Menderes Havzası (BMH)’nı 10 İl’e ait topraklar oluşturmuş olsada, BMH’sı denilince akla havza topraklarının yüzde 88’ni oluşturan Afyon, Uşak, Denizli, Aydın illeri gelmektedir. BMH’nın ana su kaynağı Büyük Menderes Nehri(BMN) olup, havzada Türkiye’de üretilen incirin yüzde 65’i, kestanenin yüzde 31’i, zeytinin yüzde 20’i yetişmektedir. BMN kentsel ve endüstriyel atıksuları, zirai ilaç ve gübre, jeotermal akışkanları, zeytin karasuyu ve maden atıklarının doğaya salınımı sonucu bugün Türkiye’nin en kirli 3’cü nehri haline gelmiş, su kalitesi tarımsal sulama yapılmaması gereken düzey olan 4’cü sınıf su kalitesindedir.
BMN köken aldığı Afyon Suçıkan mevkiinde 1’ci sınıf su kalitesinde iken, seyri sırasında yol aldığı Uşak ve Denizli illerindeki endüstriyel ve kentsel atıksularının arıtılmamasına bağlı olarak hızlı bir şekilde kirlenmekte, Aydın sınırları içinde jeotermal akışkanları-zeytin karasuyu-maden atıkları-kentsel atıksuların ilave olması ile kirlilik daha da artmakta, BMN atık alan ve atık taşıyan nehir haline gelmektedir. BMN’nin kirli suları içinde pek çok kimyasal, biyolojik, organik ve inorganik madde mevcut olup, bu kirli sular ile yapılan sulama işlemi BMH topraklarında ekonomik-ekolojik-insan sağlığı açısından çevre sorunları yaratmakta, kirlilik havza halkının yoksullaşmasına sebep olmaktadır.
Kirli sular taşıyan BMN içinde oksijen seviyesinin azalmasına bağlı olarak her gün az yada çok balık ölümleri olmakta, ağır metallere bağlı su içindeki balıklarda geri dönüşümsüz histopatolojik ve kromozomal değişiklikler meydana gelmektedir.
BMN sadece nehir içinde yaşayan canlılarda değil, nehir suları ile sulanan sebze ve meyvelerde de ağır metal kirliliği yapmakta, tarımsal ürünlerin genetik yapısını bozarak onların sağlıklı ve güvenli gıda özelliğini kaybetmesine sebep olmaktadır. Nitekim BMN içinde en önemli kirlilik sebeplerinden biri olan Bor’a bağlı olarak bugün BMH’daki bitkilerin yüzde 80’den fazlasında toksik düzeyde Bor kirlenmesi vardır. BMH içinde bulunan yerleşim yerlerinin çoğunda kanalizasyon sistemi yok, atıksu arıtma hizmeti verilmemektedir. Atıksu arıtma tesisi olan belediyenin çoğunluğu mali gerekçelerle arıtma tesislerini çalıştırmamakta, çalışanlarda sadece kaba arıtma yapmakta, biyolojik ve kimyasal arıtma yapmamaktadır.
BMH’daki endüstriyel tesisler havzaya günlük 450-500 bin ton atıksu bırakmakta, bu atıksuların yüzde 86’nı da Uşak ve Denizli’de bulunan deri ve tekstil tesislerince salınmaktadır. BMH’daki kentler ve sanayi kuruluşlarına ait atıksular içinde yoğun ağır metal ve tuz kirliliği söz konusu olup, bunlar çevreyi-doğal su kaynaklarını -canlı sağlığını etkilemekte, suşlara ve dozlara bağlı olarak canlılar üzerinde kanserojenik etki göstermektedir.
BMH’da şimdilik 35 jeotermal santral (JES) ve bunlara ait 1000’in üzerinde jeotermal kuyu vardır. Bunlar ise bir yıl içinde havzaya 190 milyon ton su buharı, 9 milyon ton yoğuşmayan gaz ve 8 milyon ton akışkan bırakmaktadır.
Jeotermal yasası ile Aydın topraklarının yüzde 85’i jeotermal kullanımına açılmış, Türkiye’de üretimde olan JES’lerin yüzde 58’i Aydın’da yer almaktadır. Yapılan tüm bilimsel çalışmalara baktığımızda JES’lerin akışkanlarını BMN’ne bırakması sonucu nehirde Bor 30, SAR 2, EC 2 kat artmıştır. Bor ise BMH içindeki tüm sebze ve meyvelerde toksik etki göstermekte, bitkilerin kök hücrelerinde kromozom anormallikleri yapmaktadır. Jeotermal akışkanları içinde normalin 150 katından fazla Arsenik mevcut olup, içme ve sulama suları için tehlike oluşturmaktadır. Aydın’da en fazla JES, Germencik ve Buharkent ilçelerinde bulunmaktadır.
Bu bölgelerde yapılan çalışmalarda JES’lere ait akışkanların artezyen kuyuları-sulama barajları-sulama kuyularını kirlettiği, bu suların tarımsal sulamada kullanılmaması gerektiği, kullanılırsa sularda-topraklarda- bitkilerde, ağır metal-tuz-radyonükleit kirlilik yaptığı saptanmış. Yapılan diğer çalışmalarda da JES akışkanların bitkilerin köklerinde genotoksik etki gösterdiği yani kanserojen olduğu saptanmıştır. JES’lerin saldığı yoğuşmayan gazlara bağlı olarak Aydın çürük yumurta kokmaktadır. Aydın ili yaz dönemi Türkiye’de kükürt dioksit kirliliğinin en fazla olduğu ikinci il haline gelmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı raporuna göre Aydın’da toprak kirliliği yapan en önemli 2’ci sebep JES akışkanları olup, Aydın topraklardaki kirlilik BMN’den 5 kat fazladır. JES’ler sebep oldukları su-hava-toprak kirliliğine bağlı olarak Aydın’da yetiştirilen tarımsal ürünlerde kirlenmekte yapmakta, Aydın tarımsal ürünlerinin yurt dışında en tehlikeli tarımsal ürünler arasına girmesine sebep olmaktadır.
Bu sonuç ise gıdaların canlı sağlığına verdiği zarar dışında, Aydın tarımının bitme noktasına gelmesine sebep olmaktadır. BMH’nı Uşak ve Denizli’den başlayarak altın madenleri ve açık mermer ocakları, Aydın ve Muğla’da Beşparmak dağlarındaki Kuartz ve Feldispat maden ocaklarına ait atıklar da kirletmektedir. Beşparmak dağlarındaki maden ocakları 600 milyon yıllık kendine özgü jeolojik yapısı olan dağları un ufak etmekte, dağlardan köken alan su kaynaklarını ve bu su kaynaklarının beslediği dereleri-çayları-sulama barajlarını kirleterek canlı yaşamını yok etmektedir.
Kuartz ve Feldispat maden ocakları sadece çevreye değil aynı zamanda maden ocaklarında çalışan işçiler ile maden ocaklarına yakın köylerde yaşayan insanlar içinde sağlık tehdidi oluşturmakta, onların Silikozis veya kanser hastalığına bağlı ölmesine sebep olmaktadır.
BMH’daki diğer kirlilik Radyasyon kirliliğidir. Türkiye Atom Enerji Kurumu(TAEK) tarafından yapılan su ve toprak ölçümlerinde, Aydın topraklarında Bozdoğan’da Radyum, Didim’de Toryum dünya ortalamasından, diğer ilçelerde ise Radyum-Toryum-K40 Türkiye ortalamasından fazla saptanmıştır. Sularda ise Koçarlı’da Alfa ve Beta aktivitesi dünya ortalamasından, diğer ilçelerde ise Türkiye ortalamasından fazla bulunmuştur. Aydın’da su, hava ve topraklardaki radyoaktivite artışına bağlı olarak Kisir köy örneğinde olduğu gibi Aydın’da bazı köyler artık kanser köyü diye anılmaya başlanmıştır. BMH’da benzer radyoaktivite kirliliği Uşak içinde söz konusudur.
BMH’da Türkiye ortalamasından 3 kat daha fazla tarımsal ilaç kullanılmaktadır. Bu tarımsal ilaçlar BMN’ni kirletmekte, nehir içinde yaşayan canlılarda, bu sular ile sulanan bitkilerde pestisit birikimine neden olarak, onlarda mutasyona sebep olmaktadır.
BMH içinde Aydın’da faaliyet gösteren zeytin işletmelerinin yüzde 85’nin arıtması olmayıp, bu işletmeler yılda 400 bin tondan fazla zeytin karasuyunu havzaya bırakmaktadır. BMH’da kentsel ve endüstriyel atıksuların, jeotermallerin, madenlerin, zirai ilaçların ve zeytin karasularının oluşturduğu kirliliğe bağlı olarak havza içinde yaşayan canlı türlerinin soyları tehlike altına girmiştir. Nitekim Orman ve Su İşleri Bakanlığının 2016 yılında yaptığı araştırmaya göre BMH’da kirlilik sonuçlarının en fazla hissedildiği Bafa gölü, Büyük Menderes deltası ve Azap gölünde kış dönemi su kuş türleri yüzde 38, su kuş sayısı yüzde 47 azalmıştır.
BMH kirliliğine bağlı olarak havzada yaşayan illerin ekolojisi de bozulmaktadır. Havzada ekolojisi en fazla risk altında olan iller ise sırayla Aydın, Uşak ve Denizli’dir. BMH’daki kirlilik yükü sadece bitkisel ürünler ve hayvanlar üzerinde değil, havzada yaşayan insanların genetik yapısı üzerine de benzer etkiler göstermektedir. 2008 yılında Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) tarafından yapılan bir araştırmada Aydın halkında çoktan aza doğru Kuyucak-Nazilli-Bozdoğan-Söke-İncirliova-Merkez-Karacasu ilçelerinde yaşayanların çoğunda genetik yapıların değişime uğradığı saptanmıştır. Bu ilçeler için en çarpıcı diğer bulgu ise, bu ilçelerde Aydın’da nüfus başı en fazla ölümlerin, en fazla ölüm artışlarının, BMN’de en fazla organik kirliliğin ve BMN’de en ileri derece kirliliğin de saptanmış olmasıdır. Havası, suyu, toprağı ve gıdası kirlenmiş, kirliliğe bağlı olarak genetik yapısı değişime uğramış insanların kanser olmaması, ölmemesi mümkün değildir. Nitekim BMH’sı kanser sonuçlarının toplandığı İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğünün 2014 yayınlarına baktığımızda BMH erkekleri Türkiye ortalamasından yüzde 25, dünya ortalamasından yüzde 40 daha fazla kanser olmuştur. Yine BMH erkekleri Türkiye ortalamasından yüzde 31, dünya ortalamasından yüzde 64 daha fazla akciğer kanseri olmuştur. BMH kadınları ise Türkiye ortalamasından yüzde 16 daha fazla meme kanseri olmuştur.
ADÜ Uygulama be Araştırma Hastanesi ölüm nedenlerine baktığımızda 2009 yılında hastanede birinci ölüm sebebi kanser olmuştur. 2008-2008 döneminde kansere bağlı ölümler yüzde 38 artmıştır. Yine aynı dönemde 19-75 yaş arası kansere bağlı ölümler yüzde 284 artmıştır.
Aydın’da kansere bağlı ölümler sadece üniversite hastanesinde değil kamu hastanelerinde de artmıştır.2014 yılında Aydın kamu hastanelerine yatan kanserli hasta sayısı Türkiye ortalamasından yüzde 34 daha fazla olmuştur.
BMH’da kirlilik ve bu kirliliğe bağlı olarak ölümler, ölüme sebep olan hastalıklar sürekli şekilde artmaktadır. 2017 yılı TÜİK verilerine göre Afyon, Uşak, Denizli, Aydın illerinin hepsinde Dolaşım sistemi ve Solunum sistemi hastalıklarına bağlı nüfus başı ölümler Türkiye ortalamasından fazla artmıştır. 2017 yılında Denizli hariç diğer BMH’sı illerinde kansere bağlı ölümler Türkiye ortalamasından fazla olmuştur. Yine 2017 yılında tüm BMH’ı illerinde nüfus başına toplam ölüm sayısı Türkiye ortalamasından fazla meydana gelmiştir. 2009-2017 yılları dönemine baktığımızda yine benzer sonuçlar meydana gelmiştir. Bu dönemde BMH illerinin hepsinde Dolaşım ve Solunum sistemine bağlı ölümler ile tüm ölümler Türkiye ortalamasından fazla artmıştır.
Bu dönemde sadece Denizli ilinde kansere bağlı ölüm artışı Türkiye ortalamasından az iken, diğer illerin hepsinde Türkiye ortalamasından fazla kansere bağlı ölümler artmıştır. BMH’sı ekolojisi mevcut kirliliğinin fazlalığı, kirlilik artışının katlanarak artması nedeniyle sürdürülebilir olmaktan çıkmış, havzadaki tüm canlı ve cansız varlıkların geleceği tehlike altına girmiştir. BMH kirliliği ve kirlilik boyutları havza illerinin çözebileceği sınırı çoktan aşmıştır. Sorunun çözümü TC hükümetinin samimi ve acil eylem planlarına, dünya çevre kuruluşlarının desteklerine muhtaçtır.