Türkiye’de Aralık 2020 itibarıyla 60 adet jeotermal enerji santralı (JES) bulunmaktadır. Bu JES’lerden 35 tanesi Aydın’da bulunmaktadır. Jeotermal enerji, yenilenebilir enerji kaynakları olarak lanse edilse de Türkiye uygulamaları bunun böyle olmadığını, çevreye ciddi zarar verdiklerini göstermektedir.
JES’lerin elektrik enerjisi üretiminden dolayı oluşan genel zararlı çevresel etkileri; Sondaj süresince (ekosistemin bozulması-kuyu sondajları boyunca jeotermal sıvı ile su ve toprağın kirlenme riski), İşletme süresince (CO2 ve H2S emisyonları-toprakta çökme riski-su kirliği-asit yağmurları-canlı yaşamına zararlar-yaşam döngüsü ve küresel ısınmaya etkiler) şeklindedir.
JES’lerin Su Kaynaklarına Olumsuz Etkileri; Büyük Menderes Havzasında yeraltı suyu kotu havzanın doğu ucunda 150 mt, ortasında Aydın dolayında 65 mt, batı ucunda Söke dolayında 5 mt düzeyindedir. Ege Bölgesinde yer alan JES akışkanlarında yüksek konsantrasyonlarda Bor ve Arsenik mineralleri bulunmaktadır. Aydın alt havzasında soğuk su akiferine jeotermal suların karışması sığ derinlikteki yeraltı suyu kalitesine zarar vermektedir. Yüksek ağır metal derişimi içeren jeotermal akışkanı çevre kirliliği oluşturmakta, suyun fiziksel ve kimyasal özellikleri değişmektedir. Büyük Menderes Havzasında jeotermal arama ve işletme süreçleri talan anlayışına göre yapılmaktadır. Kamusal denetim yetersiz ve yasal mevzuatlar eksik olduğu için havzada jeotermal kaynaklı toprak ve su kirliliği oluşmaktadır. Havzada JES’lerin çoğalması, yeraltı suyu kaynakları üzerinde olumsuz durum meydana getirmektedir. Jeotermal kuyulardan çıkarılan sıcak su ve buhar, enerjisi alındıktan sonra re-enjeksiyon kuyuları ile derin akiferlere verilmesi uygulaması her bölgede yeterli düzeyde yapılmamaktadır. Bugün havzada bu akışkanın deşarjı veya yanlış re-enjeksiyon uygulamaları sonucu toprak ve su kaynaklarında kirlenme meydana gelmiştir. Jeotermal suların bünyesindeki Bor, Arsenik ve jeotermal kuyuların kabuklanmasını önlemek için kullanılan asidik bileşimler, yüzey suları ve yeraltı sularının kalitesini bozmaktadır. Havzada elde edilen verilere göre, bazı jeotermal sahalarda hem yerüstü hem yeraltı sularında yüksek Bor konsantrasyonu saptanmış, toprakta da Bor konsantrasyonu artmıştır. Havzadaki suyun yüzde 79’u tarım sektöründe, yüzde 21’i evsel ve endüstriyel alanda kullanılmaktadır. Bu nedenle yüzey suyu ve yeraltı sularında jeotermal enerji üretiminden kaynaklanan kirliliğin insan sağlığı ve tarıma olan olumsuz etkileri havzadaki en önemli sorundur.
JES’lerin Tarıma Olumsuz Etkileri; Türkiye’de ayrıntılı güncel toprak etüt ve haritalama verileri olmadan JES’lere özel ÇED Raporu ve Toprak Koruma Projesi hazırlanmaktadır. Aydın’da en verimli tarımsal üretimin yapıldığı alüvyal topraklar, il genelinin yüzde 14’üdür. Bugün gelinen sonuç itibarı ile Aydın ovasındaki alüvyal arazilerin ancak yüzde 4.9’u JES tehdidi altında değildir. Geri kalan yüzde 95’i ise JES’lerin yarattığı kirlilik baskısı altındadır.
Aydın’da JES’lerin yer tespiti ve kullanım izinlerinde 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’da öngörülen yaklaşma mesafelerine ve kısıtlamalarına uyulmamaktadır.
5403 sayılı Toprak Koruma Kanununa göre; “Arazi kullanımı gerektiren her türlü girişim ve yatırım sürecinde toprakların korunması, doğal ve yapay olaylar sonucu meydana gelen toprak kayıplarının önlenmesi gerekir. Arazi kullanım plânları, tarımsal amaçlı arazi kullanım plân ve projeleri ile toprak koruma projelerinin uygulamaya konulması ile sağlanır.” Aydın’da verilen JES izinlerine baktığımızda; 5403 sayılı Yasasında yer alan Arazi Kullanım Planlarının olmadığı, Tarımsal Amaçlı Arazi Kullanım Plân ve Projelerinin olmadığı, Toprak Koruma Projelerinin işlevsiz olduğu, Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımı istisnaları ortamında, Valiliklerce çoğunlukla Toprak Koruma Kurulu devre dışı bırakılarak tarım dışı izinlerler verildiği görülmektedir.
2017 yılında yayımlanan Bazı Ovaların Büyük Ova Koruma Alanı Olarak Belirlenmesi Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı ile Aydın Ovası-Davutlar Ovası-Karpuzlu Ovası, Büyük Ova Koruma Alanı ilan edilmiştir. Aydın’daki verimli alüvyal tarım alanları ile kurulan JES’lerin yerinin karşılaştırılması, tarım toprakları açısından yaşanan vahim durumu anlamaya yeterlidir. Aydın’daki tarım arazileri amaç dışı kullanımı açısından değerlendirildiğinde, birçok JES yerinin, sondaj kuyularının ve boru nakil hatlarının, fiilen ve yasa dışı olarak, Büyük Ova Koruma Alanları içerisinde yer aldığı görülmektedir. Sonuç olarak 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu doğrultusunda tarım dışı amaçlı kullanılmasına izin verilmemesi ve korunması gereken verimli tarım arazileri, JES yatırımları ile yaşanan çevre kirliliği bir yana, doğrudan kütlesel olarak yok edilmektedir.
İzmir Ticaret Borsası tarafından 2016/2017, 2017/2018, 2018/2019 üretim sezonları Ege Bölgesi İncir Rekoltesi raporlarının hepsinde JES’lerin incir üzerinde yaptığı olumsuz etkiler dile getirilmiştir. Bu raporlara göre; “Jeotermal enerji üretimine yönelik kuyu açma ve üretim tesisiyle bağlantı borularının yaygınlaşmaya ve kırtaban alanlar ağırlıklı olmak üzere dağlık alanlara doğru yayılmaya başladığı görülmüştür. Buna bağlı olarak tarımsal faaliyetlerin olumsuz etkilenmesi, toz ve çevresel atıkların ürün kalitesini olumsuz etkilediği örneklere rastlanmıştır”.
Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçılar Birliği tarafından 2017- 2018 yıllarında yapılan Kuru Meyve Çalıştayları’nda yer alan incir ihracatındaki ana sorunların nedenleri; kuru incirde aflatoksin, okratoksin, hidrojen peroksit, klorpirifos ve jeotermale bağlı kükürt tespit edilmesi olarak sıralanmıştır.
Jeotermal enerji arama ve üretim aşamalarında sulama suyu ve toprak kirliliğine bağlı olarak ürün kalitesindeki düşüş ve üründeki kirlilik ihraç edilen ürünün geri dönmesine ve ihracatın azalmasına da yol açmaktadır.
Büyük Menderes Nehir Havzası Yönetim Planı SÇD Raporu’na göre; Büyük Menderes Havzası’nda yer alan bazı JES’lerin atık sularında, ciddi oranda sorunlar yaşanmaktadır. Yine Büyük Menderes Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı’na göre; JES’ler önemli bir kirlilik kaynağıdır.
2015 yılında ADÜ’den Sunay Dağ tarafından Germencik ilçesinde yapılan çalışma sonuçlarına göre; Alangüllü bölgesinde JES’lere yakın mesafede bulunan incir bahçelerinde, yaprak ve kuru incir meyve örneklerinin ağır metaller açısından diğer mesafelere göre daha yüksek içeriklere sahip olduğu, kuru incir verimi ve kalitesini olumsuz etkilemektedir.
Gülsüm Poyraz’ın 2016 tarihli araştırmasına göre; Yüksek Bor ve tuzluluğa sahip akışkanların yer altı sularına veya yüzey sularına karışıyor olması tarımsal alanlar için büyük tehlikeler yaratmaktadır.
Simge Er’in 2016 tarihli tezine göre; JES’lerden Büyük Menderes Nehrine akışkanların bırakılması sonucu, nehir suyunda SAR değerleri, Mangan, Alüminyum, Krom, Kadmiyum, Kurşun, Bor yüksek değerlerde tespit edilmiştir.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Aydın Şube Başkanlığı’ı araştırmasına göre; JES’e maruz kalmış alanlardaki toprak ve su örneklerinde pH, suda çözünebilir toplam tuz, elektriksel iletkenlik, ağır metal ve radyoaktif maddelerin normal sınır değerlerin oldukça üstünde olduğu, insan-bitki ve hayvan sağlığını tehdit ettiği saptanmıştır.
Aydın Germencik Çevre ve Doğa Derneğinin Tarım raporuna göre; Aydın’da hali hazırda aktif olan 35 JES’nin yılda 190 milyon ton su buharı ve 9 milyon ton yoğuşmayan gazı havaya, 80 milyon ton akışkanı Büyük Menderes havzası su kaynaklarına bıraktığı, havza ekolojisinin hızlı bir şekilde bozulduğu, tarımsal toprakların kirlendiği ve tarımın sürdürülemez hale geldiği saptanmıştır.
Aydın’da su, toprak ve tarımsal ürünlere JES’lerin zarar verdiği bilimsel çalışmalar ile ispatlanmıştır. Bu zararların olmaması veya önlenmesi için yapılması gerekenler; Verimli tarım arazilerimizin JES yatırımlarıyla kütlesel kaybına izin verilmemeli, Tarımsal ürünlerimizin JES etkisiyle verim kaybı ve dış ticaret yasaklarına konu kirlenmesine engel olunmalı, JES’lerin çevresel etki dayatmalarına karşı tarımsal alan bütünlüğü ve üretimin sağlıklı devamlılığı sağlamalıdır. Gıda krizinin kapıda olduğu, tarımın ve gıda ürünlerinin yaşamsal öneminin tüm dünyada anlaşıldığı 2021 yılında, tüm çalışmaları şeffaf, erişilebilir olmadan, toplum yararını gözeten denetim mekanizmaları ile denetlenmeden Aydın’daki JES’lerin elektrik üretimini sürdürmeleri kabul edilemez. Yapılacak kapsamlı çevresel ve toplumsal etki değerlendirme çalışmaları sonucunda net toplumsal faydası ortaya konulmamış, santral çevresi ve bölgesi halkının benimsemediği yeni JES yatırımlarına lisans ve izin verilmemeli, ülkemizin geleceği karartılmamalıdır.