Cenâb-ı Hak müʼminleri birbirine zimmetli kılmıştır. Allâhʼın sevdiği bir kul olabilmek için, bilhassa zor zamanlarda din kardeşliğinin gereğini yapmak, dert ortağı olmak, problemlerini çözmeye gayret etmek, onları tatlı sözlerle tesellî etmek, îsar hâlini yaşamak, yani kendinden önce din kardeşini düşünüp “önce ben” yerine “önce din kardeşim” diyebilmek zarûrîdir. ** Bir kişi Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e gelerek: “–Yâ Rasûlâllah! İnsanların Allâh’a en sevgili olanı kimdir ve amellerin Allâh’a en sevgili olanı hangisidir?” diye sormuştu. Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle cevap verdi: “−İnsanların Allah Teâlâ’ya en sevgili olanı, insanlara en faydalı olanıdır. Amellerin Allâh’a en sevgili olanı ise, bir müslümanın kalbine sürûr vermen, onu sevindirmen veya bir sıkıntısını defetmen veya borcunu ödeyivermen veya açlığını gidermendir. Şu muhakkak ki, bir kardeşimle, onun ihtiyacını gidermek üzere yürümek, benim için, Medîne’deki şu Mescid’imde bir ay îtikâf yapmamdan daha sevimlidir…  Kim kardeşiyle birlikte onun ihtiyacını görmek için yürür ve o ihtiyacı karşılarsa, Allah Teâlâ, insanların ayaklarının kaydığı gün, onun ayağını sâbit kılar.” (Heysemî, VIII, 191) ** Yine Peygamber Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Allah bir kuluna hayır murâd ettiğinde, onu insanların ihtiyaçlarını karşılama yolunda istihdâm eder.” (Süyûtî, II, 4/3924) Unutmamak îcâb eder ki, kalpler nazargâh-ı ilâhîdir. Gönül alarak o ilâhî nazargâhı ihyâ edebilmek, Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve muhabbetine vesîledir. Öyle ki bâzen, Cenâb-ı Hakk’ın beraber olduğu kırık bir kalbi tesellî etmek, nice nâfile ibadetten daha fazîletli olur. Yûnus Emre Hazretleri, bir gönlü ihyâ edebilmenin Allah katındaki yüce kıymetini ne güzel hulâsa eder: Yûnus Emre der hoca,  Gerekse var bin hacca, Hepisinden iyice, Bir gönüle girmektir! Şâh-ı Nakşibend Hazretleri de, gönülleri ihyâ hizmetinin Cenâb-ı Hakk’a yakınlıkta müstesnâ bir yeri bulunduğunu şöyle ifâde eder: “Hak dostları, halkın yükünü ve zahmetini, onların ahlâkını güzelleştirmek için çekerler. Hakk’ın nazarının bulunmadığı hiçbir kalp yoktur. O kalbin sahibi bunu ister bilsin, ister bilmesin! İşte ehlullah, bu sebeple halkın yükünü çekerler ki, gönül almaya muvaffak olsunlar da, o kalpteki nazar-ı ilâhîden kendilerine de feyz gelsin!”[1] ** Velhâsıl İslâm; nefsânî kaygıları aşarak ictimâîleşmeyi, diğergâmlığı, ümmetin dertleriyle dertlenmeyi, gönülleri huzura kavuşturacak hizmetlerde bulunmayı telkin eder. Din kardeşinin derdine derman olmanın, Allâh’ın rızâsını celbeden büyük bir ictimâî ibadet olduğunu hatırlatır. Bu itibarla bir mü’min, huzur vereceği kalplerden yükselecek samimî duâlara muhtaç olduğunu, hiçbir zaman hatırından çıkarmamalıdır.