Çocukluğunuzda hiç sahip olamadığınız hep hayalini kurduğunuz o muhteşem odayı kendi çocuğunuz için özenle hazırladınız. Yatağı perdesi halısı hepsi uyumlu. İçine onlarca oyuncak, onlarca aktivite kitabı, harika bir etkinlik masası, tam minnak boyuna uygun tatlı bir sandalye koydunuz.. Şöyle eserinize uzaktan gururla baktınız ve “Bir çocuk daha ne istesin yahu tam masallardaki gibi bir oda.” dediniz içinizden. Aaa o da ne? Yok yok, çocuk, odasında katiyen oynamıyor. Ya odayı beş dakika içinde savaş alanına çevirip kaçıyor ya da odasından oturma odasına tüm oyuncaklarını cephanelik taşır gibi taşıyor da taşıyor. Peki neden? Kendi odasında istediği kadar oyuncakla istediği gibi oynama özgürlüğüne sahipken neden tüm çocuklar anne babasının olduğu ortamlarda oynamak istiyor hiç düşündünüz mü? Oyun çağına gelmiş bir çocuğun hala ellerini tek başına yıkamasına müsade etmiyorsanız ya da yemeğini zaman zaman dökerek yese de tek başına yemesine imkan sunmuyorsanız ona kendi yaşına uygun bireysel özgürlükler sunmuyorsanız ondan tek başına oyuncaklarıyla oynamasını beklemek biraz ütopik olur. Farkında olmadan yarattığımız bağımlı çocukların en belirgin özelliği bu. Tabi sadece bağımlı çocuklar yalnız oynamaz diye bir durum yok bazen de çocuğunuza karşı fazla ilgisiz kaldığınızda üstümden gitsin de ben yemeğimi yapayım ya da bir arkadaşımla sohbet edeyim ya da alayım telefonumu elime kim kimle nereye gitmiş ne yemiş içmiş bakayım diye kendinize vakit ayırmak istediğinizde çocuklarınız bu ilgisizlikten bunalıp etrafınızda fazlasıyla var olmak isteyebilir. Temel bakım, sevgi ve ilgi ihtiyaçlarını karşılayamayan çocuk da sizden ayrışamaz ve sürekli sizi yanında isteyebilir. Ya da bazı ebeveynlerin çocukları hiçbir şeyden olumsuz etkilenmesin diye her an onların yanında olma çabaları da ne yazık ki bir süre sonra çocuklarına zarar veriyor. Kendi başına oyun kuramayan ve hazıra alışan çocuk hayal kurmayı ya da dış dünyadan aldığı bilgileri farklı bir şekilde yorumlamayı (yaratıcılık) yitiriyor. Yalnız başına kalamadığı için kendi kendine iyi olma halini de ne yazık ki sürdüremiyor.
Unutmayın: “Cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşelidir.” Ah bir de şu telefon tablet meselesi… Hazır oyunların ve görsel medya gibi dijital dünyanın kolay erişilir olması da çocuklar için kolay bir eğlence yaratıyor. Eğlenmek için yaratıcı tarafını kullanması gerekmeyen çocuklar onlar için sağlıklı sınır olan günlük 1,5 saat kullanımın üstüne çıkarak ekran bağımlılığının esiri haline geliyorlar. Çocuk her gerildiğinde ya da sıkıldığında ekranı kullanan ebeveynler de bir süre sonra çocuklarını bağımlı hale getiriyorlar. Ebeveynler de yaratıcılık açısından kısıtlı, kendilerini ekran dışında oyalayamıyorlarsa çocukları da bunu öğreniyorlar. Çocuk daha bebeklik döneminden itibaren anne babalarını gözlemlerler ve onların sıkıldıklarında ne yaptığını kendilerine model olarak alırlar. Ha bir de çocukların can sıkıntısını geçirmek için ebeveynlerin yoğun çabası olabiliyor. Sürekli bu soruna destek olmak için öneride bulunmak yerine kimi zaman onların bu zorlanmasına ve zor duygularına karşılık sakin ve sağlam bir şekilde eşlik edin. Zor duygularının anlaşılması da önemli bir destektir. “Oyun çocuğun işidir.” demişti üniversitede bir hocamız. Ne kadar doğru bir söz.
Bırakın herkes işini yapsın.. Sevgiyle kalın..