Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre, dünyada her 10 insandan 9'u yani dünya nüfusunun yüzde 90'ı kirli hava solumaktadır. Düşük ve orta gelirli ülkelerde nüfusun yüzde 97'si sağlıksız havaya maruz kalırken, yüksek gelire sahip ülkelerde ülkelerde bu oran yüzde 49'lara kadar düşüyor. Dünyada her yıl yaklaşık 7 milyon kişi hava kirliliği nedeniyle hayatını erken kaybetmektedir. Erken ölümlerin yüzde 58’i iskemik kalp hastalığı ve felçten; yüzde 18’i kronik obstrüktif akciğer hastalığından, yüzde 6’sı akciğer kanserinden kaynaklıdır.
Türkiye’nin havası AB’ye göre yüzde 33.4 daha kirlidir. Türkiye’de hava kirliliğinin başlıca nedenleri evsel ısınma, araç kullanımı, sanayi işletmeleri, maden işletmeleri, termik santralleridir. OECD 2019 tahminlerine göre Türkiye’de hava kirliliğine bağlı her yıl yaklaşık 30.000 kişi ölmektedir. Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından yapılan analizlere göre, 2017 yılında Türkiye’de hava kirliliği kaynaklı yaşanan ölümlerin sayısı, trafik kazaları kaynaklı yaşanan ölümlerin sayısının 7 katıdır.
TMMOB 2019 yılı raporuna göre ülkemizdeki kentlerin tamamında hava kirliliği artmaya devam etmektedir. Ancak en dikkat çekici durum ölçüm istasyonlarının son bir yıldır yeterli ölçüm yapmadığı, en önemli kirlilik parametrelerini ölçmediğidir. PM2.5, PM10, SO2, NO2, NOX, CO ve O3 parametreleri için sınırların aşıldığı gün sayıları ve yıllık ortalama değerleri hesaplanarak Türkiye’de hava kirliliği yaşanan iller belirlenmiştir. PM2.5 parametresi, hava ölçüm istasyonlarının ancak yüzde 22’de ölçülmüştür. Ölçüm yapılan istasyonların yüzde 69’da güvenli veri alımı yoktur. Ayrıca, PM2.5 parametresi için sınır değer mevzuatımızda yer almamaktadır. PM10 parametresine göre, istasyonların yüzde 38’inde güveli veri alımı yoktur. Türkiye’de 60 milyon kişi PM10 yıllık ortalama limitinin aşıldığı yerde yaşarken, 20 milyon kişi ise güvenli veri alımının olmadığı bölgelerde yaşamaktadır. Saatlik ve günlük SO2 ölçüm yapan istasyonların yüzde 44’ünde güvenli veri alımı yoktur. Yaklaşık 30 milyon kişi ise bu bölgelerde yaşamaktadır. NO2 parametresine istasyonların yüzde 56’dan, NOX (azotoksitler) verilerine istasyonların yüzde 57’den, CO parametresine istasyonların yüzde 63’den, O3 verilerine istasyonların yüzde 57’den güvenli veri alımı bulunmamaktadır.
Türkiye’de hava ölçüm istasyonlarında yeterli ölçüm yapılmaması ve en önemli kirlilik parametrelerinin ölçülmemesi dışında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kurulan İklim Değişikliğine Uyum Dairesi kuruluşu üzerinden bir yıl geçmemesine rağmen kapatılmıştır.
Kömür ve linyit yakılması ile Partikül Madde, SO2, NOx, ağır metaller ve diğer kirleticiler havaya salınmakta, hava kirliliği meydana gelmektedir. Termik santraller, elektrik üretimi için kömür yaktıkları için, iklim değişikliğine neden olan sera gazı salımlarının ana endüstriyel kaynağıdır. Türkiye dünyanın en büyük 4’cü, Avrupa’nın en büyük 2’ci linyit üreticisi ve tüketicisidir. Buna ek olarak 2016 yılında Türkiye, dünyanın 7’ci büyük taş kömürü ithalatçısıdır. Hava kirliliği kaynağı olan fosil yakıt kullanım oranı ülkemizde yüzde 88’dir. Türkiye’de kömüre dayalı kurulu gücün yüzde 52’de linyit kullanılmaktadır.
İklim değişikliğinin kaynağı sera gazlarıdır. 2019 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplam sera gazı emisyonu 526,3 milyon tondur. Toplam emisyonların yaklaşık 425,3 milyon tonunu (yüzde 80,8) CO2 oluşturmaktadır. Emisyonların sebebi enerji kaynakları (yüzde 72,2), endüstriyel işletmeler (yüzde 12,6), tarımsal faaliyetler (yüzde 11,9), atık işletmeleri (yüzde 3,3)’dir. Türkiye’de 1990-2017 yıllarında toplam sera gazı emisyonu yüzde 140,1 oranında artmıştır.
İklim değişikliğinin en büyük göstergesi, doğal afetlerin yaşanması ve afet sayılarının her yıl artmasıdır. Birleşmiş Milletler Afetler Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi verilerine göre son 20 yılda yaşanan büyük ölçekli afetlerin yüzde 90’ı hava ile ilişkilidir. 2016 yılına bakıldığında Türkiye’de gerçekleşen doğal afetler sırasıyla; yağış ve sel, fırtına, dolu, kar, yüksek sıcaklık ve kuraklıktır. Bu afetler Türkiye’de yaşanan doğal afetlerin yüzde 97’sini oluşturmaktadır.
Dünya Limit Aşım Günü dünyanın bir yıldaki yenilenme kapasitesinin tükendiği gün anlamına gelmektedir. 2018 verilerine göre Türkiye’nin Limit Aşım Günü, 11 Temmuz olmuştur. Bu gün, dünya ortalaması olan 2 Ağustos’tan 21 gün öncedir. Bu da, Türkiye’nin kaynaklarını küresel ortalamadan daha hızlı tükettiği anlamına gelmektedir.
Hava kirliliği, Aydın’ın en önemli çevre sağlığı sorunları arasında 2’ci sırada yer almaktadır. D.Karagülle’nin yaptığı çalışmaya göre 2007-2016 yılları arasında Aydın’da ölçüm yapılan tüm yıllarda PM hem DSÖ’nün belirlemiş olduğu hem de Türkiye’de uygulanan sınır değeri aşmıştır. Kükürt dioksit (SO2) değeri ise 2012, 2013, 2014 ve 2016 yıllarında hem Türkiye’de uygulanan hem de DSÖ’nün belirlediği sınır değeri aşmıştır. DSÖ, insan sağlığının etkilenmemesi için bir yıl içinde PM’nin en fazla 35, SO2’in en fazla 3 defa limit aşımına izin vermekte. Aydın’da, 2007-2016 yılları arasında ölçüm yapılan günlerin yüzde 73’de PM, yüzde 33’de SO2 DSÖ’nün günlük sınır değerini aşmıştır. “Temiz Hava Platformu” tarafından yayınlanan hava kirliliği raporuna göre, Aydın, Türkiye’de 2013-2014-2015 yıllarında en fazla PM limit aşımı yaşanan istasyonlara sahip ilk 10 il arasında yer almaktadır. 2014 yılında yayınlanan Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme raporunda ise Aydın, yaz aylarında SO2 düzeyinin en yüksek olduğu 2’ci il olmuştur. Aydın, Türkiye’de SO2 kirliliği bakımından 2011 yılında 3’cü-2015 yılında 10’cu il; PM10 kirliliği bakımından 2011 yılında 4’cü-2015 yılında 30’cu il olmuştur(TÜİK).
“Ulusal Hava Kalitesi İndeksi Kesme Noktaları”raporuna göre; 2007-2016 yılları arasında Aydın’da PM değeri bakımından ölçüm yapılan günlerin sadece yüzde 27’si iyi durumda çıktı. Geri kalan günlerin yüzde 73’ü, PM değeri bakımından orta-hassas-sağlıksız-kötü-tehlikeli indeks sınıfında yer almıştır.
12’ci Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresinde, JES bacalarından yapılan ölçümlerde baca dışı bölgelere göre 10 kat daha fazla partikül madde, kurşun, kadmiyum, toryum, hidrojen sülfür, karbondioksit, kükürt dioksit, azot dioksit, toplam organik bileşik salınımı yapıldığı belirtildi. JES’lerden salınan yoğuşmayan gaz içindeki hidrojen sülfür miktarı çok fazladır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2019 yılı Nisan ayında yaptığı açıklamada, Türkiye’de hava kirliliğinin en fazla olduğu il, Aydın. Aydın Valiliğinin bu açıklamaya cevabı; Aydın’da hava kirliliği yok, ölçüm cihazı arızalanmıştır.
Aydın Büyükşehir Belediyesinin Şubat 2020 tarihinde yaptığı açıklamada; SO2 değeri normalden 6 kat fazla. Aydın Valiliğinin Büyükşehir’e cevabı; SO2 değerinde sınır aşımı yok. Efeler Belediyesinin Mayıs 2020 tarihinde yaptığı açıklamada; Aydın’da SO2 değeri normalden 11 kat fazla. Aydın Valiliğinin Efeler Belediyesine cevabı; SO2 değerinde sınır aşımı yok.
B.Menderes havzasında 1970-2011 yılları arasında en fazla aylık, mevsimsel, ortalama maksimal ve minimal sıcaklık artışları Yatağan, Denizli, Aydın ve Sultanhisar’da olmuştur. İklim değişikliğinin en önemli nedeni olan sera gazı artışına sebep olan genel faktörler dışında B. Menderes havzasında sera gazı artışına sebep olan en önemli faktörler termik santraller, jeotermal santraller, endüstriyel işletmelerdir. Aydın’da 2011 yılı sonrası 30’dan fazla yeni JES yapıldı. Bu JES’ler ise Aydın’da daha fazla CO2 salınımının olmasına, sonuçta ise sera gazı, sıcaklık ve iklim değişikliğinin süratlenmesine sebep olmuştur. Aydın’da JES’ler “yeni nesil termik santrallerden” 4 kat fazla CO2 salınımı yapmaktadır. Aydın’da JES’ler günde 3000-3500 ton/gün CO2, 3-3.5 ton/gün SO2 salınımı yapmaktadır. Aydın’da ölçülen hava kirlilik parametreleri eksik olmasına, yeterli gün ölçüm yapılmamasına ve ölçülen hava değerleri şeffaf şekilde açıklanmamasına rağmen, Aydın’da hava kirliliği ve hava kirlilik sonuçları her geçen gün artmaktadır. Aydın’da hava kirliliğine bağlı olarak sera gaz artışı, iklim değişikliği ve olağan üstü hava olayları her geçen gün artmakta, Aydın çölleşme ve çoraklaşma sürecine girmektedir.