Kuraklık, yağışların kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu, arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine ve hidrolojik dengenin bozulmasına sebep olan doğal olaydır. Tarım atmosfer şartlarında çalışan bir fabrikadır. Tarımsal üretimi etkileyen faktörler toprak, tohum, insan ve iklimdir. Tarımı etkileyen en önemli meteorolojik faktörler yağış, sıcaklık, rüzgâr, nem, güneşlenme süresi ve şiddetidir.
Türkiye’de yıllık yağış ortalaması 640 mm civarında olmasına rağmen yağış dağılımının düzensizliğinden dolayı birçok bölgede su sıkıntısı ve kuraklık yaşanmaktadır. Bugün Türkiye’nin birçok bölgesinde etkili olan kuraklık olayları ve su sıkıntısı, yalnız tarım ve enerji üretimi açısından değil, sulama, içme suyu, diğer hidrolojik sistemler ve etkinlikler açısından da kritik seviyelere ulaşmıştır.
Normalde kuraklık doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda herhangi bir yerde meydana gelebilir.
Kuraklık adeta tabiatın gizli bir tehlikesidir. Kuraklık yalnızca fiziksel bir olay veya bir doğa olayı olarak görülmemelidir. Kuraklığın, insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle toplum üzerinde çeşitli etkileri vardır.
Uzun süreli kuru hava, nem azlığı yaratarak bitki, orman ve su kaynaklarında azalmaya sebep olur ve neticede, ciddi çevresel, ekonomik, sosyal problemler ortaya çıkar.
Kuraklığın meteorolojik, tarımsal, hidroklorik çeşitleri vardır. Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile, tarımsal üretimin temel sorunlarından biri de kuraklıktır. Kurak ve yarı kurak bölgelerde yağış azlığı, yağış rejimlerinin düzensizliği ve kaynaklarının kıt olması gibi faktörler tarımın temel sorunları arasında yer almaktadır.
Türkiye, batıda ve güneyde Akdeniz iklimi ile güneydoğuda ise, çöl iklimleriyle sıkı bir temas halindedir. Genellikle sıcak ve kurak bir iklim tipinin hakim olduğu memleketimizde bazı özel şartlar memleket iklimi üzerinde bazı özel tesirler meydana getirmektedir. Yağışa bağlı iklim sınıflandırmalarında genelde kabul edilen esaslara göre, yıllık ortalama yağışı 250 mm’den az olan yerler kurak, 250-500 mm arası olan yerler ise yarı kurak iklime sahip olarak tanımlanmıştır.
Türkiye'nin büyük bir kısmında yağışlı günler sayısı azdır ve bölgelere göre ortalama 60 ile 175 gün arasında değişmektedir. Yağış durumuna göre Türkiye'de İç Anadolu ile Doğu Anadolu’nun önemli bir kısmı yarı kurak iklim alanına girmektedir. Yağışın yanında sıcaklık, nispi nem ve güneşlenme süresi gibi faktörlere göre Türkiye’de İç Anadolu'nun tamamı, Doğu Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin bir kısmı kurak özelliğe sahip olup, yer yer çöl ve çok kurak özellik gösterirler.
Türkiye'de kuraklığa etki eden belli başlı faktörler arasında atmosferik koşullar, fiziki coğrafya faktörleri (denize yakınlık uzaklık, yükselti, vs.) ve iklim koşulları yer almaktadır. Atmosferik koşulların yanında topoğrafik koşullar da kurak alanların belirlenmesinde önemli rol oynar. Son 30 yılda Türkiye’de kurak koşulların hakim olmasına neden olan meteorolojik koşullar daha çok sirkülasyon sistemleri ve Kuzey Atlantik Salınımı’nda görülen değişmelere bağlanmaktadır.
Anadolu, çeşitli kültür bitkileri, bu arada buğday yahut bazı türlerin ana yurdu gibi görülmektedir. Türkiye son yıllara kadar bir tarım ülkesi olarak ekonomisi tarıma dayanmaktaydı. Ancak 80’li yılların başından itibaren sanayinin büyük bir gelişme göstermesi, tarımdan elde edilen gelirlerin geri plana itilmesi sonucu, tarım lokomotif sektör özelliğini kaybetmiştir. Öte yandan 1980’e kadar ihracatımızda tarım ürünlerinin payı devamlı olarak sanayi ve maden ürünlerine nazaran kıyas edilmeyecek derecede yüksek iken, 1981’den itibaren sanayi ürünlerinin ihracatından elde edilen döviz geliri tarımı aşmıştır.
Türkiye’de tarıma elverişli topraklar toplam yüzölçümün yüzde 34,6’sını oluşturmaktadır. Ekili ve dikili alanlar oranı 1965’de yüzde 23.0 iken 1997’da yüzde 47.1 oranına yükselmiştir. Türkiye kurak sahalarında hakim olan ekonomik faaliyet hububat ziraatıdır. Bu tip ziraatın yanında, bölgelere göre önem dereceleri değişerek sulama ile endüstri bitkileri, meyve yetiştiriciliği ve hayvancılık da bölgelerin zirai faaliyetlerini temsil eder.
Ülkemiz düzensiz bir yağış rejimine sahiptir. Bu da ülkemizin, şiddeti değişmekle birlikte zaman zaman kuraklık riskiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Ülkemiz kurak bölgelerindeki buğday üretimi mevcut iklim tiplerinin çok değişken olan şartlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu bağlılığın sebebi ise sulamalı tarım yapılan araziler dışındaki tarım sahalarında modern tarım metotlarının uygulanmamasıdır. Türkiye’de bazı yıllarda yıllık buğday üretim miktarları ülke ihtiyacının üstünde olurken bazı yıllarda ise ülke ihtiyacını karşılayamamaktadır.
Bunun nedeni ise tarım faaliyetleri ile iklim arasındaki sıkı ilişkidir. Türkiye’de ekim alanlarının gelecekte büyük ölçüde gelişeceği beklenmemektedir. Türkiye’nin çeşitli bölge, bölüm ve yöreleri arasında; iklim, bitki örtüsü, yerleşme ve ulaşım bakımından olduğu gibi topraktan faydalanma bakımından da büyük ayrılıklar görülmektedir. Genel olarak yazların sıcak ve kurak geçtiği ülkemizde ziraatta su, problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Sulama ile topraktan yılda 2 ve daha fazla ürün alınmaktadır. Bugün gelişi güzel yapılan sulamanın yüzde 25’i pamuğa ayrılmakta, ikinci sırada ise sebze, buğday meyve bahçeleri, şeker pancarı, mısır ve pirinç tarlaları gelmektedir. Bugün sulamanın en önemli problemi çok pahalıya mal olmuş büyük tesisler ile suyun kullanılması arasındaki dengesizliktir. Bu durumu düzeltmek için su dağıtma kanalları ile tarla içi sulama tesisleri yapmaya önem vermek gerekmektedir. Ayrıca sulamanın tahıldan ziyade ihracat elverişli ürünleri teşvik edecek ürünlere yöneltilmesi gerekmektedir. Sulama işi, iyi tohum ve gübre kullanımı ile birlikte yürütülmelidir. Suya en çok gereksinim duyan sektör tarımdır. Tarıma harcanan suyun büyük bir bölümü sulama tekniğindeki aksaklıklardan dolayı boşa gitmektedir. Sulamada, geleneksel yöntemler yerine modern yöntemler kullanılmalıdır. Günümüzde çiftçilerin büyük bir bölümü tarlaya su basarak, ya da suyu paralel hendeklerden akıtarak sulamakta ve suya yön vermek için yerçekiminden yaralanmaktadır. Bu durumda bitkiler suyun çok azını emmekte geri kalanı ise toprağa karışmaktadır. Bu uygulama birçok yerde suyun boşa gitmesine ve kirlenmesine yol açmaktadır. Aynı zamanda toprağın aşınma, suyla dolma ve tuzlanması sonucunda verimini yitirmesine de neden olmaktadır.
Günümüzde su gereksinimini neredeyse yarıya indiren çok daha verimli ve çevreye çok daha az zarar veren yöntemler bulunmaktadır. Sulama tekniklerinden en verimli olanı yağmurlama ve damlatmalı sulama sistemidir.
Yağmurlama veya damlatmalı sulama sistemi, su kullanımını yüzde 70 azaltırken, ürün miktarını ise yüzde 90 artırmaktadır.
Son yıllarda tarımsal tekniklerinde görülen gelişim, ilaç ve gübre kullanımının yaygınlaşması sayesinde çeşitli ürünlerimizde eskiye oranla önemli artışlar olmuştur. Memleketimizde her bölgenin kendine has coğrafi muhit şartlarının en iyi şekle değerlendirilmesi ve bu muhit şartlarına en uygun ziraat sistemlerinin uygulanması gerekir. Bu husus sadece Türkiye ziraatını değil ayrıca Türkiye iktisadi hayatının gelişmesi ve düzelmesinde de çok büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde tarım sektöründe çalışanlara bölgesel bazda ekim yaptıkları tarım topraklarının özellikleri öğretilmeli, bu topraklara uygun en ekonomik tarım bitkileri seçilmeli, seçilmiş tohumlarla ekim yapılmalı, sulamalı tarım yapılan bölgelerde modern sulama yöntemleri hakkında sektör bilgilendirilerek bu yöntemleri uygulamaya teşvik edilmelidir.
Türkiye, dünya üzerinde kuraklığın sürekli olarak tehdit oluşturduğu yarı kurak bir kuşakta yer almaktadır. Geçmiş dönemlerde kuraklık zaman zaman ülkemizde büyük zararlara sebep olmuştur. Özellikle tarımda doğal koşulların etkisine açık bir yapıda olan bitkisel üretimimizde kuraklık nedeniyle büyük dalgalanmalar oluşmuş, gıda açığı ve yüksek fiyatlar ortaya çıkmıştır.
Halen günümüzde de tarımda ve içme suyu temininde sıkıntılar yaşanmakta, 21. yüzyılda yaşanabilecek iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkacak kuraklığın bu sıkıntıların daha da artmasına sebep olması beklenmektedir. Bu nedenle kuraklığın, değişik disiplinlerden uzmanların oluşturduğu bir merkez tarafından sürekli olarak izlenmesi ve tehlike iyice büyümeden gerekli uyarılar yapılarak oluşabilecek zararların en aza indirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Büyük sermaye yatırımları, kurak bölge çiftçileri açısından yeni ziraat tekniği ve daha değerli ve verimli bitkilerin yetiştirilmesini sağlayacak olan sulu tarım sahaların artırılması gereklidir. Ancak sulama şartlarının en iyi şekle değerlendirilmesi, bu muhit şartlarına en uygun ziraat sistemlerinin uygulanması gerekir. Sulama imkanının mevcut olmadığı veya modern sulama tesislerinin uygun görülmediği sahalarda zirai faaliyetlerde modern kuru tarım metodunun uygulanması gerekmektedir. Ayrıca bu tip sahalarda tarımsal faaliyetlere yardımcı olarak yapılacak hayvancılık faaliyetleri tarımla uğraşan sektör insanlarının ekonomilerine katkı sağlamakla birlikte kuraklığın yol açtığı olumsuzluğu nisbeten azaltacaktır