Kültür tarihine baktığımızda fikir ve değer üreten insanların yaşarken genelde takdir edilmediklerini…
Ya da kâfi derece değer görmediklerine şahit oluruz.
İçinden çıktıkları topluma değer katan mütefekkirlerin hayattayken kıymetlerinin bilinmediğine dair sayısız örnek vermek mümkündür.
Hatıratlara bakıldığına çok yerde ince sitemlere tesadüf edilmektedir.
Bugün isimleri efsane gibi anılan, eserleri klasikler arasına giren çok sayıda mütefekkirin kıymeti ölümünden sonra anlaşılmıştır.
Mesela…
Mehmet Akif…
Millî şairimiz, 27 Aralık 1936 tarihinde Beyoğlu’ndaki Mısır apartmanında vefat etti.
Ertesi günü Beyazıd Camisinde cenaze namazı kılındı.
Cenazeye onu seven binlerce genç ve dostları iştirak etti.
Ancak merhum Mehmet Akif’in cenaze namazı için herhangi bir resmi bir tören hazırlanmadığı gibi...
Cenaze merasimine resmi kişi ve kuruluşlardan katılan hiç kimse de olmamıştır.
Yaşarken kadri bilinmeyenlerin…
Öldükten sonra mübalağaya varan övgülerle hatırlanması her dönemde görülmüştür.
Bu durum, Mehmet Akif Ersoy’un hayatı için de geçerlidir.
Hayatta iken kıymet bilinmeyen (Devlet nezninde) yıllar sonra neredeyse her açılan okula…
Caddeye…
Sokağa…
Mehmet Akif Ersoy isim verilir olmuştur.
Verilmeye de devam etmektedir.
Merhum Mehmet Akif’in Cenaze namazına bir hukuk fakültesi öğrencisi iken katılan Prof.Dr. Sulhi Dönmezer 5 Ocak 1987 de Tercüman gazetesindeki “ Akif’in Cenaze Töreni” başlıklı yazısında “ Bizler alana geldiğimizde, namaz saatinin yaklaşmış bulunmasına rağmen bir tabuta rastlamadık, hep birlikte bekliyoruz. Birden lokantanın ön kısmını bir cenaze otomobilinin geldiğini gördük, iki kişi üzerine örtü dahi konmamış bir tabutu indirdiler. Yoksul bir fakirin cenazesinin getirildiğini düşünerek bir kısım arkadaşlar yardıma teşebbüs ettiler. Fakat tabutun Mehmet Akife ait bulunduğu anlaşılınca bir anda yüzler genç ağlamaya başladı” diyordu.
Yine o tarihlerde Milli Türk Talebe Birliğinde görevli bulunan Prof. Dr. Abdülkadir Karahan da cenazeye katılmış ve bir konuşma yapmıştı. ‘Akif’in Ebediyete Uğurlanışı ve Sonrası’ başlıklı bir yazıda hatıralarını anlatan Karahan cenaze töreni sonrasında başına gelenleri şöyle anlatıyordu:
‘(…) 3 gün sonra beni Yüksek Öğretmen Okulundan Emniyet Müdürlüğüne istediler. Bir şube müdürü beni sorguya çekti. “Ne sıfatla resmi makamların törene gerek görmediği bir şairin kabri başında konuşma yaptığımı sormuştu. Cevabım yaklaşık olarak şöyleydi: Ben herhangi bir şairin değil, Türk Bayrağı göndere çekilirken, yazdığı İstiklal Marşı ile göklere seslenen bir zatın kabri başında milletimizin duygusunu, saygısını dile getirdim. Beni buraya çağırmakla hata işlemiş bulunuyorsunuz.”( Kaynaklar : M.Ertuğrul Düzdağ, Mehmet Akif Ersoy,Kültür Bakanlığı Kültür Eserleri./ Mithad Cemal Kuntay,” Mehmed Akif,Hayatı-Seciyes-Sanatı-Eserleri/Ömer Aymalı / Dünya Bülteni).
Dönemin yöneticileri her ne kadar Mehmet Akif'e bir cenaze töreni hazırlamamış olsalar da sevenleri ve binlerce üniversite öğrencisi onu son yolculuğunda el üstünde Edirnekapı mezarlığına kadar taşıyarak vefasını son anda da olsa göstermiş oldu.
Büyük şairimiz Bakî’nin şu beyti tam gediğe taş koyma gibi “millî meselemize” parmak basıyor ve şöyle diyor:
‘’Kadrini seng-i musallâda bilip ey Bâkî
Durup el bağlayalar karşına yârân saf saf’’’
Günümüz Türkçesiyle…
“Ey Bâkî! Dostların, senin kıymetini ancak musalla taşında anlayıp karşında saf saf dizilip el bağlayacaklar ve saygı gösterecekler.”
Yaşarken kadri bilinmeyenlerin…
Vefatında sonra abartılı övgülerle anılmasına Ferit Kam meşhur şiirinde şöyle özetlemiş.
"Sağlığında nice ehli hünerin,
Bir tutam tuz bile yoktur aşına.
Öldürüp evvel onu açlıktan,
Sonra bir türbe dikerler başına"
Ferit Kam neden bu şiiri söylemek mecburiyetinde kalmış?
Bu şiirin hikayesini Mahmut Bıyıklı/Haber 7’deki köşesinde şöyle anlatıyor:
‘Edebiyatımızın kudretli şairlerinden Süleyman Nazif’in hayattayken hak ettiği değeri bulamamasına Ferid Kam çok içerler.
Yokluk ve yoksulluk içinde yaşayan büyük vatansever vefat edince cebinden birkaç kuruş çıkar. Cenaze masrafları Türk Tayyare Cemiyeti’nce karşılanır.
Daha sonra Süleyman Nazif için belediye tarafından bir mezar taşı yaptırılacağını öğrenen Ferid Kam bu şiirle duruma isyan eder.’
Ümid ederiz, kıymetlerimiz daha sağlıklarında gerekli takdiri görürler de üretken bir mütefekkirler topluluğuna sahip oluruz.
Yaşarken takdir edilmeyen mütefekkirler
Dr. Mesut Mezkit
Yorumlar
Trend Haberler
Nazilli’yi üzen ölüm: Genç eczacı evde ölü bulundu
Aydın'da dikkat çeken arsa satışı
Karacasu'da feci kaza: Traktörden düşen gurbetçi hayatını kaybetti
Aydın’da ulaşıma zam geldi! İşte yeni tarifeler
Nazilli’de kahreden olay: 16 yaşındaki Cennet tüfekle yaşamına son verdi
Karacasu'da korku dolu anlar: Mahalleli sokağa döküldü
Karacasu'da acı ölüm: Önce biber dizdi, sonra kendini astı
Aydın’da genç esnaf kalbine yenildi
Gören tezgaha bir daha bakıyor: Nazilli'de "feijoa" ilgi odağı oldu
Karacasu'da o mahallenin en yaşlısı vefat etti
Resmi İlanlar