Bir eş düşünün.. Bitmek bilmeyen istekleriyle yedi yirmi dört başınızda. Hayır kelimesini asla kabul etmiyor. Sizi istemediğiniz şeyleri yapmaya zorluyor. Ona asla karşı koyamıyorsunuz. Yaptığınız yemeği beğenmiyor dışardan yemek istiyor. Sürekli evi dağıtıyor asla toplamıyor. Kaç yaşına gelmiş elini ayağını size yıkatıyor. Kıyafetlerini oradan oraya atıyor. Gözü hep dışarda. Sürekli dışarı çıkmak istiyor eve uyumak için bile gelmek istemiyor. Arkadaşlarıyla hiçbir şeyini paylaşmıyor. Kendini dünyanın merkezinde zannediyor. Sizi sürekli yoruyor. Gecenin bir yarısı acıktım diyebiliyor ama sabahın köründe özene bezene hazırladığınız kahvaltıya burun kıvırıyor. Kendinizi sürekli ona yalvarırken buluyorsunuz. Lütfen yapma lütfen gel lütfen dur! Ama asla durmuyor! Ne kadar korkunç değil mi? İnsan okurken bile kanı çekiliyor. Evet söz konusu bir eş ve yaptıkları buysa herkes basıyor çığlığı: “ Ay ben böyle bir adamla/kadınla bir dakika bile yaşayamam!” Ya da bir yakınınız böyle bir eşe sahip olsa akıl vermesi ne kolay boşan gitsin!
Peki bu “eş” kelimesinin yerine kendi çocuğunuzu koyun şimdi bir de o şekilde okuyun tüm bu yazılanları. Nasıl tepetaklak oldunuz di mi. O öfkenin yerini “ çocuk o canım canı sağ olsun” cümleleri alıverdi hemen. Peki bu ne kadar doğru bir yaklaşım bunu konuşalım biraz. Parklarda otobüslerde markette sürekli çocuklarına yalvaran anneler/ babalar görüyorum evet evet yalvaran.. Ben de dahilim bu düzene tabi kendimi es geçmeyeyim. Hadi annecim gel ödevini yapalım lütfen, hadi babacım akşam oldu, ne olur eve gidelim, hadi yavrum bak geç kalıyoruz bin şu otobüse, hadi paşam ye şu yemeğini be, hadi kuzum sen gel bak banyo yapalım sonra sen ne istersen o olsun.. Uzar gider..
Kendimi çocuğuma sürekli yalvarırken bulduğum bir anda bir aydınlanma yaşadım. Ben acaba özgür bir çocuk yetiştirmekle her şeye özgürce kavuşabilen arsız bir çocuk yetiştirmek arasındaki ince çizgiyi kaçırmak üzere miyim diye. Evet evet bildiğin ipin ucu kaçıyor gibi geldi. Ve bir baktım etrafımdaki herkes bu yönde yakınıyor. Aman biz görmedik çocuklarımız görsün aman biz yemedik çocuklarımız yesin aman biz gezmedik çocuklarımız gezsin derken hiçbir şeyden mutlu olmayan hep daha fazlasını isteyen çocuklara dönüvermiş bizim ufaklıklar. Çocuğuna hayır demeye korkan ebeveynlerle dolu etraf. Çünkü hayır kelimesini kabul edecek bir çocuk yok karşımızda artık. Öyle alışmış ki beklentilerini karşılatmaya İstediği şeye hayır dediğimiz an yerlerde yatan sürünen çığlıklar atan bir çocuk beliriyor ansızın.
“Şımarık” kelimesi kulağa her ne kadar tatlı gelse de gerçek anlamıyla düşündüğümüzde bir çocuğa yakıştırılmaması gereken bir tavır. Nedir bu şımarık davranışlar peki tanımlayalım. Çocuğunuz sık sık aksilik hatta tepinme nöbetleri geçiriyor mu, ya da istediğini yaptırmak için kötü şeyler söylüyor mu? Bir konuda 'hayır' demiş olmanıza rağmen tekrar başınızın etini yiyor mu? Herhangi bir şey için asla 'lütfen' ya da 'teşekkür ederim' dediği olmuyor mu? Bütün bu belirtiler şımarık davranışın belirtileridir. Çocuğunuzun şımarık davranışlarına nasıl katkıda bulunuyor olabileceğinizi kendinize sorun. Gözden geçirmeniz gereken birçok etmen vardır, örneğin:
Çocuğunuza hayır demeye korkuyor musunuz? Neden? Hayır dediğiniz zaman ne oluyor?
Çoğu kez aslında kabul etmemeniz gerektiğini bildiğiniz şeyleri onun hatırı için kabul etmiş olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Bir kural koyup, bir talimat ya da bir ceza verip sonradan çocuğunuz bunlara olumsuz tepki verince geri adım atıyor musunuz?
Çocuğunuza sık sık aslında ihtiyacı olmayan hediyeler alıyor musunuz? Aldığınız hediyeler aşırı mı? Çocuğunuz bu tarz davranışınıza alıştı mı?
Yukarıdaki sorulardan herhangi birine evet yanıtı verdiyseniz, büyük ihtimal ile çocuğunuzun şımarık davranışlarına katkıda bulunmuşsunuzdur. Çocuğunuz ona hayır demekten hoşlanmadığınızı, kurallar ve talimatlar konusunda tutarlı olmadığınızı, istediğini elde etmek için özel bir şey yapması gerekmediğini, hatta iyi davranmasına gerek olmadığını öğrenmiştir.
"Hayır" demeniz gereken yerde "evet" deme döngüsünü kırın. Basittir, ama değiştirmesi son derece zor bir alışkanlıktır bu. Taleplere boyun eğmek ve öfke krizlerinden kaçınmak daha kolaydır. Ancak bu durumda çocuğunuz karar verme gücünün, yetişkinlerde değil, kendisinde olduğunu öğrenir. “Hayır" demeye başladığınız zaman çok büyük bir tepkiye hazır olun. Bu olağan bir şey ama eğer yalvarmalara, öfke nöbetlerine ya da sızlanmalara teslim olursanız, tepki giderek artacak ve büsbütün beter hale doğru ilerleyecektir. Hayatın bir gerçeğidir bu, kişi her şeye sahip olamaz, bunu çocuğunuza ya siz öğreteceksiniz ya da o dünyaya çıkacak ve çok daha zor zamanlar yaşayacak.
Hayır dediğiniz için uzun uzadıya açıklamalar yapmaktan kaçının. Söz sahibi olan sizsiniz. Kısa bir açıklamanın hiçbir sakıncası yok ama uzun tartışmalara girmeyin. Aksi takdirde kararınızı bildirmek yerine çocuğu ikna etmeye çalışıyormuş gibi bir izlenim uyandırırsınız. Örneğin, küçük bir çocuğu akşam yemeği olarak dondurma yememesi gerektiğine ikna etmenin hiçbir yolu yoktur. Dolayısıyla hiç uğraşmayın.
Kuralsız büyüyen çocuklar büyüdüklerinde bu dünyayı daha da kuralsız hale getireceklerdir unutmayın.
Sevgiyle kalın...