Jeotermal elektrik santrallerin (JES) hava-su-toprak-gıda kirliliği yaptığı, insan sağlığına zarar verdiği, hastalık ve kanser artışlarına sebep olduğu konularında hür iradesi-aklı ve vicdanı olan tüm Aydın halkı hemfikirdir. JES’lerin tüm bu zararlı etkileri kadar önem taşıyan bir başka zararlı etkisi de direkt depreme sebep olmaları, depremlerin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaları, meydana gelen depremlerin toplumsal yakıcı etkilerini tahammül edilemeyecek boyutta arttırma potansiyellerinin olmasıdır.
Depremler doğal ve insan kaynaklı sebeplerle meydana gelmektedir. İnsan kaynaklı depremlerin başında endüstriyel projeler ve endüstriyel üretim etkinlikleri gelmektedir. İnsan kaynaklı tetiklenmiş deprem büyüklükleri ile proje türleri sırası ile; Barajlar-yeraltısuyu çekme-geleneksel petrol ve gaz işletmeleri-jeotermaller-madencilik-atık su basma-nükleer-kaya çatlatma-inşaat-araştırma-CO2 depolamadır.
Peki dünyada ve Türkiye’de toprak yüzölçümü başına sayısal olarak en fazla ve MW olarak en güçlü JES’in bulunduğu Aydın’da JES’ler faaliyetleri sırasında depreme sebep olmakta mıdır?
2021 yılı Ekim ayında Germencik ilçesinde Ömerbeyli-Alangüllü-Hıdırbeyli köyleri hattında bulunan incir ve zeytin bahçelerinde 3-4 km uzunluğunda, yer yer 1-2 metre genişliğinde, derinliği belirsiz şekilde topraklarda çatlak ve göçükler meydana geldi. Bakıldığında topraklarda oluşan çatlakların başlangıcının JES ve jeotermal kuyularının bulunduğu noktalar olduğu, çatlakların jeotermal kuyuların izlediği hatlar boyunca yayıldığı görülmektedir. Bu durum uzun yıllardır JES’lerden rahatsızlıklarını dile getiren, 1’ci derece deprem bölgesinde bulunan Aydın halkı arasında, Aydın’da büyük ölçekli deprem mi olacak (?), JES’ler deprem mi yapıyor (?) endişelerinin artmasına sebep oldu. Büyük Menderes Havzasının Sarayköy ile Söke arasında bulunan Aydın Ovası kısmında 40 adet JES ile 1000’in üzerinde jeotermal kuyu faaliyette, 9 adet JES’de yapım ve yatırım aşamasındadır. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar sınırlı bir coğrafyada bu kadar fazla JES ve jeotermal kuyu yoktur.
Aydın ve Denizli illerinin alanı içerisinde bulunan ve doğu-batı doğrultusunda uzanan Büyük Menderes Havzası son 15 milyon yıllık jeolojik süreçte oluşan bir yerkabuğu genişleme ve çöküntü alanıdır. Batı Anadolu’nun en büyük akarsuyu olan Büyük Menderes Nehri bu çöküntü alanı boyunca akar. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü kaynaklarına göre Büyük Menderes Havzası tarihsel dönem ve aletsel kayıt döneminde hasar ve can kaybına neden olmuş depremler bakımından depremselliği yüksek bir alandır. Bu alanda tarihsel dönemde yıkıcı nitelikte MÖ 26 (Aydın), 23.02.1653 (Aydın), 19.08.1895 (Aydın) ve 20.09.1899 (Uşak, Aydın, Denizli) yıllarında depremler olmuş, bunların hasar şiddetleri 9 olarak verilmiştir. 9 hasar şiddeti, deprem merkezinde ortalama 6.5-7.0 büyüklükteki depremlere karşılık gelir.
Birleşik Krallık Durham Üniversitesi’den, Malcolm Jones ve Rob Westaway 1990 yılı Nisan ve Mayıs aylarında iki hafta boyunca “Germencik Bölgesinin Mikrosismisitesi ve Yapısı” konulu çalışma yaptılar. Araştırmacılara göre bu çalışmanın ana hedefi; aktif bir jeotermal alan bu bölgede tektonik genişleme ile ilişkili mikrosismisite ile, bu jeotermal alanla ilişkili mikrosismikliğin kapsamını belirlemek idi.
Büyük Menderes vadisinin kuzey kanadı, Türkiye'nin batısındaki başlıca aktif normal fay zonlarından biri olan Büyük Menderes fay zonunu (BMFZ) takip eder. Bu zon iki fay kolundan oluşur. BMFZ'nin güney kolunun Ömerbeyli ve Hıdırbeyli segmentleri örtüşmektedir. Fayın güney kolunda Ömerbeyli’den doğuya doğru 1653 ve 1899 yıllarında 6.9 şiddetinde, 1 m kayma yapan iki büyük deprem meydana gelmiştir.
Bu şiddetli depremlerden sonraki 340 yıllık süreçte BMFZ güney kolunda ortalama 3 mm/yıl kayma meydana gelmiştir. 13 günlük araştırma sürecinde bu bölgede şiddeti 2’den ufak 6 yerel deprem kaydedildi. En şiddetli deprem ise BMFZ’nun güney kolunun Hıdırbeyli köyü segmentinde meydana gelmiştir. 1990 yılında Germencik ilçesinde jeotermal alanda Durham Üniversitesi tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre; Bölgede meydana gelen mikrodepremler ile jeotermal kuyuların konumları arasında bir ilişki yok gibi görünüyor. Gözlemlenen mikro depremlerin jeotermalden ziyade tektonik olması muhtemeldir. Çalışma periyodu boyunca gözlemlenen sismisite, fay hattında meydana gelen genişleme hızı, bu fay segmentindeki meydana gelen genişlemenin çoğunun 1653 yılı depremindeki gibi BÜYÜK ve SEYREK DEPREMLERLE ilişkili olduğunu göstermektedir. Mevcut genişleme sürecine bağlı olarak önümüzdeki süreçte bölgede büyüklüklüğü 2 ile 7 şiddet arası deprem olma olasılığı fazla”. Bu çalışmanın yapıldığı 1990 yılından 2021 yılına kadar geçen sürede Germencik ilçesinde 16 JES ve 400’ün üzerinde jeotermal kuyu faaliyete geçti.
2017 yılında İTÜ’den Prof. Dr. Haluk Eyidoğan tarafından yapılan “Büyük Menderes Havzası jeotermal kuşağında depremsellik ve jeotermal elektrik santralleri ilişkisi” adlı çalışma yapıldı. Büyük Menderes Havzası tektonik hareketler nedeniyle Kuzey-Güney (K-G) yönünde genişlemekte olup, havzanın K-G yönünde genişleme hızı yılda ortalama 3-4 cm arasındadır. Büyük Menderes Havzasında ilk JES 1984 yılında kurulmuştur.
2017 tarihi itibariyle Türkiye’nin jeotermal kaynaklı elektrik enerjisi kurulu gücünün yüzde 80’i Büyük Menderes Havzası’nda Söke-Aydın’dan Denizli- Sarayköy’e kadar olan bölgede kurulan JES’ler tarafından üretilmektedir.
Bu bölgede 1980 sonrası büyüklüğü 4.5 ve daha büyük depremlerin sayısı azalırken, 4.5’dan küçük depremlerin sayısı hızla artmıştır. 1980 yılı öncesine göre 1980 yılı sonrası Aydın’da meydana gelen mikro deprem sayısı binlerce kat artmıştır. Bu süreçte Türkiye’nin hiçbir ilinde Aydın ilindeki kadar mikro deprem sayısı artmamıştır. Aydın’da bu değişimi yaratan etki ise sayısı ve üretim kapasitesi hızla artan JES’ler ve bu JES’lerin 1997 yılından sonra reenjeksiyon yaptıkları akışkan miktarının giderek artmış olmasıdır. Bügün dünyada-Türkiye’de ve Aydın’da toprak yüzölçümü başına en fazla JES’in olduğu Germencik ilçesi Türkiye’de en fazla mikro depremin meydana geldiği yerleşim yerlerinin başında gelmektedir.
Jeotermal ve deprem arası ilişki yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum olmayıp jeotermal üretim sahalarında bu tür tetiklenmiş/uyarılmış depremsellik oluşumu dünyanın birçok yerinde gözlenmekte ve konuyla ilgili çok sayıda bilimsel araştırmalar yapılmakta ve gerektiğinde yakın yerleşimlerde güvenlik önlemleri alınmaktadır.
Durham ve İstanbul Teknik Üniversiteleri tarafından Germencik ilçesinde yapılan çalışmalara baktığımızda 2021 yılı Ekim ayında Ömerbeyli-Alangüllü-Hıdırbeyli köyleri hattında topraklarda meydana gelen çatlak ve göçüklerin Büyük Menderes Fay Zonunun güney kolu üzerinde meydana geldiği, topraklardaki çatlak ve göçüklerin fay kırıkları-JES kuyu ve boru hatları ile örtüştüğü, bu fay kırıklarının tektonik oluşumlara bağlı olarak K-G yönünde yılda 3-4 cm’yi bulan genişleme sonucuna bağlı olduğu, faylardaki kırılma ve genişlemeyi bölgede bulunan JES kuyularının çok yüksek miktarda yeraltı suyu çekmeleri ile akışkanları reenjekte etme işlemlerinin arttırdığı, normalde bölgede 200-300 yılda bir meydana gelen seyrek ve büyük ölçekli depremlerin jeotermallerin depremleri tetiklemesi/uyarması sonucu daha sık ve büyük ölçekli olarak meydana gelme potansiyelinin arttığı görülmektedir.