamber (s.a.s)'in gece Burak isimli bir binitle Mekke'den Kudüs'teki Beyt-i Makdis'e götürülmesi hadisesidir. Buradan Hz. Peygamber (s.a.v) Mi'raca çıkmıştır. İsrâ hadisesi Kur'an ile sabit olduğu için bu hadisenin inkârı mümkün değildir.
Kur'an-ı Kerîm'de bu olay şöyle anlatılmıştır:
“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra 17/1)
Ayet-i Kerimenin ifadesine göre isrâ hadisesi ruhanî bir hadise değildir. Hz. Peygamber bedeni ile birlikte Beyt-i Makdis'e götürülmüştür.
Bazı tefsirciler isrâ ve mi'rac hadisesini fiziki örneklerle, aklın anlayışına yaklaştırmaya çalışmışlardır. Fakat doğrudan doğruya ilahî bir ayet olan İsrâ'nın aklîleştirilmesi mümkün değildir. Tabiî bir tasavvur, emsâl ile tasavvur demektir. Hâlbuki benzeri görülmemiş bir olayı benzeri ile tasavvura kalkışmak tezat olur. O ancak müşahede ve haber ile bilinir. İsrâ hadisesinin, önemli bir diğer boyutu da, bu olaydan sonra Kudüs ve Mescidi Aksa’nın İslâm ümmetinin gözündeki öneminin daha da artmış olmasıdır.
Nitekim Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de; "Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür." buyurmuştur.
Peygamberimizin hayatı içinde önemli bir yeri olan Miraç, Allah'ın sevgili Resulünden başka hiç kimseye sunmadığı ilahi bir ihsandır. Yüce Peygamberimiz için pek büyük şan ve şereflerle dolu olan Miraç mucizesi, biz Müslümanlar için de ilahî rahmetler ve lütuflarla doludur.
Miraç olayının biz Müslümanlar için en önemli sonuçlarından birisi hiç şüphe yok ki, dinin direği olan namazdır. Namaz, bize bir miraç hediyesidir. Onun içindir ki, namaz mü'minin miracı olmuştur. Nasıl ki, yüce Peygamberimiz Miraç'ta vasıtalardan arınmış olarak Mevlası ile karşı karşıya geldi ise, mü'min de namazda vasıtasız olarak doğrudan doğruya Rabbinin huzuruna çıkar; sadece O'na kulluk etme ve sadece O'ndan yardım isteme fırsatı bulur. Eğer mü'min, günde beş vakit namazını dikkatle ve huşu içerisinde kılacak olursa o namaz onun için bir miraç olur, kul onunla Hakka yol bulur.
Böyle müstesna bir gece vesilesiyle sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S)'e vahyedilen, insanlığı mutluluğa götürecek prensipleri de hatırlamak lazımdır. Çünkü Kur'an-ı Ke rim'de Miracın ruhi hallerinden söz edilirken: "Allah kuluna vahyedeceğini etti."(Necm: 10) buyurulmaktadır.
Bu vahyedilen hakikatleri şöyle sıralayabiliriz: "Allah'a ortak koşulmayacak, yalnız O'na kulluk edilecek ve yalnız O'ndan yardım istenecektir. Anne ve babaya hürmet edilecek, onların duaları alınacaktır. Zinaya yaklaşılmayacaktır. Haksız olarak kimsenin canına kıyılmayacaktır. Yetimlere iyi muamele edilecektir. Ölçü ve tartıda doğruluk üzere olunacaktır. Bilmediğimiz bir şeyin ardından körü körüne gidilmeyecek, şuurlu hareket edilecektir. Yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürünmeyecektir."
Bu saydığımız prensipler hiç şüphe yok ki bir toplum için gerekli bütün ahlak ve fazilet kurallarını ihtiva etmektedir. İşte Miraç gecesi böyle mübarek bir gecedir. Bu geceyi ihya ederken bu gecede vahyedilen üstün gerçeklere kulak vermeliyiz, Yalnız Yüce Mevlâ'ya kulluk etmeli, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalıyız.
Evet, Mi’rac bir yükseliştir… Kulun Allah nezdinde yükselişi… Kullar bu yükselişi hiç şüphesiz O’nun razı olacağı bir hayat ile gerçekleştirirler. İhlas ile, takva ile, ibadet ve taat ile… Bilhassa da namaz ile. Zira namaz müminin mi’racıdır. Bu nedenle Kandilleri birer fırsat bilmeli, bu müstesna zaman dilimlerinde Allah'a daha da yakın olmaya çalışmalıyız. Bilelim ki, Allah'a yakınlık, O'nun emirlerini yerine getirmek, yasak ettiği şeylerden kaçınmakla mümkündür.