Aydın’ın küçük bir ilçesinde küçük bir evde doğdum büyüdüm ben. Annemi hiç okula göndermemişler. Babam da önlüğündeki 40 yamayla çobanlıktan arta kalan zamanlarında ilkokula kadar ancak gidebilmiş okuluna. O yüzden çok kıymetliydi bizim evde okula gitmek, okuyup büyük insan olmak. Biz okuyamadık sen oku yavrum cümleleriyle geçti yıllarım. Ömrümün en güzel en anlamlı günüydü sanırım okula başladığım ilk gün.. İçimde garip bir korku garip bir heyecan.. Babam okulun bahçesine kadar bırakıp beni, bundan sonrası senin yolun artık dediğinde benim için bambaşka bir maceranın başladığını anlamıştım.
Okul bahçesinde sıraya girerken biri yardımcı olmuştu bize. Çocuk aklı işte o zamanlar sadece biriydi benim için. Sonra sınıflara götürüldük yine aynı kişi bu sefer “Günaydın çocuklar ben öğretmeniniz Mustafa” diye giriş yapmıştı. Burada birlikte oyunlar oynayacağız, şarkılar söyleyeceğiz, sayıları, okumayı-yazmayı öğreneceğiz. Bu süreçte ben hep sizin yanınızda olacağım diye devam etti cümlelerine. Bir yandan onu dinlerken bir yandan da babamın yanımda olmadığını fark edince gözyaşlarım süzülmeye başladı istemsizce.. Öğretmenim yanıma geldi bana sımsıkı sarıldı. Neden ağlıyorsun küçüğüm bak burası ne kadar güzel birlikte ne kadar güzel şeyler yapacağız. Ben yanındayım sakın ağlama deyip başımı okşadı. Hiç tanımadığım bir insanın böylesine sevgi dolu olması hepimizi ayrı ayrı önemseyip sevgi dolu bakışlarıyla sakinleştirmeye çalışması bizleri, benim için eşsiz bir anıydı sanırım. Birden bu sakin ve güven dolu ses tonuyla bizlere bir şeyler söyleyen bu adamı çok sevmiştim. “Şimdi gel sıramıza oturalım. Ben tam ikna olmuşken aksi gibi yanımdaki arkadaşım da ağlamaya başlamıştı. “Hadi bakalım şimdi ikiniz el ele tutuşun ve birbirinizi teselli edin, güçlü durun.” dedi bize. O ders süresince arkadaşımın elini öyle sıkı tutmuşum ki ellerimiz terden birbirine kenetlenmişti adeta. Hala o sahne mıh gibi aklımda. Bundan 30 yıl öncesi.. Belki dün ne yedim hatırlamam. Belki geçen hafta kimle görüştüm hatırlamam. Ama Mustafa öğretmenimi hatırlarım. Her daim sevgi ve hasretle üstelik. O zamanlar sosyal medya yok tabi ya da istediğimiz deftere kitaba kaleme hızlı bir şekilde ulaşmak imkansız. Tebeşir ne tahta ne onu bile bilmiyoruz. Öğretmenim elime bir tebeşir verdi hadi bakalım istediğin resmî çiz buraya ister karala ister çöp adam ister çiçek çiz özgürsün.. Tahtaya çıkmak benim için çok eğlenceli oldu bu yüzden hep.. Günler günleri kovalıyor okuma yazma çalışmaları hızla keyifle ilerliyordu. Cin Ali’nin tüm serisini tek başıma okuyabildiğim gün öğretmenimin gururlu bakışları hala heyecanlandırır beni. Bahçede bizimle seksek oynayışları, ip atlamaları, beslenme saatlerinde soframıza konuk oluşları.. Benim hayatımdan bir Mustafa öğretmen geçti.. İyi ki de geçti.. Öğretmenimi öyle çok sevdim ki okulumu derslerimi okumayı yazmayı da çok sevdim bu yüzden.. Okuduğum yüzlerce kitabın temelini atmıştı Mustafa Öğretmen.. Bana bir çocuğun kalbine nasıl dokunulur öğretmişti. Öğrenmenin ve öğretmenin keyfini öyle güzel yaşatmıştı ki bizlere ben o yaşımda okuma bilmeyen anneme okumayı öğretecek kadar çok sevmiştim öğretmenimi. Kendi imkansızlıkları içinde büyümeye çalışırken bir öğretmenin ruhuna dokunmasıyla yolu bilgiden öğrenmeden geçen bir kız çocuğuna dönüştüm ben. Büyüdüm ve öğretmen oldum..
Hayatımıza sevgiyle dokunan, imkansızlıkların içinde kalbimizde çiçekler açtıran, bize her daim doğru yolu göstermeye çalışan başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk ve tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun..
Sevgiyle kalın..