Meyveciliğimizde, ihracatta önemli bir yeri olan incirin ülke ekonomisine katkısı azımsanmayacak oranlarda her geçen yıl artarak devam etmektedir.
İncir, Türkiye’de ihracatı yapılan tarımsal ürünlerimiz içinde yıllara göre 5. ve 6. sırayı almaktadır. Onun için incir, ülkemizin ve Aydın’ın önemli bir dış satım ürünüdür. Dış satımı yapılan kuru incirin tamamı Ege Bölgesinde üretilmektedir.
Büyük Menderes Havzasında Aydın İli, özellikle sahip olduğu mikroklima nedeniyle dünyanın en kaliteli kuru incirlerini üretmektedir.
Sıcak, soğuk, kurak, tuzluluk gibi çevre koşulları yanı sıra topraktaki elementlerin bileşimi ve miktarları bitkilerde büyüme ve verimi etkileyen faktörlerdir. Bitkilerin normal gelişebilmeleri için mutlak gerekli besin elementlerinden birisi olan Bor’un toksik seviyeleri, dünyanın birçok yerinde bitki yetiştiriciliğini sınırlayan önemli bir problemdir.
Kuru incir üretiminin en yoğun olduğu Germencik- İncirliova yöresinde özellikle yer altı sularının yüksek düzeyde Bor içermesi, tarım topraklarının Bor düzeyini her geçen gün arttırmaktadır. Bu durum ise incir üretimi ve kalitesini olumsuz şekilde etkilemektedir (Aydın ve Seferoğlu, 1999).
Germencik ve İncirliova yöresinde yeraltı sularında Bor düzeyinin artmasının sebebi bu yörede bulunan ve sayıları her geçen gün artan jeotermal santrallerdir (JES). JES’ler genelde yerüstü su kaynakları yanına kurulmakta, çıkardıkları akışkanları uygun seviyelere reenjekte etmemekte, dolayısı ile yeraltı sularını kirletmekte, yeraltı sularında Bor dahil pek çok ağır metal ve radyonükleit maddelerin artışına, suların toksik nitelik kazanmasına sebep olmaktadır. Bor bakımından kirli olan yerüstü ve yeraltı sularla yapılan sulamalar sonucu ise topraklarda ve topraklarda yetişen tarımsal ürünlerde Bor toksisitesi artmaktadır.
Büyük Menderes Havzasında yapılan araştırmalarda JES’lerin akışkanlarını Büyük Menderes Nehrine bırakmaları sonucu, nehirde Bor seviyesinin normalin 150 kadar fazla arttığı, bu nehir suları ile yapılan tarımsal sulama sonucu Büyük Menderes Havzasında 130 bin hektar sulama alanının Bor ve tuzluluk tehlikesi altında olduğu, Büyük Menderes Havzasındaki bitkilerin yüzde 80’de Bor’un toksik değerlerde olduğu saptanmıştır (BMN Havza Yönetim Planı, 2016).
Bor’un kendisi ise bitkilerin kök hücrelerinde kromozom anormallikleri yapmaktadır (R.Liman, 2006).
Bor toksisitesi daha çok kurak ve yarı kurak bölgelerin topraklarında görülmektedir. Böyle topraklarda Bor toksisitesi bakımından özellikle önemli olan başka bir husus, sulama suyunun Bor kapsamıdır. Sulama suyunda bulunan 1 mg/kg düzeyinde Bor, duyarlı bitkilere gözle görünür derecede toksisite semptomlarına neden olmaktadır. Sulama suyunda 10 mg/kg düzeyindeki Bor ise dayanıklı bitkilere bile toksik etki yapmaktadır.
Bor toksisitesinin başlıca kaynakları; Bor içeriği yüksek sulama suyu, yüzey gübrelemesi, uçan kül uygulaması ve endüstriyel atıklar ve kimyasallardır. Yüksek Bor içerikli suların tarımda kullanımı ile Bor toprakta tutulmakta ve değişik kimyasal bileşikler şeklinde bulunan Bor’un çözülmesiyle tarım alanlarında Bor toksisitesi etkileri görülmektedir.
Bitkilerde Bor’un noksanlık ve toksik etkilerinin gözlendiği miktarlar arasındaki sınır çok dardır. Bor toksisitesine en duyarlı bitkilerden bazıları şeftali, asma, incir ve fasulyedir. Orta derecede duyarlı bitkiler arpa, bezelye, mısır, patates, yonca, tütün ve domates bitkileridir. Şalgam, şeker pancarı ve pamuk ise Bor toksisitesine en dayanıklı bitkilerdendir. Bor toksisitesinde bitkilerin yaprak uçları sararır ve nekrozlar oluşur. Semptomlar daha sonra yaprak kenarlarına ve orta damara doğru yayılır. Sonuçta yapraklar yanık bir görünüm alırlar ve erken dökülmektedirler.
Sulama sularının ve bu sularla sulanan tarım alanlarının çeşitli toksik elementlerce kirlenmesi tarımsal üretimi sınırlayan en önemli faktörlerden birisidir. Sulama suyundaki Bor derişimi belirli sınırları aşması halinde bitki büyümesi durmakta, bitki yaprağında sararma, yanma ve yarılmalar, olgunlaşmamış yapraklarda dökülme, büyüme hızında yavaşlama ile bitki veriminde azalmalar gözlemlenmektedir. Araştırıcılara göre Bor, bitkilerin normal gelişmesi ve optimal derecede ürün vermeleri için gereklidir. Ancak Bor’un fazla miktarda olması durumunda da zehirli bir element olduğu ve bitki gelişmesini geciktirdiği veya tamamen öldürdüğü gözlenmiştir. Bitkilere zararlı etkiyi verecek Bor miktarı ise toprak kalitesinden, drenaj kolaylığından ve iklimsel değişmelerden etkilenmektedir.
Toprak çözeltisinin pH değeri 6.3-6.5 olduğunda, bitkiler tarafından en yüksek düzeyde Bor alınımı gerçekleşmekte, artan pH’larda ise alınım kesin bir şekilde düşmektedir (Kacar ve Katkat,1998).
Aydın ve Seferoğlu 1999 yılında Aydın yöresinde kullanılan bazı sulama sularının, Bor konsantrasyonlarını bitki beslemesi ve toprak kirliliği açısından incelemişler. Topraktaki Bor ile bitkideki Bor konsantrasyonları arasında önemli düzeyde pozitif bir ilişki bulunmuştur. Bu durum topraktaki Bor konsantrasyonu arttıkça, bitkilerdeki Bor kapsamlarının da arttığını göstermiştir.
İncirliova’ya bağlı Erbeyli beldesinde 13 yaşındaki incir bahçesinde yapılan çalışmada, toprakların Bor içeriği ortalama 3.74 mg/kg, bitki yapraklarındaki Bor düzeyi de 435 mg/kg civarında bulunmuştur. İncir yapraklarında fitotoksisite için Bor kritik seviyesi 300 mg/kg’dır. Bu çalışmada incir sürgünlerinde ortalama meyve sayısının en fazla kontrollerde olduğu, en düşük meyve sayısının ise Bor ile kirli topraklarda yetişen bitkilerin bulunduğu incir yapraklarında olduğu görülmüştür.
İncir ağaçları altında yetişen yabancı ot türlerinin kuru ot verimleri arttıkça incir sürgünlerindeki ortalama meyve sayısının azaldığı görülmüştür (F.Çakır,2009).
2015 yılında S.Dağ tarafından Germencik ilçesinde yapılan çalışmada; JES’lere yakın mesafede bulunan incir bahçelerinde, yaprak ve kuru incir meyve örneklerinin besin elementleri, Bor-Kobalt-Kadmiyum-Kükürt açısından genel olarak diğer mesafelere göre daha yüksek içeriklere sahip olduğu ve kaynaktan uzaklaştıkça özellikle meyve örneklerinin ağır metal içeriklerinin azaldığı saptanmıştır. JES’lerden uzaklaştıkça, kuru incir verimi ve kalitesi üzerine olumsuz etkinin azaldığı belirlenmiştir.
Aydın’da JES akışkanlarına bağlı olarak yerüstü ve yeraltı suları, bu sularla sulanan topraklar, bu topraklarda yetişen incir ağaçları, incir yaprak-dal-incir meyveleri ağır düzeyde Bor toksisite tehlikesi altındadır. Bu toksisite düzeyleri ise Aydın’da topraklarda incir ağacı yetiştirilmesine, incir meyvesinin sağlıklı gıda olarak üretilmesine ve tüketilmesine engel olmakta, Aydın ekonomisine ciddi zarar vermektedir. Bu çalışma sonuçlarına göre Aydın’da ki JES’lerin özellikle yakın çevresindeki yüksek üretim potansiyeline sahip incir yetiştiriciliği yapılan alanların, özellikle Bor kirlenmelerinin önüne geçilmesinin, gerek incirin bugünü gerekse de geleceği açısından son derece önemli olduğu açıkça görülmektedir.