Türkiye’de sağlık hizmetleri, yıllardır tartışmaların odağında. Kimine göre çağ atlamış bir sistemimiz var, kimine göre ise temel ihtiyaçlara bile ulaşmak artık bir sabır sınavı. Benim gözümden bu tablo, ne tamamen karanlık ne de tam anlamıyla aydınlık… Ancak sahadaki gerçekleri görmezden gelmek mümkün değil.
AYDIN’DA SAĞLIK ALTYAPISI GÜÇLÜ AMA YORGUN
Aydın genelinde, özellikle devlet hastanelerinde ciddi bir yoğunluk söz konusu. Yeni yatırımlar, yapılan ek binalar, açılan birimler umut verici; ancak bu adımların hızına artan nüfus ve talep ayak uyduramıyor. Doktor sayısı hâlâ yetersiz, randevu sistemleri vatandaşın sabrını zorluyor. “MHRS’den randevu bulamıyoruz” şikâyeti neredeyse herkesin ortak cümlesi haline geldi.
Bir yanda modern binalar yükseliyor, diğer yanda koridorlarda sıra bekleyen insanlar…
NAZİLLİ’DEKİ DURUM: SEVGİ VAR, SİSTEM YOK
Nazilli özelinde konuşacak olursak; Nazilli Devlet Hastanesi uzun yıllardır bölgenin sağlık yükünü taşıyor. Başhekim değişiklikleri, personel rotasyonları ve yönetimsel kararlar sık sık gündeme geliyor. Bu kadar sık değişimin olduğu bir yerde istikrar beklemek kolay değil.
Yine de, sağlık personelinin özverisi tartışılmaz. Hemşiresinden doktoruna kadar herkes, imkanlar dahilinde elinden geleni yapıyor. Fakat sistem, bu çabayı desteklemek yerine çoğu zaman engel çıkarıyor.
Halkın “başhekim gitti, şimdi ne olacak?” sorusu aslında sadece bir isim değişikliğine değil, güven arayışına işaret ediyor.
KIRSALDA UNUTULAN SAĞLIK
Nazilli’nin çevresindeki kırsal mahallelerde ise durum çok daha zor. Aile hekimi bulmak, ilaç yazdırmak, hatta kan tahlili yaptırmak bile bazen bir günün tamamını alabiliyor.
Yaşlı nüfusun yoğun olduğu bu bölgelerde, “ayağına sağlık hizmeti gitmeli” prensibi artık sadece bir temenniden ibaret. Mobil sağlık hizmetleri ise hâlâ yetersiz.
SONUÇ: SAĞLIK HİZMETLERİ YETERLİ DEĞİL, AMA İMKANSIZ DA DEĞİL
Türkiye genelinde olduğu gibi Aydın’da da sağlık sistemi emekliyor ama pes etmiyor.
Sorunlar çok: doktor eksikliği, randevu çilesi, yoğunluk, yıpranan personel…
Ama bu ülkenin sağlık çalışanları, her sabah yeniden beyaz önlüğünü giyip umutla işe gidiyor.
Yani sorun, sağlıkçılarda değil; onların elini kolunu bağlayan sistemde.
Gerçek reform, sadece bina yapmakla değil, çalışanı da hastayı da mutlu eden bir düzen kurmakla olur.