Affetmek ruhunuzun içine sıkışıp kalan sözlerinizin ve düşüncelerinizin peşinizi bırakmasını sağlar. Bu yüzden size kötülük yapan herkesi affedin. Ama önemli olan kısım şu; affetmek demek illaki o insana ikinci, üçüncü şansı verin demek değildir. Affedin sizdeki yükten kurtulun. Ama o insanlar her ne yaptılarsa aynını yeniden yapmalarına fırsat sunmayın. Bir daha asla eskisi kadar yakın olmayın mesela. Kimisiyle hayat boyu bir daha görüşmeyin ama size yapılmış olanı affedin.
Affetmediğinizde ne oluyor biliyor musunuz? Sürekli hatırlıyorsunuz ve zihninizin içinde bilinçsizce o insanla kavga etmeye devam ediyorsunuz. Bu kavgalarsa yaşam enerjinizi sömürüyor. Ne gerek var. Olan zaten olmuş. Sonunda sizi anlayıp ben yanlış yapmışım diyerek dizlerinin üzerine kapanarak size gelecek olsa bile ne değişir ki... zamanı asla geriye alamazsınız. Ve yaşanmış olanı değiştiremezsiniz. Yük her zaman ağırlık yapar. Affedin ve sizden gitmesine izin verin.
Bir de şu kişiler var. Kalpleri defalarca kırılmış olmasına rağmen gitmesi gerektiğini bilmeyen kişiler... defalarca yalan söylemiş. Birden çok kez aldatmış. Üstelik haklı olduğunu göstermek için narsistce tavırlar içerisine girip fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamış. Gitmek için insan daha neyi bekler. Peşe peşe gelen olumsuzluklar baş gösterdiğin de her insan kendisi için ikinci bir plan yapmaya başlamalı. Hayata o insanı tahammül etmek için gelmediniz. Bazı şeylere sabredilir. Tahammül etmekle sabretmek arasındaki ince çizgiyi birbirine karıştırmamak lazım.
Bir şey nasıl değerli olur? Maddi ya da manevi çaba göstermeden sahip olduğunuz her şey değersizleşir. Birini sevmek ve onunla evlenmek sorumluluk isteyen bir durumdur.
Birini seviyorsan; o sevgiyi göstermek, yalan söylememek, güven vermek, iki kişilik düşünmek, empati yapmak, saygı duymak zorundasın. Sanki evi kimin süpüreceğine karar verir gibi empatiyi de bizim hanım yapsın diyemezsiniz. Dediğinizi farz edelim. O hanım sizi sevmez. El mahkum seviyormuş gibi yapmak zorunda kalabilir ama sevmez. O evlilik içinde nefes alabilmek için kendisine başka meşgaleler bulur. Bir zamanlar hayatındaki en önemli şey sizken, önem sıranız beşe düşer. Eğer evliliğim böyle olsun diyorsanız. Değişmeyin. Her şey aynı kalsın.
Bazen hayat hepimizi hırpalar, kayıplar veririz, hayal kırıklıkları yaşarız, planların tutmaz iş hayatında başarısız oluruz, bazen en yakın arkadaşın sırtından vurur. İftiraya uğrar kendini aklamaya çalışırsın gibi gibi bir sürü şeyle aynı anda mücadele edersin. Ama yol arkadaşın iyiyse, aranız sağlamsa daha kolay atlatırsınız. Acınız ve öfkeniz 5 gün değil de 2 gün sürer. Kimdir yol arkadaşınız. Eşinizdir. Şu hayatta anne babayı çıkarın hiç kimse sizi eşiniz kadar çok düşünmez. Hiç kimse eşiniz kadar başarılı olmanızı istemez. Hiç kimse eşiniz kadar sağlığınızın üzerine titremez. O zaman bırakın artık el iyiyi olmayı. Evde iyi bir adam iyi bir kadın olun.
Hangi tatlıyı sevdiğini bilmediğiniz birini henüz seviyor olamazsınız. Hangi renk kıyafetlerden hoşlandığını, hangi müziğin ona iyi geldiğini, yeşili mi denizi mi daha çok sevdiğini, çayı mı yoksa kahveyi mi daha sık tercih ettiğini, hangi filmin onu çok etkilediğini bilmediğiniz birini henüz seviyor olamazsınız. Şu ana kadar bunları öğrenememiş olmamız öğrenemeyeceğiniz anlamına gelmez. Küçücük bir çabayla 2 günde tüm listeyi tamamlayabilirsiniz.
Bir ilişki ne zaman bitiyor biliyor musunuz?
Tartışmaktan ve anlatmaktan vazgeçtiğinizde, tamam ya sen haklısın dediğinizde, anlaşılmak için çaba göstermeyi bıraktığınızda, sabrın tükenip tahammül etme evresine geçtiğinizde, barışsak ne olacak ki küs kalmak daha iyi dediğinizde ilişkiniz çoktan bitmiş demektir. Peki bir evlilik buradan döner mi diye sorarsanız. Defalarca kez döndürdüm. Ama sürekliliğini sağlamak o hayatın gerçek kahramanlarına ait bir sorumluluk olduğundan bazen yeniden bitme evresine geri döndüler.