Eşim ile evliliğimin 3. yılından itibaren bazı fikir ayrılıkları yaşamaya başladık. İkimizin de halen birbirimize duyduğu sevgi ve ilgi oldukça yoğun olmasına rağmen. Anlaşmazlığa düştükçe birbirimize odaklanmak konusunda eskisi gibi olamadığımızı fark edebiliyordum. Bunun yakın bir zamanda sevgimize de zarar vermeye başlayacağı çok açıktı. Çünkü ikimizde asıl sorunu doğuran konuyu çözmekten uzaklaşıp birbirimizi üzmeye başlamıştık. İyi bir evlilik ilişkisinin nasıl kurulup nasıl yürütülebileceğine dair yakın çevremde evliliği güzel giden kişilerle konuşmaya başladım. Bu da yeterli olmayınca, bu konuda neler yapabileceğimi internet üzerinden araştırmaya başladım. Ankara'da kliniği olan bir ilişki danışmanı ile telefon görüşmeleri yapabileceğimi öğrenince hemen başvuru yaptım. 45 yaşında yaklaşımıyla bile bana çok iyi gelen 10 yıldır ilişki danışmanlığı yapan bir kadındı. Kendisinden çok şey öğrendim. Anlattığım şeylere güleceğini ve kendisini böylesine basit şeyler için aradığıma şaşıracağını sanmıştım. Çünkü o zamanki algımla boşanma arifesine gelen çiftlerin bu tarz görüşmeler yaptıklarını sanan bir tarafım vardı. Beni itina ile dinleyişi, sorduğu o akıl almaz sorular. Daha önce kendi başıma bakıp da göremediğim çok şeyi görmeme ve aynı şeyleri eşimin de görmesine katkı sağladığı. Her teşekkür edişimde "Ben bir şey yapmadım. Kendin başardın. Çözümü benimle birlikte ses düşünerek buldun" demesiyle evliliği yürütme konusunda azalmaya başlayan güvenimi yerine getirmişti. Hayatım üzerindeki katkısı sayesinde yaptığı mesleğe aşık olmamak elimde değildi. Evliliğimi daha sağlam hale getirmek için bana önerdiği şeyleri uygulamaya başladım. İlişkimizde sevgi ve ilgi vardı. Ancak bağ kurmak konusunda eksiğimiz olduğunu o danışman aracılığı ile öğrenmiş oldum.
Sizi dünyaya getiren anneniz ve babanızla hayat boyu sürecek bir bağınız vardır. Ve kolay kolay o bağ kopmaz, zarar görmez. Aynı şekilde aynı kandan geldiğiniz yıllarca aynı evi paylaşarak büyüdüğünüz kardeşleriniz ile de aranızda kuvvetli bir bağ vardır. Ve ufak tefek sorunlar tartışmalar neticesinde o bağ zarar görmez. Şiddetli bir kavga sonrasında bile annenizle kardeşinizle sanki hiç kavga etmemişsiniz gibi ilişkinizi devam ettirebilirsiniz. İşte eş ile yani karınız ve kocanızla aranızdaki ilişkinin bir bağa dönüşmesini sağladığınızda gerçek bir aile olmanın huzuru içinde oluyorsunuz. Bu huzur ve güven ortamında arada sorunlar yaşasanız bile ilişkinizi yıpratmamayı, sevginizin azalmamasını sağlar hale gelebiliyorsunuz.
Kendi aldığım ilişki koçluğu görüşmeleri ile sağladığım en büyük şey eşim ile aramdaki bir imzadan ibaret olarak kalmaması o imzayı bir aileye dönüştürmenin nasıl mümkün olacağıydı. Kendi ilişkim hakkında danışmanlık aldığım hocanın benden okumamı istediği tüm kitapları okudum. Ve zamanla fark ettim ki arkadaşlarımın, kuzenlerimin ve akrabalarımın ilişkisinde cereyan eden aynı tür sorunlara elimde olmadan dokunup iyileştirme yolunda adımlar atmaya başlamışız. Bu durum kendiliğinden gelişen bir olaydı. Bu konuda daha çok araştırma yapmaya devam ettim. Bulduğum her yayını okumaya başladım. Psikolojik ve sosyolojik kitaplar zaten hep ilgim olan konulardı. Belki de bu yüzden okuduğum şeyleri anlamakta fazla zorlanmadım. İnsanın ilgisi bu yönde şekillenince karşısına çıkan kapılarda hep aynı yere açılıyor. Yıllar önce üniversitede aldığım eğitimimin, İlişki danışmanlığı eğitimi almam için uygun bölümlerden biri olduğunu öğrendiğimde yaşadığım mutluluk görülmeye değerdi. Özel bir üniversiteye kayıt yaptırıp. Yaşam koçluğu ve ilişki koçluğu eğitimi almaya başladım. Her iki sınavı başarıyla geçip uluslar arası geçerliliğe sahip mezuniyet belgelerimi aldım.
Şimdi o günlerin üzerinden 4 yıl gibi bir zamanı geride bırakmış olsam da hala ilk günkü mezuniyet heyecanımı yaşıyorum. Tanıdığım her yeni insanda bu işi ilk kez yapıyormuş gibi mutluyum. Hayatına dokunduğum her yeni insan ve ilişki bana motivasyon olarak geri dönüyor. Bazen dinlediğim onca şeyin beni sıkıp sıkmadığını merak ediyorlar. Bu işi yapabilmek için bırakın sıkılmayı, sıkılma ihtimali olan biri için bile yapması pek mümkün değil. Bazen öyle büyük travmalara şahit oluyorsunuz ki o ruh halinden çıkıp kendi yaşamınıza yeniden adapte olmakta zorlanıyorsunuz. İşte ilişki koçu olmakta tam olarak orada başlıyor. Önce kendinizi, kendi yaşamınızı sağlama almalısınız ki sonrasında bu işi layığıyla yapabilir bir noktaya ulaşıyorsunuz. Her şeyden önemlisi bu güç içinizden gelmeli. Özveriniz dışarıdan beslenen bir kaynakla değil. Sizin içinizden doğup güçlenmeli ki her insana karşı aynı enerjiyi içinizde bulabilmeniz mümkün olsun.
Hemen hemen herkes evlenmek ister. Herkes evlenmez. Ama herkes içten içe hayatında bir kez olsun evlenmeyi kendinden başka biriyle bir bütün olmayı ister. Herkes evlenmeyi ister, fakat çok az kişi gerçekten evli olmayı başarabilir. Hayal halindeyken hepsi birbirinden güzeldir. Hayal bitip gerçeğini yaşamaya başladığınızda. Canımızdan çok sevdiğimiz kişiyle ayrı ayrı hayatlar yaşarken, onunla bir bütün olma evresine kadar her şey bir rüya gibi yaşanır. Çünkü evlilik akdi gerçekleşinceye kadar kaybetme riski vardır.
Evlilik gerçekleştiğinde çiftlerin çoğu, fiziksel şiddet, ihanet gibi kati olarak boşanmayı gerektirecek şeyler yaşamadıkça, evliliklerinin süreceğini ve artık kaybetme riskinin neredeyse sona erdiğini düşünmeye başlar. Evlenmeden önce öyle miydi hiç? Belki geç yazılan bir 'Günaydın aşkım' mesajı bile kaybetmenize neden olabilecekken düğün sabahından itibaren o kaybetme korkusundan doğan ihtimaller bir bir kaybolur. 'Tuzu getirir misin aşkım' sözü yerine
'Tuz yok mu ya? Gibi bir ifadeye dönüşür sözcükler.
Birkaç ay sonra 'Şu tuzu versene' demeye başlarlar
Biraz daha geçince 'Kaç kere dedim şu tuzu getir diye' denir.
Hatta ve hatta biraz daha geçince 'Senin de tuzunun da...... ' gibi küfürle karışık argo söylemlere bırakır yerini Aşkım tuzu getirir misinler... Erkekler buna samimiyet, kadınlarsa özensizlik diye nitelendirir. Bir insanın başka bir insan karşısında değişmemesi mümkün değildir. Canlı tüm varlıklar zamanla ya da deneyimledikleri hayatla değişmeye başlarlar. Her değişim kötü olmak zorunda mı? Tatbikî hayır. Bazen bu değişimlerle daha sıcak bir ilişkiye doğru evirilmeye başlanır. Bazen de bu değişimler itici bir hal aldığı için çiftleri birbirinden olabildiğince uzaklaştırır. Ve ortada ortaklaşa yaşanan bir ilişki kalmamaya başlar. Elbette bir ömür Aşkım tuzu getirir misin demeseniz de olur. Ancak tuzu bu şekilde nazikçe istemeye devam etmenin size güzellik ve keyif getirmesinden başka nasıl bir işlevi olabilir ki???
Tuz; konunun tabii ki latifesi, hiçbir şeyin değişmeden aynı kalması mümkün değil. Hiçbir evlilik yoktur ki flört tadında sürüp gitsin. Gün gelip de aynı evin içinde nezaketten uzaklaşıldığında, fedakarlık yapmanın zayıf karakterli olmak sanıldığında işin rengi çok farklı bir hal alıyor. Bu güne kadar ilişki koçluğu yaptığım hemen hemen her ilişkide mevcut olan bir sorunu sizin için örneklendireyim.
Erkek ya da kadın; hafta sonu için ya da mesai sonrası için kendi adına bir planlama yapıyor diyelim. Bu planlama yerine göre arkadaşlarla keyifli vakit geçirmek içinde olabilir. Eş ile ortak yaşanan evin tadilat gereksinimi içinde olabilir. Ne için yapılmaya niyetlenildiği hiç fark etmez. Kafasında kurgulamaya başladığında bu konudan karısına/kocasına bahsetmiyor. Ancak ne zaman karar verdi. O zaman eşine son dakika ya da kısa bir süre önce haber veriyor. Eş, bu durumun bu şekilde yaşanmasına büyük bir tepki gösteriyor. Bunu neden şimdi söylüyorsun daha önce anlatmıyorsun diyerek kızmaya başlıyor. (Erkek, birazda cinsiyetinin kendisine yüklediği rolü de içine katarak.
'HABER VERİYORUM YA DAHA NE İSTİYORSUN. BİR DE SENDEN İZİN Mİ ALACAĞIM TEPKİSİNE GEÇİŞ YAPIYOR.) (Kadın, yoğunluğu nedeniyle birçok şeyle birden ilgilenmek zorunda kalışını bahane ederek söylemeyi unuttuğunu iddia ediyor. Hatta kırk yılın başı canım ne var ki bunda diyerek kocasının tepkisini basite indirgiyor) Evlenmeden önce bilmeniz gerekiyor ki ya da evlendikten sonra bilin hiç fark etmez. Hem kadınlar hem de erkekler evlendikten sonra tüm zaman seçimlerinde, tüm eylemlerinde eşine karşı sorumlu DEĞİLDİR. Fakat sizin tüm seçimleriniz eşinizi olumlu ya da olumsuz şekilde doğrudan etkileyeceği için seçimleriniz yalnız sizin hayatınız üzerinde etkili olmayacak. Sizin kadar eşinizi de etkileyecek. Bunun farkında olup buna göre adım atmayı öğrendiğinizde kılıbık erkek olmuyorsunuz. Kocasından korkan kadın olmuyorsunuz. Karısından izin almadan plan yapamayan bir erkek olmuyorsunuz. Kocasının izni olmadan evden çıkamayan bir kadın olmuyorsunuz. Yalnızca evli bir erkek evli bir kadın oluyorsunuz.
Eğer siz, aklınızda plan yapmaya başladığınız anlarda eşinizle bilgi paylaşımı yaparsanız. Sizin eşiniz ile birlikte olmadığınız o zaman dilimi içinde; eşinizin de annesiyle, babasıyla, arkadaşlarıyla zaman geçirebileceği bir plan yapmasına katkı sağlamış oluyorsunuz. Her ikinizin de alternatif bir plana sahip olmasını sağladığınızda siz keyifli vakit geçirirken evde sizi üzgün ya da kızgın bir ruh haliyle beklemeyen eşlere kavuşuyorsunuz.
Aslında huzurlu bir yuvaya sahip olmak öyle basit yöntemlerle mümkün ki, yıkmak istediğim en büyük duvar. Yuvayı dişi kuş yapar algısıdır. Yuvayı yalnızca dişi kuş yaparsa, dört duvarını örer. Dışarıdan bakıldığında içinde yaşanır bir görüntüsü de olur. Ancak ya çatısı akar, ya da duvarlardan içeri soğuk hava sızar. Bunun yerine o yuvayı hem dişi hem de erkek birlikte yaparsa; kocaman şiddetiyle yuvalarına doğru gelmekte olan fırtınalara direneceklerini bilirler. Hasar alsa bile paniğe kapılmazlar. Çünkü kuşların her ikisi de bilir. İlk gün nasıl birlikte yapıp o yuvayı, oraya diktilerse her hasar alışında yine birlik olan iki yürek olacaklarını.