Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte bağımlılıklara bir yenisi olan cep telefonu bağımlılığı eklendi. Bu bağımlılık hastalık derecesinde bir illet haline gelmiş durumdadır. Telefonu gereksiz ve uzun süre kullanma, radyasyonun vücudu olumsuz etkilemesi yanında insanın kıymetli varlığı olan zamanını tüketip yok etmektedir. Yapılan araştırmalarda Türkiye en çok cep telefonunun kullanıldığı ülkelerden biri olarak tespit edilmiş. Eskiden insanlar kitap okuyarak, aileleriyle zaman geçirerek yada faydalı işler yaparak zamanlarını değerlendirirlerken, ne yazık ki ülkemizde son yıllarda insanlar cep telefonu, televizyon ve İnternet gibi vasıtaları çoğunlukla gereksiz kullanarak değerli vakitlerini zayi etmektedirler. Anlatacağım hikaye de buna çok güzel bir örnek. Sizin de bu hikayeyi okuduktan sonra kendi hayatınızı ve ev yaşantınızı sorgulamanızı istiyorum. Acaba kaçımız bu hayata düşüyor, kaçımız bu hikayedeki gibi bir yaşantı sürüyor. Lütfen geç olmadan bu hatadan dönelim.
**
Karı ve koca bir akşam yemeklerini bitirdikten sonra, yorgun argın oturma odasına geçerler. Kadın ilkokul öğretmenidir. Öğrencilerine verdiği ‘ne olmak istersiniz’ başlıklı kompozisyon ödevini notlandırmak için masaya geçer. Kocası da eline cep telefonunu alıp, koltuğuna yerleşir. Nihayet yorgun bir günün ardından dinlenebilecektir.
Kadın, tüm kompozisyonları notlandırıp işinin bittiğini düşünürken, kenarda kalmış bir ödevin gözünden kaçtığını fark eder ve not vermek için okumaya başlar.
Kağıtta yazansa şudur:
'Benim dileğim, akıllı bir telefona dönüşmektir. Dileğim bu çünkü annem ve babam telefonlarını gerçekten çok seviyorlar.
Annem ve babam sadece telefonlarına dikkat gösterirler, hatta bazen de beni unuttukları olur.
Annem ve babam işten yorgun döndüklerinde, vakitlerini telefonlarıyla geçirirler, benle değil. Önemli bir işle meşgul olsalar dahi, eğer telefonları çalarsa, anında yanıt verirler. Ama aynısını benim için yapmazlar, ağlasam bile…
Annem ve babam cep telefonlarında oyun oynarlar, benimle değil. Telefonda konuşurken, heyecanla yanlarına gidip bir şey paylaşmak istesem, hemen beni susturup, yanlarından gönderirler. Bu yüzden cep telefonu olmaktır, dileğim. Çünkü belki de ancak o zaman beni telefonları kadar severler.’
Kadın göz yaşları içerisinde kompozisyonu okur. Kocası sorunun ne olduğunu sorar, kadın ödevi kocasına verir. Adam hızlıca okuduktan sonra hangi mutsuz öğrencisinin bu kompozisyonu yazdığını sorar.
Ancak ondan sonra kadın, bu fazladan ödevin nereden çıktığını anlar. Çünkü o fark etmeden araya konmuştur. “Kompozisyonu yazan öğrencilerimden biri değil” diye cevap verir kadın.
“Onu yazan oğlumuzmuş”.