Kızılcaköy halkı iki ayı aşkın süredir deyim yerinde ise diken üstünde. Yediden yetmişe, kadını erkeği hiç kimsede ne uyku var ne huzur. Herkes geleceklerinden endişeli. Sebebi ise köy sınırları içine kurulması için faaliyetlere başlanılan jeotermal santral (JES). Onlar Alangüllü’de yer alan JES’in etrafında kuruyan incir ve zeytin ağaçlarını gördükleri için köylerinde JES istemiyorlar.  Bu amaçla köylerine çadır kurdular, JES yaptırmamak için 7 gün 24 saat nöbet tutuyorlar. Azimliler, yetkililer JES kurulmasına engel olmaz, seslerini duymazsa, nöbet çadırlarını önce Aydın Kent Meydanına, olmadı TBMM önüne kurmakta, mücadele ateşini büyütmekte kararlılar. Peki köy halkı JES kaygılarında ne kadar haklı. Bu konuyu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kabul edilen ve ÇED süreci başlatılan Gürmat Elektrik Üretim A.Ş.’nin hazırlattığı “Çiftlik Jeotermal Ruhsatında Kaynak Arama-1 Projesi” üzerinden değerlendireceğiz. Gürmat Elektrik Üretim A.Ş. tarafından Aydın ili, Merkez ve İncirliova ilçeleri, Dereağzı, Kızılcaköy, Gerenkova, Kardeşköy ve Balıkköy Mahalleleri mevkide J-894/A ve J-894/B Ruhsat numaralı alanlar içerisinde elektrik enerjisi üretimi amacıyla 28 adet lokasyonda 57 adet jeotermal sondaj faaliyetini içeren “Çiftlik Jeotermal Ruhsatında Kaynak Arama-I” projesi hazırlatıldı. PROJEYE GÖRE; Her bir sondaj lokasyonu için ortalama 10-16 dönüm alan ihtiyacı söz konusu. Sondajların tamamı 5.919.00 hektar alana sahip. Planlanan proje kapsamında verilen kuyuların öncelikli olarak “Sarı Zeybek JES(54 MWe)” projesinde kullanılması planlanmakta olup, ruhsat sahası içerisinde “Gürmat Elektrik Üretim A.Ş.” tarafından planlanabilecek diğer JES’de de kullanılabilecektir. PROJEYE GÖRE; Çiftlik sahasında Kızılcaköy’de şimdilik 57 adet jeotermal kuyu ve bir adet JES kurulacak. Bu JES’in kuruluşu sırasında geniş toprak alanları etkilenecek. Bu sahada daha sonra başka JES’lerin yapılması da planlandığından bundan sonra Çiftlik sahasında neredeyse tarım ve yaşam alanları kalmayacak, her taraf JES ve kuyuları tarafından işgal edilecektir. Kızılcaköy’de kurulması düşünülen JES’in ne kadar büyük olduğunu ve ne kadar alanı etkileyeceğini anlamak için yine Gürmat A.Ş’ye ait Alangüllü’deki 47,5 MW gücündeki JES ile karşılaştırmak bir fikir verecektir. Kızılcaköy’de kurulacak JES, Alangüllü’de kurulu olan JES’ten daha büyük, daha fazla toprak alanı işgal edecek, çevreye daha fazla zarar verecektir. PROJEYE GÖRE; Kuyu lokasyonları seçiminde 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda yer alan “Yerleşik Konut Alanları”ndan, “Gelişme Konut Alanları”ndan, rekreasyon alanlarından, ortak alanlardan ve mevcut yerleşim dokusundan, 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli imar planları bulunan alanlardan, ruhsat sahaları içerisinde Büyük Ova Kanunu kapsamında kalan yerlerden ve 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” kapsamındaki alanlardan uzak durulmuştur. Oysaki ÇED projesini incelediğimizde yazılanların gerçeği yansıtmadığı görülmektedirler. Çiftlik sahasında yapılacak bazı kuyuların yerleşik konut alanlarına 20-30 metre mesafe yakınına kurulacağı, yeni konut alanlarının gelişmesinin engellendiği görülmektedir. Yine projeye bakıldığında Çiftlik jeotermal sahasının Büyük Ova Kanunu’nda belirlenen sınırların içinde olduğu, JES ve kuyuların zeytin ve incir bahçeleri içinde kurulacağı görülmektedir. ÇED projesinde bir yerde; “Proje kapsamında verilen sondaj lokasyonları genel olarak tarım arazisine denk gelmekte.” denilmektedir. Bu cümle aslında malümun bilerek veya bilmeyerek itirafıdır. ÇED dosyasında belirtildiği gibi Çiftlik jeotermal sahasında kurulacak JES ve kuyuların hepsi birinci sınıf tarım arazilerinde-özellikli tarım arazilerinde-dikili tarım arazilerinde kurulacaktır. ÇED projesine baktığımızda; Sondaj lokasyonlarında planlanan parsel kullanım arazilerinin özelliği şu şekildedir. 1)Zeytinlik ve incir bahçesi= 6.423.00 m2; 2)Tarla=66.980.84 m2; 3)Bahçe=5.440.00 m2; 4)İncir bahçesi=284.214.97 m2; 5)Evli incir bahçesi=32.947.00 m2. Bu veriler bize Kızılcaköy’de kurulacak JES ve kuyuların toplam 396.004.84 m3 büyüklüğündeki incir ve zeytin bahçelerinde, özellikli tarımsal ürün yetiştirilen tarla ve bahçelerde kurulacağını, etkileyeceğini göstermektedir. Oysaki; 1) Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanunu’na göre mutlak tarım, özel ürün, dikili tarım, sulu tarım arazilerinde tarımsal üretim dışında bir şey yapılamaz. 2)Büyük Ovalarda bulunan tarım arazileri hiçbir suretle amaç dışı kullanılamaz. 3)Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması hakkındaki kanuna göre zeytin alanlarına 3 km mesafede sanayi tesisi kurulamaz. Bu kanunlara baktığımızda Çiftlik jeotermal sahasında yer alan Kızılcaköy’de JES ve kuyu yapılması yasal değildir. PROJEYE GÖRE; Tarım arazisi vasfında olan kuyu lokasyonlarında yüzeyden yaklaşık 25 cm kalınlığında bitkisel toprak, çamur havuzunda ise ilave 2,25 metrelik alt örtü toprağı sıyrımı olacaktır. Arazi düzenleme çalışmasında oluşacak bitkisel toprak miktarı 4.000 m3, çamur havuzundan kaynaklı oluşacak alt örtü toprağı 4.725 m3 olup toplam 8.725 m3 toprak parçası tarım dışı kalacaktır. Normalde 1 cm3 toprak 500 yıllık süreçte oluşur. Bu hesaba göre Kızılcaköy’de kurulacak JES’in toprakta yaptığı zarar sonrası aynı bölgede tekrar zeytin ve incir yetiştirmek için en az 436 milyon yıl beklemek gerekecek. PROJEYE GÖRE; Proje alanı yakın çevresinde herhangi bir göl veya gölet bulunmazken, gerçekte ruhsat alanının kuzeyinde en yakın kuyuya yaklaşık 2 km mesafede İkizdere Barajı (işletme halinde, içme suyu temini amaçlı) yer almaktadır. Oysaki Su Kirliliği Yönetmeliği’ne göre su kaynağına 3 km mesafede endüstriyel atıksu oluşturan sanayi kuruluşlarına izin verilemez. Kızılcaköy’de JES yapımına izin verilmesi, Aydın kent merkezinin içme suyu ihtiyacının tehlikeye girmesi anlamı taşımakta olup, yasal değildir. PROJEYE GÖRE; Test aşamasında ortaya çıkacak test suları Aydın Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından belirtilen konulara göre bertaraf edilecektir. Kuyu testi çalışmaları bu kurumların gözetiminde yapılacak. İşletmeye geçilmesi halinde jeotermal atıksuyun öncelikle Reenjeksiyon ile bertaraf edilmesi, reenjeksiyonun mümkün olmayacağının bilimsel olarak ispatlanması halinde ise konu ile alakalı belgeler ile birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşü alınacaktır. Peki Kızılcaköy’de kurulması düşünülen JES işletmeye geçtiğinde tahmini olarak ne kadar akışkanı çevreye bırakarak kirlilik yükü oluşturacaktır? 2011 yılında Celal Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesinden Murat Ünver Germencik’te Gürmat’a ait 47,5 MW kapasiteli JES’de performans analizi tez çalışması yapmıştır. Bu çalışma sonuçları göz önüne alındığında, Kızılcaköy’de Gürmat’ın kuracağı 54 MW kapasiteli JES’in faaliyeti sırasında su kaynaklarına- topraklara-havaya 5 milyon ton akışkan/yıl, 12 milyon ton su buharı/yıl, 600 bin ton yoğuşmayan gaz/yıl bırakacağı tahmin edilmektedir. Bu mevcut kirlilik yükü ise şimdiliktir. Çünkü Çiftlik jeotermal sahasında başka JES’lerin yapılması da planlanmaktadır. PROJEYE GÖRE; Her kuyu lokasyonunda 25 kişinin çalışacağı ön görülmektedir. Proje sondaj çalışmalarında geçecek süre 2-6 ay arasında tahmin edilmektedir. Peki bu proje uygulaması sırasında JES ve kuyu kurulumu sırasında ne tür ve ne miktarda kirlilikler olacaktır? Sondaj çalışmasında kullanılacak olan sondaj çamurundaki toplam su miktarı 3.299.231,5 lt dır; Çalışmalar boyunca personelden kaynaklı evsel nitelikli katı atıklar 36 kg/gün ( 2 ayda 2.160 kg); Ambalaj atığı miktarı 10,8 kg/gün; miktarı belli olmayan Bitkisel Atık Yağlar-Atık Yağlar-Sondaj Çamurları-Emisyonlar-Bitkisel topraktır. Bu sonuçlara göre JES’ler Kızılcaköy’de ciddi miktarda Atık Kirliliği oluşturacaktır. Çok daha önemlisi ise JES’lerin bölgedeki yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını kirletmesi dışında kendilerinin de faaliyetleri sırasında ciddi miktarda su kullanacak olmalarıdır. Bu durum ise bölgede yaşayan, tarım yapan halkın kullanacağı su kaynaklarının hızlı şekilde azalmasına sebep olacaktır. PROJEYE GÖRE; Proje alanı yasal mevzuatla korunan alanlardan Milli Park, Tabiatı Koruma Alanı, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Yaban Hayvanı Yerleştirme Sahası, Tabiat Parkı, Tabiat Anıtı ve Ramsar Alanı içerisinde bulunmamaktadır. Buna ek olarak proje alanı yasal mevzuatla korunmayan alanlardan olan; Önemli Kuş Alanı ve Önemli Doğa Alanı içerisinde bulunmamaktadır. Proje içeriğine baktığımızda, yapılan çalışmalar sonucunda, proje alanı ve yakın çevresinde 20 SÜRÜNGEN türü tespit edilmiştir. Bern Sözleşmesine göre; 11 tür kesin koruma altındaki hayvan türleri, 9 tür ise koruma altındaki hayvan türleri kategorisinde yer almaktadır. Proje sahasında bulunan ve bulunabilecek 3 AMFİBİ türünden IUCN listesine göre 1 tür yetersiz veri kategorisinde ve 2 tür düşük riskli kategorisindedir. Bern Sözleşmesine göre; alanda dağılış gösteren tüm türler koruma altındaki hayvan türleri listesinde bulunmaktadır. Yine yapılan çalışmalar sonucunda, proje alanı ve yakın çevresinde 72 KUŞ türü tespit edilmiştir. Bern Sözleşmesine göre 49 tür kesin koruma altındaki hayvan türleri, 16 tür koruma altındaki hayvan türleri kategorisinde yer alırken, 7 tür ise Bern Sözleşmesi ek listelerinde yer almamaktadır. ÇED projesine göre, proje alanı ve yakın çevresinde 19 MEMELİ türü bulunmaktadır. Bern Sözleşmesine göre 1 tür kesin koruma altındaki hayvan türleri, 6 tür koruma altındaki hayvan türleri kategorisinde yer almaktadır. ÇED projesi içeriğine baktığımızda Çiftlik sahasında saptanan sürüngen, amfibi, kuş, memeli türlerinin büyük çoğunluğunun kesin koruma altındaki hayvan türleri ve koruma altındaki hayvan türleri kategorisinde olduğu görünmektedir. Bu sonuçlar ise ÇED projesinde belirtildiği gibi JES proje alanının Önemli Kuş Alanları, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Yaban Hayvanı Yerleştirme Sahasında yer almadığı açıklaması ile örtüşmediği, ÇED projesinin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. PEOJEYE GÖRE; “FLORA-FAUNA” bölümünde yer alan ifade trajikomiktir. Projede fauna(bir bölgede yaşayan hayvan türlerinin tümü) koruması, zarar görmemesi için alınan tedbir şu şekilde ifade edilmiştir. “Proje alanında bulunan ve bulunması muhtemel fauna türleri için gerekli uyarılar yapılarak özellikle rahatsız edilmeyeceklerdir.” Tabiki bu ifade sonrası insan merak ediyor. Acaba JES şirketi hangi yöntemle ve ne şekilde bölgede yaşayan hayvan türleri ile irtibata geçecek, gerekli uyarıları yapacak ve onları rahatsız etmeyecek? PROJEYE GÖRE; Diğer trajikomik olay projenin EK 1-C bölümünde yer almaktadır. Bu bölümde yer alan 129 sayfalık “Sondaj çamuru kimyasallarına ait malzeme güvenlik bilgi formları” kısmı İngilizce olarak ÇED dosyasına konulmuştur. 592 sayfa ÇED raporunun dörtte birinin İngilizce yazılarak projeye dahil edilmesini anlamak gerçekten güçtür. Şimdi burada sormak gerekir. Türkiye’de hangi köylü 129 sayfalık İngilizce ÇED raporunu inceleyip Halkı Bilgilendirme Toplantısında buna itiraz edebilecektir? Bunun izahı aslında çok basittir. Burada ÇED projesini hazırlayan ve ÇED projesini inceleyip olumlu bulan kamu makamları, halkın gerçekleri öğrenmesini istemedikleri için böyle bir yola başvurmaktadır. Diğer bir sebep ise Türkiye’de kurulu JES’lerin çoğunun yabancı ortaklı, Dünya Bankası-Avrupa Birliği destekli projeler ve uygulamalar olmasıdır. Nitekim Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Avrupa Birliği ortaklaşa olarak Türkiye’de 11 Nisan 2017 tarihinde Avrupa Birliği ekonomik destekli “ ÇED Kapasitesinin Güçlendirilmesi İçin Teknik Yardım Projesi” etkinliği düzenlemiştir. Anlaşılan Kızılcaköy’de kurulacak JES için ÇED projesini hazırlayan firma ya aceleden, ya nasıl olsa hiç bir resmi makam bu raporu gerçekten okumadan onaylıyor alışkanlığından, yada nasıl olsa bu bir Avrupa projesi gerçeğinden hareketle “Çiftlik Jeotermal Ruhsatında Kaynak Arama-I” projesinin 129 sayfalık kısmını İngilizce olarak dosyaya koymuştur. Sonuç olarak Çiftlik Jeotermal Ruhsatında Kaynak Arama-1 projesini incelediğimizde Kızılcaköy halkının iki aydır yaşadığı kaygı ve endişenin ne kadar haklı ve meşru olduğu ortadadır. Burada kaygı ve endişe veren durum, bu ÇED projesine olumlu rapor veren resmi makamların yaklaşımıdır. İşte bu resmi makamların yıllardır her JES için ÇED gerekli değildir kararı vermesi nedeni ile Aydın şu anda topyekun yok olma sürecine girmiştir. Peki Aydın’da bu yok oluş; Kim için? Ne adına? Ne pahasına olmaktadır?