Gıda, varlığımızı sürdürmemiz için gerekli olan en temel ihtiyaçtır. Dünya üzerinde var olan her insanın yaşamını devam ettirebilmek için gıdaya ulaşma ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, gıdayı bir insan hakkı olarak karşımıza çıkartır. Gıda güvenliğinin öncelikli amacı gıdanın var olabilmesidir. Daha sonra var olan gıdaya erişebilmek, gıdayı sağlıklı bir şekilde tüketebilmek amacı ortaya çıkmaktadır.
Günümüzde küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği süreci kanıtlanmış durumdadır. Değişim yalnızca sıcaklık artışı olarak kalmamakta, kuraklık, sel, hortum, dolu gibi doğal afetlerin daha ani ve sık olarak yaşanması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. 1980’den bu yana meteorolojik kaynaklı doğal afet sayısı artmış durumdadır. Küresel düzeyde yaşanan afetler ile her geçen yıl hem ciddi rakamlarda gıda kayıpları yaşanmakta hem de ekonomik kayıplar görülmektedir.
Ortaya çıkan bu değişimler insanlar için beslenme sorunun yaşanmasına ve gelecekte de yaşanacak olmasına işaret etmektedir. Gıda güvenliği; üretim, depolama, ulaştırma ve tüketim olmak üzere tüm aşamaların sağlıklı ve güvenli bir şekilde sağlanması anlamına gelmektedir.
İklim değişikliğinden en çok etkilenen tarım sektörüdür. Tarım yapılabilmesi için en temel ihtiyaç, suyun elde edilebilir olmasıdır. İklimde yaşanan değişimler tarımsal üretimi etkilediği gibi hayvancılık sektörünü de etkilemektedir. Artan sıcaklıklar hayvanlar üzerinde verim düşüklüğüne neden olmaktadır. Sıcaklık artışı kene, pire, bit gibi vektörlerin artmasına ve daha hızlı yayılmasına neden olmaktadır. Bu da dünya üzerinde hayvan varlığını tehdit eden bir durumdur.
Türkiye kuraklık riskinin yüksek olduğu iklim değişikliğine en duyarlı bölgelerden biri olan Akdeniz Havzası’nda bulunmaktadır. Su kaynakları bakımından zengin olmayan Türkiye’nin, kuraklık tehlikesi ile gelecekte su kıtlığı yaşama ihtimali bulunmaktadır. Ülkemizde kuraklık riskinin yanı sıra son yıllarda meteorolojik afetlerin sık yaşanmaya başladığı görülmektedir. 2009 yılından günümüze dek, her yıl 300’ün üzerinde sel, fırtına, dolu gibi afetler gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin gıda varlığı yaşanan tüm bu iklimsel değişikliklerden etkilenmektedir.
Aşırı hava olaylarındaki bu artış, bitkisel üretime uygun alanlarımızın tahrip olmasına neden olmaktadır. Türkiye’de 2015 Ekim-2016 Eylül tarımsal üretim dönemini en fazla etkileyen olay kuraklığın yaşanması olmuştur. Yaşanan kuraklık hububat üretimini etkilemiştir. Bu üretim dönemi içerisinde ekilen buğday ile hasat edilen buğday arasında ortaya çıkan kayıp %75 civarında olmuştur. Türkiye beslenme şekli olarak tahıl grubu ağırlıklı beslenen bir ülkedir. Bu açıdan bakıldığında yaşanan bu kayıp oranı ülkemizin kendi kendine yetebilme durumunu güçleştirmektedir. Değişen iklim koşulları tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’deki tarımsal sistemlerde de önemli değişiklikler yaratacaktır. Bu nedenle, farklı iklim senaryolarına uyum sağlayabilecek tarımsal üretim sistemleri üzerine düşünülmelidir. Bu durum ülkemiz açısından hem gıda varlığı ve gıdaya erişim sorununu hem de ekonomik sorunları beraberinde getirecektir.
2017 TÜİK verilerine göre ülke nüfusunun yüzde 20,6’sı tarım sektöründe istihdam edilmekte ve ihracat kolumuzun önemli bir bölümü tarım ürünlerinden oluşmaktadır. Tarımsal üretimin hala çok önemli olduğu ülkemizde artık kronikleşen doğal afetlere ve kuraklıkta göz önüne alınarak bir üretim planı oluşturulmalıdır. Gıda üretim kayıplarının nedenleri halinde çok net bir şekilde hem yöneticiler hem de vatandaşlar tarafından görülmelidir.
Özetle gıda güvenliği sorunu küreselleşen dünyanın sorunudur. İklim değişikliğiyle sarsılan gıda varlığı farklı şekillerde de olsa tüm dünyayı etkileyecektir. İklim değişikliğinin su, toprak ve denizler üzerindeki etkileri gün geçtikçe artmaktadır. Bu etkilerin artması kaynakların kapsamını sınırlamaktadır. Öte yandan artan dünya nüfusu göz önüne alındığında azalan kaynaklarla daha verimli üretim ve daha az gıda kayıplarının görüleceği etkin bir üretim anlayışını benimsemek yerinde olacaktır. Gıda güvenliği sorunu, yoksul ülkeler için yaşayabileceği düzeyde besin miktarına ulaşamama sorunudur. Gelişmekte olan ülkeler için yeterli tarımsal faaliyet gerçekleşemeyeceği için ilerleyememe, dışa bağımlılık sorunudur. Gelişmiş ülkeler için ise bir güç unsuru haline gelebilir. Görünen o ki gıda varlığında yaşanacak ciddi bir azalma gelecekte gıda savaşlarını bile beraberinde getirebilir. Bu nedenlerle iklim değişikliğinin gıda varlığına, güvenliğine olan etkisi önemlidir. Her ne olursa olsun yaşamın her alanında iklime, toprağa, suya ihtiyaç duyulmaktadır.