İncirin iklim ve ekolojik istekleri nedeniyle az sayıda ülkede üretimi yapılabilmekte. Türkiye bu ender ülkelerden biri olup gerek kuru, gerek sofralık incir üretiminde, dünya ülkeleri içinde ilk sırada yer almaktadır. Dünyadaki tüm incir üretimin yüzde 29’u, kuru incir üretiminin üretimin yüzde 47’si, kuru incir ihracatının yüzde 64’ü Türkiye tarafından gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de incir için en uygun ekolojik koşullara Büyük ve Küçük Menderes Havzaları sahiptir. İncir üretimin yaklaşık yüzde 80’i bu havzalarda gerçekleşmektedir. Türkiye’de incir üretim alanlarının yüzde 73’ü, incir üretiminin yüzde 61’i ise Aydın’da yer almakta ve yapılmaktadır. İncir üretiminde kaliteyi belirleyen en önemli etkenlerden biri iklim koşullarıdır. Türkiye’de, dünyanın aksine incir hasat edilen alanda artış olmakla birlikte, verimde de dünyanın aksine son yıllarda sabit kaldığı görülmektedir. Bunun nedeni ise incir üretiminin yapıldığı alanlarda ekolojik değişikliklerin olması, incir üretimi ve verimini etkileyen çevresel faktörlerin giderek artmasıdır. Aydın’da incir üretimi ve verimine en fazla zararı Büyük Menderes Havzası’nda sayıları 33’e ulaşan jeotermal santraller(JES) vermektedir. Bu JES’ler her yıl Aydın semalarına 190 milyon ton su buharı, 9 milyon ton yoğuşmayan gaz salarak Aydın’da bağıl nemi artırmakta, sera gaz emisyonunu arttırarak iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Bu iklim değişikliği ise endemik bir bitki olan incir ağaçlarının üretim ve verimini azaltmaktadır. Yılda 80 milyon ton salınan akışkan ile yeraltı ve yerüstü su kirliliğine de sebep olan JES’ler Aydın’da incir ağaçlarının toplu şekilde kurumasınada sebep olmaktadır. JES’lerin incire verdiği zararlar giderek artarken, çiftçiler ne yapacağını bilemezken, Aydın seçilmiş ve atanmışları bu sorunlara çözüm üretmek yerine, incir üretim alanlarında jeotermal ile ısınan seralarda muz yetiştirileceği müjdesi vermektedir. İncirin başkenti olan Aydın dünyada en fazla incir üretim alanlarına sahip olmasına, dünyada en fazla kuru incir üretimi yapılmasına, yıllık ortalama 264 milyon dolar incir ihracatı yapılmasına rağmen, tüm bunların göz ardı edilerek incir üretim alanlarında seralarda muz yetiştiriciliğini önermek anlaşılır ve kabul edilebilir bir şey değildir. Aydın’da jeotermale bağlı incirin yaşadığı kötü kaderin bir benzerini üzümün başkenti olan Manisa ilide yaşamaktadır. Ekonomik büyüklük olarak Türkiye, Çin’in ardından dünya sofralık üzüm üretiminde ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye 270 bin ton üretim ve 230 bin ton ihracat ortalaması ile dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve ihracatında birinci sırada yer almaktadır. Türkiye sofralık ve kurutmalık üzüm üretiminde Ege Bölgesi ilk sırada gelmektedir. Manisa ili yüzde 34 ile Türkiye’de en geniş üzüm bağı yetiştiricilik alanlarına sahip olup, tek başına Türkiye kurutmalık üzüm üretiminin yüzde 90’ını karşılamaktadır. Alaşehir ve çevresinin en önemli geçim kaynağı üzüm olup, Alaşehir üzümün başkentidir. Alaşehir 2017 yılında 254 bin ton üzüm ihracatı yaparak Türkiye rekoru kırdı. Manisa’da şu an 8 adet JES faaliyet göstermekte olup bu JES’ler akışkanları ile yeraltı ve yerüstü sularını kirletmektedir. Pamukkale Üniversitesi 2010 yılında Alaşehir’de yaptığı araştırmada yeraltı sularında bor seviyesini normalin 124, arseniği 94 kat fazla saptamış. 2017 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı Gediz havzası yeraltı sularında yaptığı araştırmada arsenik seviyesini normalin 300 katı fazla oranda saptamıştır. Bakanlık arseniğin sebebini jeotermal ve madenlere bağlamış, İzmir ve Manisa valiliklerine gönderdiği yazılarda yeraltı sularında arsenik seviyesi normale dönene kadar yeni jeotermal ve madenlere izin verilmemesini emretmiştir. Bugün Gediz havzasında üretilen üzümlerde yapılan ölçümlerde Bor seviyesi normalin 20-30 katı kadar fazla oranlarda saptanmıştır. Manisa’da JES’ler akışkanları ile yeraltı ve yerüstü sularını, üzümleri kirletmektedir. Bunun dışında JES’lerin faaliyetleri sırasındaki pek çok ciddi kazalar da meydana gelmektedir. Manisa Alaşehir ilçesi Alkan köyü Muratlar mevkisinde Mayıs 2012 yılında jeotermal kuyu patladı. Bu patlamada 50 metre genişlikte çukur meydana geldi. Sıcaklığı 300 dereceye varan sıcak su 100 metre yükseğe, 700 metre uzağa ulaştı. Bu patlama ile yüzlerce dönüm üzüm bağı yandı ve kurudu, topraklar çoraklaştı ve üretim dışı kaldı, yerüstü ve yeraltı suları kirlendi. Bugün aradan 6 yıl geçmesine rağmen bu kuyudan hala jeotermal akışkan sızıntısı devam etmektedir. Normalde Orman ve Su İşleri Bakanlığının Gediz Havzası yeraltı su kaynakları çalışması, Pamukkale Üniversitesinin Alaşehir yeraltı su ve topraklarındaki çalışma, Alaşehir jeotermal kuyu patlaması sonrası Gediz Havzasında yeni jeotermal santral kurulmaması gerekirken Manisa’da tam tersi uygulama Manisa Valiliği tarafından hayata geçirildi. Manisa Valiliği 2018 yılının Ocak ayında yeni 21 adet Jeotermal Kaynak Arama Ruhsat Sahası İhalesi yaptı. Bu ruhsat sahalarında yer alan toprak alanların yüzde 70’i ise Gediz havzasında yer almaktadır. Bu yeni ihale Manisa çiftçilerinde Gediz havzasında üzümün geleceği konusunda ciddi boyutta endişe yaşamalarına sebep oldu. Nitekim Ekim ayının ilk haftasında Alaşehir Sarıgöl’de Ziraat Odaları, Ziraat Mühendisleri Odaları, Sivil Toplum Kuruluşları, Çevre Derneklerini ve halkın geniş katılımı ile “Jeotermalin Tarıma Etkisi” konulu toplantı düzenlendi. Toplantıya ilin seçilmiş ve atanmış mülki ve idare amirleri davetli olmalarına rağmen katılmamıştır. Üzüm üreticisinin yanında olmayan mülki ve idare amirleri ise aynı hafta içinde kamuoyuna Salihli’de jeotermal ısıtma ile serada muz yetiştirildiği müjdesini vermişlerdir. Dünyada kuru üzüm üretimi ve ihracatında dünya birincisi olan Manisa’da üzüm bağlarında JES kurulumuna izin verilmesini, yeraltı ve yerüstü sularda bor ve arsenik kirlenmesine ses çıkarılmamasını, Orman ve Su İşleri Bakanlığı araştırmasının ve emirlerinin görmezden gelinmesini, Üniversite çalışmalarının yok sayılmasını anlamak mümkün değildir. Hele hele Gediz havzasında üzüm tarlaları çoraklaşırken, üzüm ürünü sağlıklı gıda vasfını kaybederken, çiftçi kan ağlarken, serada jeotermal ile ısıtmalı muz üretimini müjde olarak vermek akıl tutulmasından başka bir şey olmasa gerek. Aydın ili incir üretimi ve ihracatında dünya birincisi olmasına rağmen incir tarlaları JES’ler tarafından işgal edilmekte, incir ürünü yok edilmekte, yetkililer tarafından bu alanlarda muz yetiştirileceği müjdesi verilmekte. Manisa ili kuru üzüm üretimi ve ihracatında dünya birincisi olmasına rağmen üzüm tarlaları JES’ler tarafından işgal edilmekte, üzüm ürünü yok edilmekte, yetkililer tarafından bu alanlarda muz yetiştirileceği müjdesi verilmekte. Aydın ve Manisa ili mülki ve idare amirlerinin muz meyvesine karşı duydukları sevdaya saygı duysakta, bu toprakların Afrika kıtasında olmadığı, bu topraklarda yaşayanların Afrika’lı olmadığı, bu toprakların gerçeğinin incir ve zeytin olduğunu, halkın da muz için incir ve üzümden asla vazgeçmeyeceğini bilmeleri gerekir. Diğer bilmeleri gereken gerçeğinde bu topraklar üzerinde kurulu cumhuriyetin Muz Cumhuriyeti olmadığı, incir ve üzüm üreticilerinin bu topraklarda Muz Cumhuriyetinin kurulmasına ne pahasına olursa olsun izin vermeyecekleri gerçeğidir.