Eşimle birlikte Makedonya'nın Manastır şehrinde ziyaret ettiğimiz o okula veda etme vakti gelmişti.
Boynumuzu büke büke, Genç Mustafa'nın adımlarını okulun bahçelerinde hissede hissede ayrıldık o mektepten.
Doyamadan...
Şimdi ise doğa ile baş başa olacağımız, kekik kokularını ciğerlerimizde hissedeceğimiz, milli park adı verilen bir orman yolundan Ohri'ye gitme zamanı gelmişti.
Ohri,
Yaklaşık 220.000 kişilik nüfustan oluşan ve Ohri Gölü'nde bulunan en büyük yerleşimdir.
Günümüzde Ohri, turizm kenti olarak tanınır. İyi muhâfaza edilmiş eski kenti, Orta Çağ dönemine dayanan hisarları, yüksek sayıdaki kiliseleri, manastırları ve camilerinin yanı sıra büyük, yaklaşık bir milyon yaşında olduğu düşünülen gölü sadece Balkan ülkelerinden gelenleri değil, tüm Avrupa'dan ve dünyanın birçok ülkelerinden gelen yabancıları kendine çekmektedir.
Trpeja ise daha önceden gidip gördüğüm harikulade bir manzaraya sahip bir sahil ve balıkçı köyüdür.
Büyük konuşmayım ama gezip gördüğüm yerler arasında kategorisinde birinci genel klasmanda da gördüğüm en güzel ilk üç yer arasına girer.
İmkanınız olur da bu bölgeye gelirseniz Trpeja'yı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Mutlaka göl levreğinin de tadına bakmalısınız.
*
Tam Ohri şehir merkezine gidecektik ki rastgele bir yola girdik.
Yine Ohri Gölü kıyısında Naum Kilisesi yakınlarında bir kamp merkezinde bulduk kendimizi.
Eşimle hemen birbirimizin gözlerine bakıp bu gece bu kampta konaklamalıyız dedik ikimiz de.
Muhteşem bir yeşillik, harika bir orman kokusu, sıcacık insanların olduğu bir kamp yeri burası.
Türkiye'den getirdiğimiz yiyecekleri yiyip,
Arka koltuklarını Balıkesir'de bırakarak adeta mini bir karavana dönüştürdüğümüz arabamızda konakladık o gece.
Göl, plaj, orman ve güzel insanlarla çok güzeldin Ljubanishta Kampı.
Ohri Gölü şehir merkezine vardığımızda anlamıştım bin küsur kilometre direksiyon sallamanın yorgunluğunu.
İyice dinlenip Kuzey Makedonya'nın başkentine vardık öğle saatlerinde.
Direkt olarak rotamız, Üsküp Türk Çarşısı idi.
Anadolu'da eski bir tarihi çarşıya gelmiş gibiydik adeta.
Şaşırdık.
Üsküp Makedonları'nın sıkça yaşadığı merkezlere de uğrayıp değişik kültürleri aynı coğrafyada teneffüs etmenin hazzını yaşadık adeta.
Üsküp'te geçen iki gündüz ve bir gecenin ardından yurda dönme vakti gelmişti.
Birçok anı ve izlenimlerle, Yunanistan üzerinden cennet vatanımıza döndük.
Sınırlarımıza girdiğimizde ilk yaptığımız şey
Sınırdaki Mehmetçiklere selam vermek oldu.
Beş gün bile olsa, gezmek için bile olsa zor geliyor insana vatanından ayrılmak.
Sağlıcakla...