“Bir şey gerçek değilse bile, yeterince kişi ona inanıyorsa gerçeklik etkisi yaratır.”
> Bilinmeyen bir manipülatör
Sabah gözümüzü açtığımız anda başlar aslında manipülasyon. Akışta rastladığımız bir reklam, bilinçaltımıza işlenmiş bir siyasi söylem, masum görünen bir sosyal medya akımı...
Bunların hangisi biziz, hangisi bizden alınmış?
Zihinlerimiz artık kendi eylem alanlarımız olmaktan çok, başkalarının oyun alanı haline geldi. Peki biz, gerçekten neye inanıyoruz?
Yoksa inandığımız her şey, birilerinin ustaca yerleştirdiği bir illüzyon mu?
Manipülasyonun en güçlü silahı “algı”dır. Çünkü gerçek zaman ister, emek ister, sabır ister. Ama algı? Sadece birkaç saniye ve birkaç doğru kelimeyle şekillendirilebilir. Dikkat ettiniz mi? Son zamanlarda gerçeklikten çok “doğru gibi duran” şeyler konuşuluyor. Çünkü toplumlar artık neyin gerçek olduğunu değil, neyin daha çok tekrarlandığını sorguluyor.
Yapay zekâdan algoritmalara, sosyal medya filtrelerinden clickbait başlıklara kadar her şey birer manipülasyon aracı haline geldi. Artık bizi sadece neye tıkladığımızla değil, neye ne kadar süre baktığımızla da analiz ediyorlar. Ve duygularımız üzerinden bizi yönlendiriyorlar.
Çünkü öfke daha çok tık getirir. Umut daha çok bağış toplatır. Korku ise daha çok kontrol sağlar.
Eskiden bir kürsüye çıkan, kalabalığa seslenen liderler vardı. Şimdi milyonları etkileyen bir “influencer” bir ürünle birlikte aynı anda bir fikir de pazarlayabiliyor.
En tehlikelisi de şu: Bu yeni manipülatörler kendilerinin bile manipüle edildiğinin farkında olmayabiliyor. Zincirleme bir etki yaratılıyor. Bilinçli ya da bilinçsiz, hepimiz birbirimizi yönlendiriyoruz.
Öncelikle şunu kabul edelim: Manipülasyon hayatın her yerinde var. Ama bilinçli birey olmak, bunu fark edebilmekle başlar. Sorgulamak, düşünmek, kaynakları kontrol etmek... Bunlar artık sadece entelektüel alışkanlıklar değil, hayatta kalma refleksleri haline geldi.
Bir fikre kapılmadan önce şu soruyu sorun:
“Bu gerçekten benim düşüncem mi, yoksa bana düşündürülmek istenen mi?”
Manipülasyonun en karanlık gücü, sizi onun var olmadığına inandırmasıdır. Ama farkında olmak, ilk özgürlüktür. Zihinlerimizin iplerini başka ellere teslim etmeden, düşünmeye, sorgulamaya, kendi gerçekliğimizi inşa etmeye devam etmeliyiz.
Çünkü özgürlük, sadece seçim hakkı değil, kimin aklında yaşadığını bilme cesaretidir.