Akıl ve mantığın algılamakta zorlandığı, olaylar zinciri yaşıyoruz.
Siyaset allak bullak. Kimin eli kimin cebinde anlamak mümkün değil.
İşi bilenlerle, işe gidenler birbirine karıştı. Ortalık tam bir ARAP saçı.
Bugüne kadar ırkçı suçlamalara hedef olan MHP, ülke huzuru için Barış Güvercini oldu.
Siyasette baş döndüren gelişmeler yaşanıyor. Enflasyon ve pahalılığı, geride kaldı.
Millet önce, HUZUR dedi.
Siyaset, MHP’nin FEYKİYLE şaşkın. Kimse cevap veremiyor. Her parti tuş olmuş durumda.
Yaşananlara, siyasi partiler cevap bile veremeyecek durumda. KROKE durumu yaşıyor.
Uzun yıllar içişleri bakanlığı yapmış, Süleyman Soylu ne diyordu mecliste?
“Terör örgütünden ahlak bekleyen AHMAKTIR. Terör örgütünden hukuk bekleyen ve terör örgütünden, acaba ondan bir şey olur mu diye, ona yaslanan HAİN OĞLU HAİNDİR. Terör örgütünden merhamet, vicdan bekleyen VİCDANSIZDIR” sözleri TBMM’de milletvekillerince dakikalarca ayakta alkışlanmıştı. Türkiye olmazları başaran bir ülke.
İktidar, kendini ortaya koydu. 40 yıl sonra “YA BARIŞ YA BARIŞ” dedi.
Millet, 41 yıl sonra 30 bin şehit veren milletimiz, BARIŞ GELECEK Mİ? Beklentisine girdi.
Veya 5-6 yıl önceki gibi fiyaskoyla mı bitecek, göreceğiz.
İktidar kararlı hareket ediyor. Ama karşında terör örgütü PKK var. Endişeliyiz.
Süleyman Soylu’nun dediği gibi ahmaklığımız mı ortaya çıkacak, yoksa 40 yıl sonra Türkiye özlediği BARIŞA MI kavuşacak.
İnşallah.. milletin beklediği, huzura kavuşuruz.
İşin sonunda PKK, KARAMANIN KOYUNU SONRA ÇIKAR OYUNUNU oynarsa da, o zaman sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi, BU İŞİN SONUCU KENDİLERİ İÇİN ÇOK KÖTÜ OLUR.
**
GAZETECİLİK Mİ? AMAN HA!
Günümüzde, ülkeler arası menfaat mücadelesi zirve yaptı.
Düşünceyi ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. Dense de, kabak gazetecilerin başında patlıyor.
Haber yapan GAZETECİ, ne yazık ki bir algıyla tutuklanıyor.
Yalnız siyasi partiler de değil, her birey düşüncesini özgürce açıklamak ve iktidarı eleştirmek hakkına sahiptir denir, ama..
Uygulama da bu göz önüne alınmıyor. Gazeteci tutuklanıyor.
Demokratik rejimlerde, gelişmiş ülkelerde, insanlar hiçbir endişeye kapılmadan açıkça konuşabiliyor, hiç kimse algı yaratmıyor.
Hakaret etmeden, en sert dille iktidarı eleştirebiliyor.
Gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasında en açık farkta işte burada.
Ülkeyi yönetmeye talip olanların, eleştiriye tahammüllü olmaları gerekir.
Ülkemizde durum böyle mi?
Hukukun üstünlüğü endekslerinde, dünya ülkeleri arasında ne yazık ki, son sıralarda yer alıyoruz.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ düşüncesinden dolayı bir buçuk aydır Silivri zindanında yatıyor.
Tutuklanan CHP’li ve DEM Partili belediye başkanlarına sürekli yenileri ekleniyor.
Sokakta, TV mikrofonlarına düşüncelerini açıklayan insanlar bile gözaltına alınabiliyor.,
Kimileri de tutuklanıyor. Oysa yasalara göre hakaret içermeyen hiçbir eleştiri suç değildir.
Amaç, korku toplumu yaratmaksa, amaç hasıl oldu. Gazetecilik mesleği en zor mesleklerden biri oldu.
Halkın haber hakkına saygı duyarak doğru haber yapmak ülkemizde adeta suç haline geldi.
ÜLKE OLARAK BU UYGULAMALARIMIZ İLE KAN KAYBEDİYORUZ. BİRAN ÖNCE BU DURUMDAN KURTULMALIYIZ.
**
ZAMAN, HER ŞEYİN İLACI MI?
6 Mayıs 1972: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Mahir Çayan gibi 3 genç fidanın darağacına asılış tarihidir.
Deniz gezmiş, TİP mensubuydu. Bu 3 genç, 13 kişinin katili olarak o günün teröristleri olarak asıldı.
Heyhat. O günün teröristleri bugün, asılış yıldönümlerinde vatansever olarak anılıyor.
Amerikan 6. filosu mensuplarını İstanbul’a çıkartmadılar. Halkın Kurtuluş Ordusu altında gösteriler yaptılar.
Hatırladığım kadar, milletin namusuna sahip çıkmak istediler. Delikanlılıkları tuttu ve yaptılar.
Devlete isyan ettiler diye anıldılar. Ve idam edildiler. Zaman insana neler yaşatıyor.
O günün teröristleri denen bu gençler, bugün vatanseverler diye minnetle anılıyor. Günümüz de inanılmaz olaylar yaşanıyor. Akıl tutulması yaşanıyor.
40 yıldır, 25 bin kişinin bebek katili diye tepki gösterdiği APO, düne kadar neydi? Bugün ne duruma geldi.
Abdullah Öcalan, bir KÜRT değildir.
APO (Abdullah Öcalan) bir Ermeni’dir. İsrail ve Amerikan uşağıdır. Ama bu hiçbir zaman bugüne kadar, öne çıkarılmadı.
Amerika ve İsrail denetiminde, Kürtleri ve Türkleri karıştırmak için PKK’yı kurdu. Başına geçti. On binlerin katili oldu.
Kim, nasıl olurda APO’yu korur. Adı bebek katiline çıkan 25 bin Türk’ün katili nasıl ön plana çıktı.
Ermeni tohumu, APO başkanlığındaki PKK ile mücadelede Türk ekonomisine yüz milyarlarca dolarlık zarar verdi.
Süleyman Soylu’nun dediği gibi bu insandan barış beklenir mi? Neden? Nasıl barış beklenir.
Nasıl olurda Türkiye Cumhuriyeti devleti Apo’yu muhatap alır?
Her şey milletin huzur için. Millet iktidardan bunu bekliyor.
Bunun ismi BARIŞ İŞİN SON ATAKTIR. PKK bunu iyi kullanmalıdır.
Bu ilişkilerden sonra, ortaya DEM, MHP, AK PARTİ ortaklığı çıkar mı? ÇOK ZOR OLSA DA Neden olmasın!
Düne kadar DEM’lilerle konuşan terörist gözüyle bakılıyordu. Şimdi ise,
DEM Partisi siyasi partilerle HUZUR İÇİN meclis çatısı altında görüşmeler yapıyor.
BİR DÜŞÜNÜN, Abdullah Öcalan’ın, Türkiye’ye teslimi bile Amerika’nın bir oyunu değil miydi?
Bu belayı Amerika, Türkiye’nin başına geçirmedi mi? Olaylarla yaşananlar bazen çok farklı oluyor.
Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan bu konuda çok açık konuşuyor.
Ne diyor? Cumhurbaşkanımız, “YANLIŞ YAPARLARSA YOK OLURLAR” diyor. Cumhurbaşkanının kararlılığını dünya çok iyi bilir.
Biz millet olarak PKK’dan çok ama çok çektik. ÇOK ŞEHİT VERDİK.
Bakalım gün gelip APO’da Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Mahir Çayan gibi Allah korusun ama vatansever diye mi anılacak. Kimse bunu beklemesin.
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ YÖNETENLERİN, BUNA FIRSAT VERECEĞİNE İNANMIYORUM.
**
NAZİLLİ MOTOSİKLET CENNETİ Mİ?
Motosiklet ve bisikletler yakın gelecekte Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olacak.
5 yıl önce Nazilli’de sayıları 10 bin bile olmayan bu araçların bugün sayısı, 40 bine yaklaştı. Yani en az 4 kat arttı.
Yollar aynı olmayan park yerleri aynı. Ama motosiklet sayısı hızla çoğalıyor.
Araç sayısı da aynı oranda olmasa da artmaya devam ediyor. Sadece Nazilli’de değil her şehirde durum aynı.
Gelişmiş ülkelerde durum aynı değil. Japonya’da, Çin’de trafiği bisikletler dolduruyor.
Onlar insan sağlığı için daha uygun binecekler. Bizde bu düşünülmüyor.
Nazilli Belediyesi, ilçe trafiğine sıkıntı veren bu duruma çözüm arıyor.
Çarşı içinde bu motosikletler için park yerleri yapmaya başladı. Çözüm mü?
Şimdilik çözüm gibi görünse de bu tedbirler sanırım yetmeyecek. Çarşıda yayaların dolaşması çok zor olacak.
Hele O GETİRİP GÖTÜREN motosikletlerin aralıksız hızlı geçişleri, her gün çeşitli boyutlarda kazalara neden oluyor.
Bu sorunlar her geçen günde artacak. Şimdilik çözüm, bana göre MOTOSİKLETLERE PARK YERİ YAPMAKLA aşılamaz.
ÇARŞIYA MOTOR GİRİŞİ YASAKLANMALI.
NAZİLLİ’YE ARAÇLARI İLE GELENLER NAZİLLİ’DE ÇARŞIYA 500 - 600 METRE UZAKLIĞA PARK EDEBİLİYOR. TRAFİK O KADAR YOĞUN. BUNU DA AKLIMIZDA TUTALIM.