1991 seçimleri öncesinde rahmetli Demirel vatandaşlara 2 anahtar (ev ve araba) vaadederek, seçmenlerden oy toplamaya çalıştı. Tek başına iktidar olamadı ama hükümeti koalisyon düzeyinde kurup başbakanlık koltuğuna oturdu. Demirel 1993 yılında Özal’ın vefatından sonra da Cumhurbaşkanı oldu. Yani yetkileri daha da artmış oldu. Önünde hiçbir engel kalmadı hizmet etmek için. Fakat gidişat Demirel’in söylediği gibi olmadı. Demirel Cumhurbaşkanı olunca, başbakanlık koltuğuna oturan ekonomi Profesörü Tansu Çille, ekonomiyi düzeltemedi, rayına oturtamadı. Çünkü ekonomi sadece iktisat bilerek yönetilemez, ülke yönetimi sadece vaadederek, söz vererek, ”sana söz” denilerek yönetilemez.
Erdoğan ve Demokrasi;
Kılıçdaroğlu’nun seçimdeki önemli kozlarından biri ülkeye demokrasiyi getireceğini söylemesidir. Erdoğan ilk turu yüzde 0,5 ile kaybetmesine rağmen BÜYÜK VE ÖRNEK BİR DEMOKRAT DURUŞ sergilemiştir. Hiçbir demokrasi dışı arayışa yönelmemiştir. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun getireceğini söylediği demokrasi zaten vardır. Ayrıca 11 ilimizi etkileyen asrın felaketi depremden sonra seçimleri erteleme girişimine de girmemesi, Erdoğan’ın demokrasiye olan bağlılığının en önemli göstergelerindendir.
Erdoğan ve Ekonomi;
Kılıçdaroğlu’nun seçimlerdeki önemli kozlarından bir diğeri enflasyondu.
Ülkemizde son yıllarda yapılan yerli ve milli sanayi hamlesi, ülke ekonomimize dönemsel olarak bir maliyet, bir enflasyon getirmiştir, ama geçicidir. 5 Nisan 1994 kararları alındığında ülkede ve dünyada bir felaket yoktu, 2001 ekonomik krizi olduğunda ülkemizde ve dünyada bir felaket yoktu. Ülkemizde ve dünyada son 15 yılda yıkıcı felaketler oldu. Dolayısıyla bu yıkıcı felaketlerin ülkemiz ekonomisine olumsuz etkilemesi kaçınılmaz olmuştur. Bu felaketler,
• 2009 yılı dünya ekonomi krizi (dünya çapında felaket)
• 15 temmuz 2016 hain FETÖ darbesi (ülkemizin yaşadığı felaket)
• 2020 yılında başlayan yaklaşık 2 yıl süren dünya corona pandemisi (dünya çapında felaket)
• 11 ilimizi etkileyen asrın felaketi olan deprem (ülkemizin yaşadığı felaket)
Şimdi, ülkemizin ve dünyanın yaşadığı bu felaketleri dikkate almadan ve yapılan yerli ve milli sanayi hamlesini (ihalar, sihalar, kızılema, togg…vs) görmezden gelerek, ekonomi kötü demek Cumhur İttifakı’na dolayısıyla Erdoğan’a haksızlık olur. Kılıçdaroğlunun “sana söz” diyerek yaptığı vaatleri, öncelikli olarak sahip olduğu belediyelerde uygulaması gerekir. Kılıçdaroğlu’nun sahip olduğu belediyelerde, vaatlerini uygulamasının önünde bir engel yoktur. Çünkü belediyelerin dünya kadar geliri ve yetkisi vardır. Kılıçdaroğlunun sahip olduğu belediyelerde, Kılıçdaroğlu’nun yaptığı vaatlere, “hayır istemiyorum” diyen vatandaşımız yoktur herhalde.