Afet, farklı kurumların iş birliğini gerektiren, fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplara sebep olan, toplumsal faaliyetleri durduran ya da kesintiye uğratan doğal, teknolojik ve insan kökenli olaylardır.
Deprem, sel, kasırga, heyelan, volkanik patlama gibi olaylar küresel doğal afetlerdir. Doğal afetler arasında özellikle depremlerin yıkıcı güçleri yüksek ve etki alanları geniştir. 1980-2020 yılları arası dönem için dünya çapındaki tüm afetlerin yüzde 12.2’sini depremler oluşturmaktadır.
Deprem konusunda “afet yönetimi” kavramı afet sürecinin başarılı yönetimi ve fiziksel, sosyoekonomik, çevresel sistemlerin sürdürülebilirliği için gerekli ve önemlidir. Onbir ilin etkilendiği Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen hala bazı temel ihtiyaçların giderilmesi konularında sıkıntıların yaşanması afet yönetimin önemini gösteren en önemli güncel süreç olmuştur.
Afet yönetimi; zarar azaltma, hazırlıklı olma, müdahale ve iyileştirme olmak üzere dört aşamayı kapsamaktadır. Zarar azaltma ve hazırlık aşamaları afet öncesi yapılacak çalışmaları içermekte olup proaktif yaklaşımları ifade etmektedir. Müdahale ve iyileştirme aşamalarında ise afet sonrası reaktif çalışmalar planlanmaktadır. Zarar azaltma aşaması; tehlikelerin belirlenmesi, risk değerlendirmesi, afet etkilerini azaltma planlarının hazırlanması ve mevcut azaltma önlemlerinin iyileştirilmesi gibi faaliyetlerden oluşur. Hazırlık aşamasında; muhtemel afet ve acil durum bölgelerinin tespiti ve önleyici tedbirlerin ilan edilmesi, insani yardım esaslarının belirlenmesi gibi faaliyetler planlanmaktadır. Müdahale aşamasında; koruyucu ve kurtarıcı faaliyetlerin yürütülmesi, afet ve acil durum yönetimi merkezlerinin afet anında koordineli şekilde çalışmalarının sağlanması gibi faaliyetler bulunmaktadır. İyileştirme aşaması; afet ve acil durum sonrası hayatın normale dönmesini sağlayıcı tedbirleri almak, geçici yerleşmeyi sağlamak, afetzedelerin tedavi, sosyal ve psikolojik destek hizmetlerini yürütmek gibi faaliyetleri kapsamaktadır.
“Deprem Hasar Görebilirlik Değerlendirmesi”, afet yönetiminde zarar azaltma ve hazırlık aşamaları için kritik bir adımdır. Hasar görebilirlik; Birleşmiş Milletler / Uluslararası Afet Azaltma Stratejisi tarafından “fiziksel, ekonomik ve çevresel faktörleri birleştiren ve sistemin tehlikeye karşı duyarlılığını artıran bir durum” olarak tanımlanmaktadır. Hasar görebilirlik kavramı olası bir depremin meydana gelmesi durumunda etkilenen alanların risk analizi ile ilgilidir. Deprem hasar görebilirlik ve risk değerlendirmesi birden fazla karar verme kriteri ve alternatifi içerdiği için çok kriterli karar verme yaklaşımları ile incelenebilmektedir.
Depreme karşı alansal hasar görebilirliğin değerlendirilmesi ve ilgili alanların birbiriyle kıyaslanması karmaşık bir sorundur ve nüfus yoğunluğu, ekonomik kalkınma ve yaşamsal sistemler gibi birçok faktörü içerir.
Kocaeli ve Bilecik Üniversitelerinden bilim insanları 2021 yılında “ Türkiye’de İllerin Deprem Hasar Görebilirlik Sıralamasının Değerlendirilmesi” konulu çalışma yaptılar. Bu çalışmada deprem hasar görebilirlik değerlendirmesi; nüfus yoğunluğu, ortalama hane halkı büyüklüğü, toplam konut sayısı, toplam OSB ve Ar-Ge merkezi sayısı, kişi başına GSYH, örtü altı tarım alanı, kriterlerine göre yapılmıştır. Değerlendirme kapsamına alınan iller, AFAD tarafından hazırlanan deprem tehlike haritasında en büyük yer ivme değerlerine sahip olan ve deprem tehlikelerinin yüksek olduğu bilinen iller; Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bolu, Bingöl, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Düzce, Erzincan, Tunceli, Hatay, Isparta, İzmir, Karabük, Kırşehir, Kocaeli, Manisa, Muğla, Muş, Osmaniye, Sakarya, Siirt, Tokat, Kırıkkale, Bartın ve Yalova’dır. Bu araştırmada Copeland yöntemi ile elde edilen dört farklı birleştirilmiş sıralama sonucuna göre deprem hasar görebilirlik değerlendirmesinde ilk 3 sıradaki il sırasıyla “Kocaeli, İzmir, Bursa” olarak elde edilmiştir. Birleştirilmiş sıralamada son üç il ise “Kırşehir, Çankırı ve Tunceli” olarak belirlenmiştir.
Aydın ili deprem hasar görebilirdik değerlendirme sıralamasında Türkiye’de en fazla hasarlı deprem görülebilecek 29 il arasında 7’ci sırada yer almaktadır.
Bunun anlamı Aydın’da meydana gelecek 6 ve üstü şiddetindeki her hangi bir depremde çok fazla konut yıkılacak, çok fazla insan ölecek, sanayisi-tarımı-alt yapısı ve ekonomisi çok fazla zarar görecek, halk yoksullaşacak.
Aydın İl’i birinci derece deprem bölgesinde yer almaktadır. Aydın’da il merkezi dahil olmak üzere en büyük ilçe ve yerleşim yerleri fay hatları, sıvılaşma niteliğindeki toprak zemin üzerlerine kurulmuştur. Tarihsel sürece bakıldığında Aydın’da 6 ve üstü şiddetinde 14 deprem meydana gelmiştir. Kocaeli ve Bilecik Üniversiteleri çalışmasına bakıldığında birbiri ile sınırı olan Batı Anadolu’daki İzmir, Aydın, Balıkesir, Manisa, Denizli, Muğla, Isparta, Burdur illeri Türkiye’de en büyük yer ivme değerlerine sahip olan ve deprem tehlikelerinin yüksek olduğu iller arasında yer almaktadır. Ve tarihsel sürece baktığımızda Batı Anadolu’da 9 şiddetinde ilk depremin Aydın’da meydana geldiği görülmektedir.
Bir İl’in deprem hasar görebilirlik değerlendirmesini yapmak ve bilmek o İl’in, her hangi bir afete daha hazırlıklı olmasını sağlayacak, her hangi bir depremde olabilecek can kayıplarının ve maddi zararların azaltılmasına sebep olacak, afetlere koordineli bir şekilde müdahale edilmesini ve afet sonrası iyileştirme çalışmalarının daha başarılı bir şekilde yürütülmesini sağlayacaktır. Ne yazık ki Aydın İl’i hem kamu hemde halk olarak büyük ölçekli herhangi bir afete ve depreme gerçek anlamda hazırlıklı olmadığı gibi, günlük kısır siyasi çekişmeler içinde buna ihtiyaç da duymadığını gösteren politika ve tutumlar izlemektedir.
Gerçekler ile karşı karşıya kalındığında ise çok geç kalınmış olacaktır.