Türkiye siyasetinin son dönemlerine baktığımızda, özellikle CHP’li belediye başkanlarına yönelik artan operasyonlar dikkat çekiyor. Bu operasyonlar, sadece birer hukuk süreci mi yoksa siyasi bir stratejinin parçası mı? Yoksa tarih, bu dönemde böyle bir döngüyü zorunlu kılıyor ve bizler sadece tesadüflere mi şahit oluyoruz?

---

Öncelikle belirtmek gerekir ki, belediye başkanları ülke yönetiminde önemli aktörler. Yerel yönetimlerin başarısı, siyasi partilerin genel performansına doğrudan yansıyor. CHP, özellikle büyükşehirlerde aldığı belediyelerle önemli bir güç kazandı. Ancak, bu güç kazanımı beraberinde çeşitli zorlukları da getirdi.

---

Son aylarda artan operasyonlar, kamuoyunda “seçim sonrası siyaset mühendisliği” veya “muhalefete gözdağı” yorumlarını doğurdu. Birçok CHP’li belediye başkanının yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya kalması, hukuk sürecinin tarafsızlığını sorgulatan bir algı yarattı. Türkiye’de hukuk ve siyasetin iç içe geçtiği örnekler hiç az olmadı. Bu nedenle, bazı operasyonlar gerçekten delillere dayansa da, bazıları siyasi mesaj verme veya karşı tarafı yıpratma amacı taşıyor olabilir.

---

Ancak “tesadüf” kavramına gelince, tarihte benzer örnekler görülmüştür. İktidarlar, muhalefetin yükseldiği dönemlerde baskıyı artırarak güç dengelerini koruma eğilimindedir. Türkiye’nin yakın siyasi tarihi de bunu gösteriyor. Dolayısıyla, CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar, tamamen rastlantısal değil, belli bir siyasi iklim ve stratejinin ürünü olarak da yorumlanabilir.

---

Sonuç olarak, bu operasyonlar ne tamamen bilinçsiz tesadüflerin sonucu ne de sadece art niyetli bir baskı politikasıdır. Türkiye’nin içinde bulunduğu hassas siyasi atmosfer, hukuk ve siyasetin sınırlarının sık sık sorgulandığı karmaşık bir zemin yaratıyor. Bu zemin içinde, operasyonların nedenleri ve hedefleri çok boyutlu analiz edilmelidir.

---

Türkiye’nin sağlıklı demokrasi yolunda ilerleyebilmesi için hukukun üstünlüğü ve siyasi çoğulculuk ilkesinin tam olarak yerleşmesi şarttır. Aksi takdirde, her operasyon bir siyasi hesaplaşmanın aracı haline dönüşür, kamu vicdanında derin yaralar açar.