5510 Sayılı yasa, eski Sosyal Güvenlik yasalarının bir kısmının yürürlükten kaldırılması, bazılarının kısmen yürürlükten kaldırılmasından sonra Sosyal Güvenlik Reformu adı altında 01.10.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi. Eski sosyal güvenlik yasalarının (506,5434,1479 sayılı yasalar) eksikliklerini ve aksaklıklarını Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde giderilmesi amacıyla bu düzenlemeler yapılmış, tüm sosyal güvenlik tek bir çatı altında birleştirilmişti. Bu birleştirmenin amacı sosyal güvenlik uygulamalarındaki eşitsizliği ve dağınıklığı gidermek idi.
5510 Sayılı Kanun ile üç sosyal güvenlik kurumu da (Sigorta, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) Kanunun 4.maddesi ile ayrı fıkralarla yasal düzenlemeye tabi tutuldular. Ancak Kanundaki düzenlemeden kaynaklanan eksiklikler nedeniyle tam anlamıyla bir karmaşa yaratıldı, bu karmaşanın zamanında giderilmemesi, genel bütçedeki açıkların giderilmesi için sağlık hizmetleri ile maaş bağlama oranlarının düşürülmesi, maaşa ilave edilen refah payının sık sık düşürülmesi, ne yazık ki liyakatsizliğin bir eseri olarak sosyal güvenlik uygulamalarını ve sonuçlarını bu hale getirdi.
Şimdi gelelim, en az maaş ödemesi uygulamalarının, emekliler arasında yarattığı adaletsizliğin, EYT’lilerin maaşları ile zirve noktasına taşınmış olmasına. Bir sigortalı 5.000. gün sigorta primi ödeyecek alacağı maaş asgari 5.500.-TL., bir sigortalı 9.000. gün ve hatta 10.000. günün üzerinde prim ödeyecek alacağı maaş 6.000.-6.500.-TL. civarında olacak. Yani yaklaşık 2 katı prim ödeyeceksiniz ama nerde ise aynı maaşı alacaksınız. Tabi ki bu durumun en vahimi yaştan 3.600 günde emekli olan bir emeklinin asgari 5.500.-TL. maaş alması ile EYT’ den 5.000. gün prim ödemiş olan emeklinin, 9.000. gün prim ödemiş olan emeklinin aynı asgari maaşa tabi tutulması ve nerde ise yaklaşık aynı maaşı almaları büyük bir adaletsizliktir. Ve bu maaş farkları da ne yazık ki hazineden karşılanmaktadır. Yani yine herkesin hakkı olan bir paradan ödenmiş olması. Bu adaletsizlikler giderilmeli, asgari maaş uygulamaları nedeniyle ödenen maaş farkları kadar diğer emeklilere de maaş farkı ödenmesi bu adaletsizliği bir nebzede olsa telafisi olacaktır.
Sorun, açlık sınırı altında gelire sahip emekliler arasındaki eşitsizliğin ve adaletsizliğin liyakatsiz bürokrasi tarafından hesapsız bir şekilde yapılan yanlış uygulamalar neticesinde bu hale getirilmiş olmasıdır. Tüm insanlarımızın refah düzeylerinin yüksek olması, emeklilerimizin gelir düzeylerinin açlık sınırının üzerinde olması, Küresel Emeklilik endeksinde, emeklilerimizin durumu iyileştirilerek bu listede ülkemizin üst sıralara taşınması tek dileğimizdir.
Emeklilerimizin durumunu, Küresel Emeklilik Endeksine göre değerlendirecek olursak; Küresel Emeklilik Endeksi, emeklinin refahını, ülkelerin geçmişi, bugünü ve tahmini geleceğiyle, ekonomik gelişmesi, politikası, siyasal ve demografik değişikliklerini göz önüne alarak oluşturuluyor. Yaşlı nüfus bağımlılığı, enflasyon, vergi baskısı, kazanç eşitsizliği, işsizlik, mutluluk, çevresel faktörler, su ve hijyen, biyolojik çeşitlilik, yaşam beklentisi, sağlık yatırımları gibi unsurların tamamı, değerlendirmede devreye giriyor ve ortaya bütüncül bir refah resmi çıkıyor. Bu hesaplamayla, 44 ülkeden oluşan ve İskandinav ülkelerinin başını çektiği listede, İzlanda ilk sırada, İsviçre ise ikinci sırada ve Türkiye’nin 40.sırada yer aldığı listeden de bu sonuç ortaya çıkmaktadır.